‘GÜLÜMSE, UMUDUNU YİTİRME, BAŞARACAĞIZ’

Para sesi, kadın sesi, su sesi…
En güzel sesler sıralamasında niçin çocuk sesine yer verilmez ki!
Öğrenciler, geçen cuma gününden beri yarıyıl dinlencesindeler.
Kış ayazına inat, günlük güneşlik havaya sinmiş derin hüznü, onların ‘ruh okşayıcı’ tınıları dağıtıyor.
Beş gündür sokaklardan, oyun parklarından, çocuk senfonileri yükseliyor.
Senfoni iğretilemesi (metafor) yapınca…
Velilere bir önerimiz var:
Ne yapıp edin, bu kısa dinlenceyi fırsat bilerek çocuğunuza, Behrengi’nin (1939 – 1967) “Küçük Kara Balık” kitabını (1) okuyun, okutun. Okumanıza, Fazıl Say’ın (doğ. 1970), kitapla aynı adı taşıyan çok hoş bestesi de eşlik etsin.
“Küçük Kara Balık” çocuğunuza, kalıplaşmış düşünceleri sorgulamanın, direnmenin, özgür olmanın… yolunu gösterecektir.
Ayrıca, doğru seçilen Klasik Batı Müziği yapıtlarının, çocuk beyninin her iki lobunu harekete geçirdiğini, öğrenme yetisini artırdığını uzmanlar söylüyor. Dünya ölçeğinde sanatsal değerimiz Fazıl Say’ın tüm yapıtlarının, ‘doğru müzik’ olduğunu da…

BİR YANDA ÇEDES, ÖTEDE ŞARLO!

Peki ya çocuğumuz için doğru okul? diye daha can alıcı bir noktaya parmak bastığınızı duyar gibi oluyoruz.
Evet, kötü siyasetçilerin egemenliğindeki toplumumuz gibi, ulusal eğitim dizgemiz de Cumhuriyet tarihinde görülmedik ölçüde ağır bir kuşatma altında.
Bir yanda, Millî Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturan kişinin ÇEDES adı altında imzaladığı protokollerle, ‘tarikatların etkisine açık’ duruma sokulan devlet okullarımız…
Öte yanda, gelir düzeyi, ortalamanın biraz üzerinde ailelerin çocuklarının ‘şimdilik’ de olsa çağcıl (modern) eğitimi sürdürebildikleri özel okullar.
Aradaki eğitsel uçurumu anlatabilmek için bizim çarpıcı bulduğumuz bir örneğe buyurun…
Yarıyıl dinlencesinden üç hafta önce kimi özel anaokullarında, günümüz devlet kurumlarında hayali bile kurulamayacak bir kutlama izlencesi düzenlendi:
“Charlie Chaplin Haftası”
25 Aralık 2024 günü, sinema tarihinde çok özel bir yeri bulunan Charlie Chaplin’in (Şarlo) 47. ölüm yıldönümüydü.
Sinema yönetmeni, komedyen, yazar, film müziği bestecisi Chaplin, yapıtlarıyla faşizmi, kapitalist düzeni yerden yere vuran eşsiz bir sanatçı.
Örneğin, “Modern Zamanlar” filmiyle (1936), emekçilerin ömür törpüsü çalışma / yaşama koşullarına dikkat çekmiştir. Filmin sonunda, karamsarlığa kapılan sevgilisine şu unutulmaz repliği söyler, Şarlo:
“Gülümse, umudunu yitirme, başaracağız.”
“Modern Zamanlar”, Hitler’in Nazi Almanya’sı ile Mussolini’nin faşist İtalya’sında yasaklanır.
Ama Chaplin yılmaz, ilk sesli filmi olan “Büyük Diktatör”ü (1940) çeker. Yine kendine özgü alaysılama (ironi) ile, Hitler faşizmini hallaç pamuğu gibi atar.

‘HZ. İSA BAŞKAN OLSA BİLE…’

Chaplin’in başka ürünleriyle de artan evrensel başarısı, cezasız kalmaz! 1940’ların sonunda ABD’de, senatör McCarthy eliyle başlatılan siyasî ‘cadı avı’ndan, pek çok aydın gibi o da nasibini alır. Komünist olmadığını açıklamasına karşın, 1948’de FBI’ın kara listesine alınır.

1952’de ülkeyi terk edip ailesiyle İsviçre’ye yerleşir. Hem de “Başkan, Hz. İsa bile olsa Amerika’ya dönmem!” tavrını koyarak…
Ancak, 1972 yılında, onuruna verilen Oscar Ödülü’nü almak üzere ABD’ye gidecektir.
‘Cadı avcısı’ senatör, siyasetin çöplüğünü boylamakla kalmayıp gizemli bir rahatsızlık geçirerek yaşama veda ederken Chapline’in, “Modern Zamanlar” filminde sevgilisine söylediği söz, ezilen, haksızlığa uğrayan kitlelerin belleğinde taptaze kalarak savaşım gücünü hâlâ kamçılamaktadır:
“Gülümse, umudunu yitirme, başaracağız.”

BİLİM CİNAYETİNİN YIL DÖNÜMÜ

Cezasız kalmayan bir başarının öyküsü de bizim tarihimizden:
Döneminde, dünyanın üç büyük gözlemevinden biri olan İstanbul (Galata) Rasathanesi, 445 yıl önce bugün, 22 Ocak 1580’de yerle bir edildi.
Değerli matematikçi ve gökbilimci (astronom) Takiyüddin er-Raşit, müneccimbaşılığını yaptığı Padişah III. Murat’ı, İstanbul’da bir gözlemevi kurmaya ikna eder.
Tophane sırtlarında,1575 – 1577 yılları arasında kurulan yapı, döneminin en ileri araç gereçleriyle donatılır. Takiyüddin burada, 16 çalışma arkadaşıyla önemli buluşlar yapar. Örneğin, tutulum (ekliptik) ile ekvator düzlemi arasındaki açıyı, günümüzdekine çok yakın ölçülerde saptar.
Bu bilimsel çalışmaların harekete geçirdiği gericiler, Padişah’a, “Göğe uzatılan demir borularla melekleri alttan dikizliyorlar!” gibi garip şikâyetler yağdırmaya başlarlar.
Baş yobaz Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi devreye girer; III. Murat’a ‘yıldızları gözlemenin felaket getireceği; göklerin sırlarını örten perdeyi kaldırmanın uğursuz bir haddini bilmezlik olduğu…’ gibi cevherler yumurtlar (2).
Baskılara direnemeyen III. Murat’ın, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya verdiği buyrukla, gözlemevi bir gecede yıkılır, paha biçilmez gözlem ve ölçüm aygıtları tuzla buz edilir.
Paşa, marifetinin (!) anısını canlı kılmak ister gibi, gözlemevi enkazının tam karşısına, kendi adını taşıyan -hâlen ayakta- bir cami yaptırır.

SIRA, KANDİLLİ’YE GELMESİN!

Osmanlı’da, bu tarihten neredeyse iki yüz yıl kadar sonra, yeniden bir gözlemevleri kurulabilmiştir. O da yalnızca meteorolojik çalışmalar için.
Padişah II. Abdülhamit dönemi olan1894’te İstanbul’da meydana gelen büyük deprem sonrası araştırmalar yapılması amacıyla Yunan bilim insanlarından yardım istemek zorunda kalırız.
31 Mart (12 Nisan 1909) Vakası adı verilen köktendinci ayaklanması sırasında da gericiler, İstanbul Maçka’da bulunan Rasathane-i Amire’ye saldırıp birçok aygıta zarar verirler.
1910’da, bugünkü çağcıl Kandilli Rasathanesi kurulur. Hâlen, dünyanın en saygın eğitim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesine (BÜ) bağlı olarak Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü adıyla çalışmalarını sürdürmekte. ‘Çağının önündeki’ Takiyüddin er-Raşit’e ait el yazması kitaplar da gözlemevinin kütüphanesinde.
Ancak, bilindiği gibi BÜ’ye 2 Ocak 2021’de kayyım / rektör atanınca akademisyenler direnişe geçmişlerdi. Özerk ve demokratik üniversite istemiyle 5 Ocak 2021’de başlattıkları haklı direniş, geçen hafta 1000. gününe ulaştı.
Kendilerini gönülden destekliyoruz.
Bu arada, Kandilli’nin başında, uluslararası başarılar kazanmış bir bilim insanımız var; Prof. Dr. Nurcan Meral Özel. 2017’de “Uluslararası Platformda Teknolojiye Damgasını Vuran Altı Kadın Lider”den biri seçildi. Geçen yıl da “Japonya Devlet Nişanı”na değimli görüldü.
Dileriz, eğitim / bilim anlayışı ‘akıllara seza’ olan egemenlerin pervasızca uygulamalarından etkilenmez.
“Göğe uzatılan demir borularla melekleri alttan dikizliyorlar!” diyerek Galata Rasathanesini yerle bir ettiren din bağnazı kafa, 445 yıl sonra bugün varlığını sürdürüyor.
Üstelik gem’i daha da azıya alarak…
Aman, diyoruz; felaketlerden ders almayan bir toplum olarak değerlerini ancak yitirdikten sonra anladığımız böyle insanları ve kurumları gözümüz gibi koruyalım.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Her pazartesi, pişkinliğin doruk noktası;
Yoksul halkın 128 milyar dolar (3) parası
Yerel seçim öncesi yok edilirken takkeden…
“CeHaPe’li tavşan çıkarma” politikası!..

1) Can Yayınları
2) https://uzay.org/istanbul-rasathanesi-bir-gecede-neden-yok-edildi/
İsmail Çal; “Dünya Bülteni / Tarih Dosyası”
3) T.C. Merkez Bankası, ABD’li yatırım şirketi Goldman Sachs’a göre Kasım 2020’de ‘faizleri düşük tutma’ savıyla döviz rezervinin 100 milyar dolardan fazlasını harcadı. Ekonomist / siyasetçi Kerim Rota’ya göre 128 milyar dolar olan söz konusu rezervin satışına, Mart 2019’da yerel seçimler öncesi başlanmıştı. (Kaynak: Vikipedi- Özgür Ansiklopedi)

BAŞ SAĞLIĞI: Bizim bu yazıyı yazdığımız gün, Bolu’da 76 yurttaşımızın öldüğü, çok sayıda yurttaşımızın yaralandığı otel yangını yaşanmamıştı. İhmaller zincirinin yol açtığı faciada ölenlere rahmet, yaralananlara şifa diliyoruz. Ulusumuzun başı sağ olsun. (K. E.)