Birkaç gece önce Tv kanalları arasında dolaşırken bir Yeşilçam filmine rastgelince “doğru ve güzel Türkçe” konusunda ne denli gerilediğimizi bir kez daha ayrımsayıp üzüldük. Tv ekranındaki, 1970’li yıllara ait, yönetmen Orhan Aksoy‘un (1930 – 2008) bildik melodramlarından biriydi. Diğerleri gibi sessiz çekilip sonradan dublajının yapıldığı anlaşılan filmde, baş karakterleri bırakın,[…]
Yazının DevamıSon Yazılar
‘İnsanca Bir Dönüşüm Hareketi’ Olarak Aşk
Son okuduğumuz romanlardan biri olan “Stoner”da (1) ABD’li yazar John Williams (1922 – 1994), bir üniversite okutmanının mütevazı yaşamını kaleme almış. Yer yer özgeçmişinden kesitler de içerdiğini düşündüğümüz (2) kitabında; ailesini, çocukluğunu, ilk gençliğini bir çırpıda anlatıyor! Ama sonra… Romanın kahramanı Stoner, Edith’le tanışınca hele onu sevmeye başlayınca olay örgüsü,[…]
Yazının Devamıİki Kere Sekiz Kaç Eder
İki fare, süt güğümüne düşmüş. Farelerden biri, birkaç çırpınıştan sonra kendini bırakıp güğümün dibini boylamış. Öteki ise kurtulmak için öylesine çaba harcamış ki sütün üzerinde bir tereyağı topağı oluşmuş, fare de topağın üzerine çıkıp kendini kurtarmış. Çevremizde, belli siyasal nedenlerle insanlarımızın derin bir umutsuzluk içinde olduklarını görüyoruz. Hemen silkinip bu[…]
Yazının DevamıGülelim Ağlanacak Hâlimize
Gülmek için yüzümüzdeki sadece 17 adeleye ihtiyacımız olduğunu işitmişsinizdir. Surat asmak için ise 43… Tv’lerdeki matrak bir reklama bakılırsa gülmenin (baklava görünümlü) karın kası yapması da cabası!!! Ama, salt 2018 Türkiye’sinde yaşıyor olmaktan doğan yükler omzumuza bin(diril)dikçe bir bakıyoruz ki fazla mesai yapan yüz adelesi sayımız 17’den 43’e fırlayıvermiş! –[…]
Yazının DevamıŞiir Fısıldayan Bir "Ahlat Ağacı"
Seyirlik sanat dallarından en eskisi olan tiyatroyu, “7. sanat” sinemaya yeğleyenlerdeniz. “Çatlasak da patlasak da” günümüz iktidarınca yıkılan AKM’nin dili olsa da artık söyleyemez; Arthur Miller’ın “Cadı Kazanı”ndan, Roberto Athayde’in (Tomris Uyar çevirisi) “Miss Margarita Yöntemi”ne değin pek çok oyunu orada izleme şansına erişmiştik. (İlk anda bu iki piyesin aklımıza[…]
Yazının Devamı‘Negatif Seleksiyon’
Hitler Almanya’sından 1936 yılında kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman İktisat Profesörü Fritz Neumark, 1952’ye dek İstanbul Üniversitesinde eğitim vermiş. “Hocaların hocası” bilim insanına, Türkiye’den ayrılırken yaptığı söyleşi toplantısında bir gazeteci, çok ilginç bir soru sormuş: – Türkiye’de 16 yıl kaldıktan sonra ülkemizi nasıl özetlersiniz? Prof. Neumark’ın yanıtı kısa ve net olmuş:[…]
Yazının DevamıKÖPEKNAME
Mecnun, bir köpeğe bakarken dalıp gidince yanındakiler meraklanıp sormuşlar: – Hayrola? Köpeğin diğerlerinden farklı bir özelliği mi var? – Hayır! Bu da ötekiler gibi bir köpek ama Leyla’nın köyünden geliyor. Leyla’sına olan destansı aşkı; salt onunla aynı toprağa ayak bastığı, aynı havayı soluduğu, kim bilir belki de başını şefkatle okşadığı[…]
Yazının DevamıALKIŞ’A 100. KEZ ALKIŞ!..
Kahramanmaraş ve çevresinden başlayıp yazın (edebiyat) ışığıyla Türkiye’yi aydınlatan “Alkış”, 100’üncü sayısına ulaştı. İlk sayısı Mayıs 2002’de yayımlanan derginin kurucusu Dr. Oğuz Paköz başta olmak üzere Alkış’a emeği geçen, her türden yazılarıyla, şiirleriyle katkıda bulunan herkesi canıgönülden kutluyoruz. İki ayda bir yayımlansa da bir yazın dergisi çıkarmanın ne denli özveri[…]
Yazının DevamıBayramlık Müzikal Çözümler (!)
Okullar yaz dinlencesine girdi. Sabahın köründe uykulu gözlerle okul yoluna düşen çocuklar da mutlu, anne babalar da, çileli öğretmenlerimiz de. Metro asansöründe, çocuğunun saçlarını sevgiyle okşayan anne, yanındaki kadına dönüp şöyle dedi: – Dedesi, saçlarını bu kadar uzattığını görmesin! – Çocuğa karışır mı? – Hem de nasıl! Piyano kursuna yazdırdım,[…]
Yazının DevamıYaşam Hakkı İçin Teşekkürler (!)
Haftalardır Tv haber bültenlerini izlerken kasık bağı gibi gerilmekten içimiz daraldı. Hafakanlar (yürek çarpıntıları) bastı. 24 Haziran Seçimleri için yürütülen kampanyalardaki “düzey”i serinkanlılıkla karşılamak hiç kolay değil. Son olarak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın adından “Atatürk’ü Anma”yı çıkaran AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi; bu kez de miting için[…]
Yazının DevamıTektipleştirme Özlemi
Bu günün Türkiye’sini yönetenler, 16 yıl önce halktan oy isterken “Üç Y” olarak adlandırdıkları bir vaatler dizisi sunmuşlardı: “Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele.” Bunu, “yargı”yı da ekleyerek “Dört Y” yapabilirlermiş aslında! Ülke olarak geldiğimiz noktada ne anayasa ve yasalarımızı açıkça çiğneyenlerin üzerine evrensel hukuk ilkeleriyle gidebilecek ne de -hâlen 148[…]
Yazının DevamıQu’est-ce Que C’est? (*)
Türkiye’de, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) adı verilen, 12 Eylül Askerî Darbesi’nden sonra üniversitelerin başına lök gibi oturtulmuş bir kurum var, biliyorsunuz. Bu YÖK‘çüler geçenlerde, Türkiye’de henüz öğrencisi olmayan Fransız Dili ve Edebiyatı ile Fransızca Öğretmenliği bölümlerine öğrenci alınmamasına karar verdiler. Bu kısıtlama / yasağın açıklanan iki gerekçesi: 1- Fransa ile[…]
Yazının DevamıUlusal Bayram Coşkusu?
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftasındayız. Tüm ulusumuza kutlu olsun. Büyük Önder‘in, işgalci Batı’ya karşı başarılı olmuş ilk ve tek Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı gün, 19 Mayıs 1919. Biz bu satırları yazdığımız sırada, AKP’li Gaziantep Belediyesi ulusal bayramımızın adından, “Atatürk’ü Anma”yı çıkarmıştı. Onu, Atatürk sevmez egemen güçlerin sesi,[…]
Yazının DevamıDemokrasi Umudu
Milletvekili genel seçimleriyle cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 24 Haziran’a doğru geri sayım hız kazandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin – kimi çevrelerce son yıllarda ısrarla karalanmaya çalışılan ulusal kahramanımız İsmet İnönü tarafından- çok partili düzene kavuşturulduğu 1946 yılından beri 72 yıl geçti. Bu sürede yaşadığımız iyi kötü siyasal – sosyal deneyimler, bizi ‘demokratik olgunluk’[…]
Yazının DevamıGazetecilik Ağır Suç!
“Gazeteci dilediği gibi yazabilir. Eğer bir ülkede demokrasi varsa gazetecilik olmalıdır. Gazeteciliğin varlık nedeni, halk adına gücü denetlemektir. Anayasamıza ‘dördüncü güç’ olarak medyayı yazdırmak istedik ama kabul etmediler.” CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 29 Nisan Pazar günü Marmaris’te yapılan Anadolu Medya Buluşması ve Yerel Medya Çalıştayı’nın açılışında yukarıdaki sözleri söyledi. Dünya[…]
Yazının Devamı23 Nisan Üzülüyor İnsan
Üç gün önce, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı‘nı kutladık. Kutladık dedikse sözün gelişi; yine bir tür yasak savdık! Dünyadaki tek çocuk bayramında, uzak – yakın kültürlerin minik temsilcileri rengârenk ulusal giysilerinin içinde ülkemizi egzotik bir çiçek bahçesine çevirirlerdi. Çocuklar güzeldir; bunca kirlenmişliğin içinde sakız beyazı gülüşleri, aydınlık bakışlarıyla[…]
Yazının DevamıBüyüklere Masal
Ülkemizde ve dünyada olup bitenleri izlerken kimi zaman kendimizi bir hayvan belgeselinin savunmasız öznesi gibi duyumsuyoruz: Boğazına çöken yabanıl hayvan saldırısı karşısında bir tür felce uğrayıp kaskatı kesilmiş (paralize) durumda… Kimi zaman da ibretlik bir öykünce (fabl), ete kemiğe bürünüyor! Örneğin, İÖ 620’de doğmuş, Eski Yunan köle – düşünür Ezop’un[…]
Yazının Devamı'Atlı Süvari'nin Dönüşü!
Medya, ‘doğru ve güzel Türkçe’ açısından, bizim gazeteciliğe başladığımız 1970’li yıllara oranla çok kan kaybetti. O yıllarda bir muhabir, yazdığı haber metninde örneğin, eş anlamlı iki sözcüğü aynı tümce içinde kullanmışsa meslek büyüklerimiz şu tekerlemeyi söyleyerek kendisiyle en azından dalga geçerlerdi: “Babıâli yüksek kapısından mürur edip geçerken yek bir atlı[…]
Yazının DevamıTRT'den Türkçe İncileri!
Arapça kökenli “liyakat” (ikinci hecesi uzatılarak ve ‘t’ harfi inceltilerek ‘liyaakât’ diye okunur), son zamanlarda sıklıkla kullandığımız bir sözcük. ‘Kişinin iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu’ demek. Kamu kurumlarımızın, uzun yıllardır hemen her iktidar tarafından ‘kayırma’ amaçlı kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Ama bu denli ‘kör, kör parmağım gözüne’ durumları pek yaşamamıştık. Örneğin[…]
Yazının DevamıYeni Dönemin Rengi
Ülkemizin basın – yayıncılık geçmişi; neredeyse sansür, baskı, gazete – dergi kapatma, gazeteci – yazar hapsetme, kitap toplatma… öykülerinden oluşuyor. Hıfzı Topuz, “Türk Basın Tarihi”nde, II. Abdülhamit döneminin evlere şenlik bir sansür öyküsünü anlatır (sayfa 57). Daha doğrusu, Ahmet İhsan’ın (Tokgöz) “Matbuat Hatıralarım” kitabından aktarır. Ahmet İhsan; adı Tevfik Fikret’le[…]
Yazının Devamı