‘TEPKİME’ ZAMANI -1

Ülkemizde şunlar şunlar kötü ama hiç değilse falanca gösterge iyi, diyebileceğimiz bir avuntu tümcesi bile kuramaz duruma geldik.
Bu ileri yaşımızda ve gazetecilik mesleğinde yarım yüzyılı geride bırakmamıza karşın anlamadığımız, son nefesimizi verinceye değin de anlayamayacağımız dehşet verici gelişmeler bitmek bilmiyor.
21. yüzyıl dünyasında her güne, insanların kanını donduran bebek, çocuk, kadın / iş cinayetleri, türlü aile faciaları, şüpheli ölüm haberleri, suçlulara aramızda cirit attılırken suçsuzların rahatça mahpus damlarına konulup çürütüldüğü adaletsizliklere uyanan ikinci bir ülke var mı?
Sanki bir kimya laboratuvarındaki denekleriz ve üzerimizde topluca “tepkime (reaksiyon)” deneyi yapılıyor.
Kimyasal tepkimelerde, iki ya da daha fazla madde birbiri ile etkileşerek kendi özelliklerini yitiriyor, yeni özellikte maddeler oluşuyormuş.
Bunca yaşadıkları karşısında insan kendi kendine, biz hâlâ biz miyiz? diye sormadan edemiyor.

İZMİR SELÇUK’TAKİ DRAM

İzmir’in Selçuk ilçesinde hurda kâğıt toplayıcısı bir annenin derme çatma barınakta yalnız başlarına bırakmak zorunda kaldığı beş çocuğu, gaz sobasının devrilmesi sonucu dumandan boğularak öldü.
Yaşları bir ile beş arasında değişen, dünya tatlısı yavrucakların tv ekranlarındaki görüntülerine, yüreğimiz kaldırmadığı için bakamıyoruz.

Suçunun veya suçlarının ne olduğunu bilmediğimiz, bilmek de istemediğimiz mahkûm baba, cenaze törenine getirildi. Beş küçük tabutu ayrı ayrı öpüp üzerlerine alnını koyarken genç adamın bileklerindeki kelepçe çıkarılmadı. İki jandarma eri, iki kolundan sımsıkı tutmayı da sürdürdüler.
Acıların en büyüğü, evlat acısıdır, derler.
Emekli bir felsefe öğretmeninin kızı olduğu belirtilen 27 yaşındaki anne, bu acıyı beşe katlanmış olarak eşiyle birlikte yaşıyor, ömür boyu da yaşayacak.
Onu en iyi anlayan, çocuklu hemcinsleri olabilir.
Örneğin, iktidar partisinin Grup Başkanvekili, ikisi erkek üç çocuk annesi hanımefendi…
Yüce Tanrı, her anne babaya olduğu gibi ona da çocuklarını bağışlasın.
Gelgelelim, İzmir’deki olay için hemen herkesin sözleşmiş gibi ‘yoksulluk faciası’ demesi, hanımefendinin fazlasıyla canını sıktı. TBMM’de yapılan konuya ilişkin toplantıda muhalefete, “Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz her şeyi paraya bağlıyorsunuz!” diye sert çıktı. Ailenin çocuklarını devletin koruyuculuğuna vermeye razı olmadığını anımsatarak milletvekillerini ‘sistem üzerinde konuşmaya’ çağırdı.
Kusura bakmasınlar; yirmi iki yıldır ülkeyi yöneten siyasal partinin Grup Başkanvekilinin, muhalefeti ‘sistem üzerinde konuşmaya’ çağırması bize hayli ilginç (!) geldi!

MECLİS’TE İRKİLTEN SÖZLER

Ruhbilim (psikoloji) uzmanları, özellikle kadınlar arasında yoğun biçimde gördüğümüz yürek yarası ortaklığına “duygudaşlık”, Frenkçesiyle “empati” diyorlar.
Partili hanımefendi ise açıklamasının devamında acılı hemcinsine, tuhaf bir ‘gönderme’ olarak algılanabilecek irkiltici sözler de söyledi:
“… Bunun altında başka sebepler var. Konuşalım, onları da arka tarafta size izah edeyim. Ailenin içerisinde olan başka problemler de var.” (…)
Selçuk’ta, geçen yıl yapılan nüfus sayımına göre, 38 bin 467 kişi yaşıyor. Medyada yer alan yukarıdaki ‘gönderme’yi, korkarız ki halkın çoğunluğu duymuştur. Duymayanlar arasında da kulaktan kulağa yayılacağına kuşku yok.
Ama, beş çocuğunu böylesine dramatik biçimde yitirmiş bir anne, hanımefendiye ‘Hakkımda ne söylemeye çalışıyorsunuz?’ diye hesap soracak durumda, hele güçte olmadığına göre, ne gam!
Üstelik, egemen siyasetçilere gözünün üstünde kaşın var, diyene ânında haddini (!) bildiren, ‘kahve dövücünün hık deyicisi’ bir medya ve trol ordusu varken…

YİNE KAYIP PARALAR MI?

İktidar partisinin Grup Başkanvekili, aynı açıklamasında beş çocuğunu yitiren aileye, yılda 110 bin liralık yardım yapılmakta olduğunu da söyledi.
Ancak anne, kendilerine yardım olarak ayda sadece sekiz bin lira ödendiğini, üstelik bunun son aylarda dört bin liraya düşürüldüğünü belirtti.
Beş çocuklu bir aile için devede kulak bile olmayan söz konusu paranın her ay beş bin lirası, üçe beşe bakmadan “Allah bereket versin.” diyerek cebini dolduran birileri tarafından ‘deve edilmiş’ (1) olabilir mi?
Olmaz olmaz demeyin; burası, pirelerin “kimyasal tepkime” ile deveye evrilebildiği Türkiye!
Örneğin iktidar, şimdi de başta İstanbul ve Ankara belediyeleri olmak üzere CHP’li yerel yönetimlerin konser harcamalarını, kılı kırk yararak denetliyor ya…
Erzurumlu meslektaşımız Onur Sağsöz, sosyal medyadan yöre halkına şöyle sesleniyor:
“CHP’li Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri elbette soruşturulsun. Konser harcamaları ortaya çıksın. Ama… Hazır müfettişlerin eli değmişken Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne de bakılsın. Sadece bir yılda ‘Ulusal ve Uluslararası Sanat Organizasyonları’ ile ‘Ramazan ayı etkinliklerine’ tamı tamına 83 milyon 639 bin 990 liranın nasıl harcandığı da incelensin. Son bir yılda Erzurum’da kaç konsere gittiniz?”

DİL YANLIŞLARIMIZ

Bir tv kanalında, 14 Kasım 2024 günü, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, “ülkemizde adalete güvenin bu kadar azaldığı bir dönemin yaşanmadığı” yolundaki sözleri aktarılırken ekrana, “Vız Gelir Tırıs Gider” üst başlığıyla birlikte yazılan başlık (KJ):
“Cumhuriyet Bayramında ki Yüzbinler Rahatsız Ediyor”
Yapılan dil yanlışının ayırdına varılamamış olmalı ki aynı başlık, üç beş dakika arayla iki kez yinelendi.
Başlıkta geçen “-ki” bağlaç değil, “ilgeç” (edat) olduğu için kendinden önceki sözcüğe bitişik yazılmalıydı:
“Cumhuriyet Bayramı’ndaki…”
Ayrıca, yine başlıktaki sayı da ayrı olmalıydı; Yüz Binler.
Çünkü, birden çok basamaklı sayılar yazıyla ifade edildiğinde, ayrı yazılır; on iki, beş yüz, üç bin…
‘Yüz binlerce kişi’ anlamındaki “Yüz Binler” de öyle…
Ancak, konuya ilişkin kural dışı yazım (imla) örnekleri de var:
1- “Binbir Gece Masalları”
Bu başlıkta geçen belli bir sayı değil, ‘pek çok, birçok’ anlamında sıfat olduğu için bitişik yazılır:
“Binbir…”
2- Kimi oyun adları:
“Altmışaltı”
Altmış altı sayı almakla kazanılan bir iskambil oyunu.
Aynı sözcüğe bağlı bir deyim:
“Altmışaltıya bağlamak”
Geçici bir çözümle durumu kurtarmış görünmek, anlamında.
3- Çek ve senetlerde, kötü amaçlı değiştirmeye (tahrifat) meydan vermemek için sayılar bitişik yazılır:
“Yalnız üçyüzellibinliradır.”

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Orta Doğu, kanlı yangın yeri,
İç dış ihanetten koru ülkeni,
Ne sarıklı amiral ne yozgeneral
Tek barış güvencen, Türkiye’m:
Mustafa Kemal’in askerleri.

(1) Deve etmek: Birinin malını ya da parasını kendine mal etmek.