UZLAŞMA KÜLTÜRÜ MÜ?..

Kimi zaman safdilliğimiz tutuyor!

Son yerel seçimlerin ardından, CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanı seçilmesine karşın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisinde iktidar  (AKP + MHP) üyelerinin çoğunlukta olmasını, ‘iyi bir şey’ diye yorumlamıştık. Bunun, uzlaşma kültürümüze katkıda bulunacağına olan umudumuzu dile getirerek…

O yazımızdan bu yana, yalnız İBB Meclisinde değil, her alanda iktidarla muhalefet arasındaki uzlaşma hayallerimizi suya düşüren gelişmeler birbirini izliyor.

İBB özelinde İmamoğlu’nun, akla ziyan savurganlığa karşı açtığı savaşımın sürekli küçümsenmeye hâttâ baltalanmaya çalışılması; İBB iştiraki Hamidiye Suyu’nun aboneliğinden THY başta olmak üzere birçok kamu kurumunun vazgeçmesi, bu kurumlara iktidara yaranmak isteyen özel şirketlerin de katılması; büyükşehir belediyelerinin kimi yetkilerinin ilçe belediyelerine devredileceği savı vb.

OLMAZ BÖYLE ŞEY!

Son örnek ise Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı / TCDD‘nin; İstanbul’daki Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının, “âtıl durumda olan sahalarının, kültür ve sanat etkinliklerinde kullanılması için” açtığı ihale.

İmamoğlu, takdir edilesi bir duyarlılık göstererek İBB’nin dört büyük iştirakinden [Kültür A.Ş.  – Medya A.Ş. -İSBAK (İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş.) – Metro A.Ş.] oluşan konsorsiyum ile işletmeye talip oldu.

Önce, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, “Caydırıcı olur.” gibi anlaşılması güç bir gerekçeyle İBB’nin ihaleye katılımını uygun bulmadığını açıkladı. Sonra katılım başvurusu kabul edildi. Ama ihalede pazarlık aşaması beklenirken “Yok artık!” dedirten bir biçimde, İBB devre dışı bırakıldı.

Ve bu ihale, üç yıl öncesine kadar üç bin lira maaşlı bir belediye çalışanı olan bir kişinin, on bin lira sermayeli şirketine verildi.

Şaka gibi!

Kendisi, 2015 – 2017 yılları arasında iktidar partisinin gençlik kollarında başkan yardımcılığı görevinde bulunmuş. Meral Akşener‘in deyişiyle “Malazgirt Muharebesi’nden bile daha çok ok atılan” ünlü vakfın da genel müdürlüğünü yapmış. 33 yaşında.

Ekrem İmamoğlu, haklı olarak isyanlarda. İhale gününü İBB ‘ye haber vermemişler. Ret gerekçesi diye öne sürdüklerinin arasında da tuhafın tuhafı bahaneler var: Efendim, ihaleye giren dört belediye şirketinin ayrı ayrı iş deneyim belgeleri yokmuş! E, konsorsiyum kurulmasındaki amaç bu zaten; eksikleri tamamlamak. 

Bir öteki ise daha da gülünç; İBB’nin ihale başvurusunda, Osmanlıca “müşterek ve müteselsilen” yerine, öz Türkçe “ortaklaşa ve birlikte” diye yazılmış olması! İmamoğlu’nun 31 Mart 2019’da kazandığı İBB Başkanlığı seçiminin iptal edilip yinelenme gerekçesi kadar mantık ve hukuk dışı. O yüzden de elbette İmamoğlu tarafından suç duyurusunda bulunulup konu yargıya taşınacak. Ve yargı, bir kez daha bağımsız olup olmadığına ilişkin sınav verecek. Üstelik bu, sıradan bir ihale de değil.

Bakın, neden…

TARİHSEL SORUMLULUK

Sirkeci ve Haydarpaşa garları, tarihsel / mimarî kimlikleriyle İstanbul’un simgelerinden.

19’uncu ve 20’inci yüzyıllarda sahip oldukları demiryollarının uzunluğu, devletlerin güç ölçütüymüş. Aynı çerçevede Sirkeci Garı, bir bakıma Osmanlı’nın Batı’ya açılan kapısıymış. Şubat 1888’de temeli atılan gar, Alman mimar Jachmund‘un yapıtı. 1890 yılında tamamlanmış ve padişah II. Abdülhamit adına Ahmet Muhtar Paşa tarafından açılmış. “Tarihsel canlandırmacılık” akımlarıyla Türk mimarlığı öğelerini içeren “seçmeci” (eklektik) biçemde bir yapı.

Ünlü Şark Ekspresi, 1883 – 1973 yılları arasında Sirkeci Garı’na Avrupa’yı taşıdı. I. Dünya Savaşı‘nı sona erdiren İtilaf Devletleri  ile Almanya arasındaki mütareke (ateşkes), Paris yakınlarında, Şark Ekspresi’nin 2419 numaralı vagonunda imzalandı.

İngiliz polisiye roman yazarı Agatha Christie‘nin, 1934’te yazdığı “Şark Ekspresinde Cinayet” romanı da bu trende geçer.

… VE HAYDARPAŞA GARI

Bağdat Demiryolu’nun ilk durağı Haydarpaşa Garı da yine padişah II. Abdülhamit döneminde iki Alman mimara, Otto Ritter ve Helmuth Cuno‘ya 1906- 1908 yılları arasında yaptırılmış. Denize bin 100 kazık çakılarak inşa edilen gar binası, barok ve Alman Rönesansı adı verilen mimarî biçemin karışımı. Adını, kimi söylentilere göre 1533’te sadrazamlığa kadar yükselen Hadım Haydar Paşa’nın aynı yerde bir bağının bulunmasından, kimilerine göre ise III. Selim’in burada kışla yaptıran vezirlerinden Haydar Paşa’dan aldı.

Gar binası, İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 21.08.1997 gün ve 4542 sayılı kararı ile “1. grup korunması gerekli kültür varlığı” olarak tescilli, koruma altında.

Benzer biçimde, Sirkeci Garı’nı da içine alan Tarihi Yarımada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca 1995 yılında SİT alanı ilan edildi.

Buraların, kimlerin iştahını kabarttığını ise kolayca tahmin edebilirsiniz.

27 Ekim 2018 günü Haydarpaşa’da, boş vagonların bulunduğu alanda, bir yıldır gizemi çözülemeyen bir nedenle çıkan yangında gar, hayli hasar görmüştü.

Haydarpaşa Garı‘ndan Anadolu’ya giden son tren, 31 ocak 2012 tarihinde kalkmıştı. İstanbul – Ankara yüksek hızlı tren projesi kapsamındaki demiryolu hattı modernizasyonu nedeniyle seferlere son verildi.

Sirkeci Garı ise Marmaray hattının dışında bırakıldı.

Her iki gar binası da içinde kendinizi bir mücevher kutusundaymış gibi duyumsatacak görkemde yapılar.

Kültürümüzün ayrılmaz parçası olan siyah – beyaz Türk filmlerindeki yüzlerce ayrılık ve kavuşma sahnelerinin gözyaşıyla yıkanmış platoları.

Orhan Kemal’in aynı adlı romanından (senaryosunu da birlikte yazdıkları) Halit Refiğ tarafından sinemaya uyarlanan “Gurbet Kuşları” (1964) filmi, Haydarpaşa Garı’nın denize bakan merdivenlerinde başlar.

1961’de Almanya’ya ilk gurbetçi işçilerimizi taşıyan İstanbul – Münih alın teri treni ve onu izleyen yıllardaki diğerleri, Sirkeci Garı’ndan kalkmıştır.

Sirkeci ve Haydarpaşa garları bizim için sadece birer tarihsel kalıt değil, toplumsal belleğimizin parçalarıdır.

Tarihimizin ucundan kıyısından sinsice kemirilerek çekilmeye çalışıldığımız rant tuzaklarına artık düşmeyelim.

Bu iki mücevher yapı ile kurulu bulundukları alanlar, İmamoğlu yönetimindeki İstanbul Belediyesinin emin ellerine verilmelidir.

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Terör canilerine işbirlikçi

Dengesiz emlakçi eşkıya:

“Suriye’de bir tek damla

Amerikan kanı akmadı ya!”