Medyadan Güncel Örneklerle TÜRKÇE KIYIMI

 Kültür sanat dergisi Alkış’ın 2019 Eylül – Ekim sayısında yayımlanan yazı: 

 

Medyadan Güncel Örneklerle TÜRKÇE KIYIMI

“Medya” sözcüğüne, geniş ölçüde benimsenen öz Türkçe bir karşılık henüz bulunabilmiş değil.

Türk Dil Kurumu (TDK) yıllar önce “iletge” diye bir karşılık önerdi ama bu sözcük tutulmadı.

“Basın yayın” sözü de sorunlu; çünkü “yayın”, yayımlanan ürünün adı, demek.

Gerçi, “medya”nın öz Türkçesinin olmayışını kendine dert eden dilbilimci kaldı mı, o bile tartışılır!

Kültür, bir üst yapı kurumudur. Kültürel konularda halka öncülük etmek, aslında devletin görevidir. Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, TRT, RTÜK ve benzeri resmî kurumlara bu alanda çok iş düşüyor.

Örneğin RTÜK, kendi uzmanlarının ölçütlerine göre ‘zararlı’ yayınlar yapan tv ve radyo kanallarını cezalandırıyor. Kurulun uyguladığı cezalardan biri de söz konusu kanala, yine RTÜK’çe hazırlanan / hazırlatılan belgesel filmleri yayımlatmak.

‘TİRBÜN’ DE NEYİN NESİ?

25 Haziran 2019 günü “TRT Haber” kanalında, aynı çerçevede “Zorunlu Yayın” sabit başlığıyla HES‘lere ilişkin bir izlence ekrana getirildi.

Biz bu satırları yazdığımız sırada, son olarak Trabzon’un Araklı ilçesinde yol açtığı çevre faciasıyla sekiz can alan HES’leri aklamayı amaçladığı anlaşılan söz konusu yayında, şu sözcüğün kullanılması dikkatimizi çekti:

– Tirbün

Medyamız; her ikisi de Fransızca kökenli olan şu iki sözcüğü sık sık birbirine karıştırır:

1- Türbin (Fr. turbine); su, buhar, gaz gibi herhangi bir akışkanın hareket enerjisiyle ve birtakım özel düzenler yardımıyla dönerek çalışan araç.

2- Tribün (Fr. tribune); spor salonu, stadyum, hipodrom vb. yarışma ve gösteri yapılan yerlerde seyircilerin oturduğu koltuklu veya basamaklı bölüm, sekilik.

İşte RTÜK, bunlara ne Türkçemizde ne de Fransızcada bulunan bir sözcük ekliyordu; “tirbün”!..

‘HAYAL SUSKUNLUĞU’ (!)

“TRT Müzik” kanalında, 29 Mart 2019 günü, “En Sevilen 20” başlığıyla izleyicilerin en çok istedikleri şarkılar yayımlanıyordu.

Beşinci sıradaki şarkı, özel bir tv’deki “Çok Güzel Hareketler” adlı güldürü dizisinden tanıdığımız genç bir oyuncu – şarkıcıya aitti.

Şarkının adına dikkat:

“Sükut-u Hayal”

Hem iri puntolarla ekrana böyle yazıldı hem de şarkıcı üstüne basa basa söyledi:

“Sükut-u Hayal”

“Sükut”; suskunluk, demek. Yukarıdaki doğru sözcük ise “düşme” anlamındaki yine Arapça kökenli “sukut” olacak. Dolayısıyla, hayal kırıklığı anlamına gelen tamlama da “sükut-u hayal” değil; ilk ünlü harfi de ‘u’ olan “sukut-ı hayal” ya da günümüz Türkçesiyle bitişik yazılan “sukutuhayal”

Bu tamlamanın yerine, “düş kırıklığı” diyenlerimiz de var.

O da yanlış.

Çünkü “düş”; Arapça kökenli “hayal”in değil, “rüya”nın öz Türkçesi.

“Hayal”in öz Türkçesi ise “düşlem”.

Bu nedenle “sukutuhayal”in öz Türkçesini kullanmak istiyorsak “düşlem kırıklığı” dememiz gerekiyor.

TÜRKÇELEŞTİRME!

Sadece iki heceli “düşlem”in son hecesini kırpıkladığımızla kalsak yine iyi…

Biz bunu hep yapıyoruz.

Söz gelimi, Fransızların ‘beslenme uzmanı’ demek olan “diététicien” (diyetetisyen, okunur) sözcüğünün ortasındaki ‘-te’ hecelerinden birini kırpıklayıp şöyle demişiz:

“Diyetisyen”

Ya da tam tersini yapmışız.

‘Tanrıtanımaz’ anlamındaki “athée“yi (ate, okunur), sonuna bir ‘-ist’ ekleyerek sözümüz ona Türkçeleştirmişiz:

“Ateist”

Yine Fransızca “psychiatre”ın (psikiyatr, okunur) sonuna da kafamıza göre bir ‘-ist’ eklemişiz:

“Psikiyatrist”

Kendi uzmanlık unvanının (ki buna da ‘u’yu, ‘ü’ yaparak ‘ünvan’ diyorlar), doğru yazım ve sesletiminden habersiz nice uzmanlarımız var!

İKİ YAZIM / SESLETİM

Devlet kanalının yetkilileri, yayımladıkları şarkının adının bile yanlış olduğunu bilmiyorlar da özel medya temsilcilerimiz biliyorlar mı?

Mesleğe uzun yıllarını vermiş bir gazetecinin, gazetesinin internet sürümünde yayımlanan 2 Haziran 2019 tarihli köşe yazısının başlığı:

“Devlet bey bunu haketmiyor”

Arkadaşımız, yazısına iyi ki uzun bir başlık atmamış.

Çünkü, başlıktaki dört sözcükten ikisi yanlış.

1- Özel ada bağlı unvanlar, büyük harfle başlar. Doğrusu:

Devlet Bey (Bahçeli).

2-  Bir “yardımcı eylemli bileşik eylem” olan “haketmek” (!), bitişik değil ayrı yazılır; “… hak etmiyor” (1).

Öte yandan, bir başka gazetemizin araştırmacı köşe yazarı da İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk savlarını, belgeleriyle bir kitapta toplamış. Böylece topluma çok değerli bir hizmet sunduğuna hiç kuşku yok. Kendisi, özel bir kanalın deneyimli ekonomist sunucusu tarafından ekranda konuk ediliyor. Meslektaşımız kitabını tanıtıyor:

“Şaaki”!

“Eşkıya”nın tekil hâli olan ‘haydut’ anlamındaki Arapça kökenli “şaki” sözcüğü; ilk hecesi kısa, ikinci hecesi uzun okunur; “şakii”.

Yazarı ağırlayan deneyimli sunucu da ekranda aynı yanlışı yineliyor:

“Şaaki”!

Herhangi bir Türkçe sözlüğe ya da TDK’nın “Sesli Türkçe Sözlük”üne bakmak yalnızca birkaç dakikalarını alır ama bakmamışlar. Özellikle de yazar arkadaş, yazdığı kitabın adının doğru okunuşunu nasıl bilmez, anlaşılır iş değil.

TAVŞAN NEREYE GİTTİ?..

Bu arada, hiçbir sözcüğünün değiştirilmemesi gereken atasözlerimizi yanlış kullananlarımız var.

Özel bir radyo kanalında 31 Mart 2019 günü, anladığımız kadarıyla ‘kadın – erkek ilişkileri uzmanı’ olan bir hanımefendi, ünlü bir atasözümüzü şu kılığa (!) soktu:

“Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.”

Hanımefendi, o dağda bir tavşan olacaktı, nereye gitti?..

Önemli kişi, kendisine önem verilmeyen kişinin küslüğüne aldırmaz, anlamındaki atasözünün doğrusu şu değil mi:

Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış.”

Biz nesli tükenmişlerin Türkçe duyarlılığının, görevi dilimizi doğru kullanmak olanlarca önemsenmediği gibi.

Ne yapalım? Bizim dağa (ya da burnu kaf dağındakilere) küsecek hâlimiz yok.

 

1) Kimi bileşik eylemler; ad soylu sözcükler ve “etmek”, “olmak”, “eylemek” vb. yardımcı eylemlerle birlikte kurulur.

Ses düşmesi ya da ses artması olmayan yardımcı eylemli bileşik eylemler ayrı yazılır.

Doğru örnekler: söz etmek, hak etmek, sarf etmek, ayırt etmek, sevk etmek, pes etmek, ant içmek, söz almak, iyi olmak, mest olmak…

Ad soylu sözcük, yardımcı eylemle birleşirken yeni bir ses doğarsa iki sözcük bitişik yazılır ve doğan ses de bileşik eyleme eklenir. Doğru örnekler: affetmek, hissetmek, reddetmek, halletmek, hazzetmek…

Yardımcı eylemle birleşmesinden dolayı, ad soylu sözcüğün ikinci hecesindeki ünlü (i, ı, u, ü) düşerse iki sözcük bitişik yazılır; düşen ünlüye bileşik eylemde yer verilmez. Doğru örnekler: emretmek, azmetmek, devretmek, nakletmek, vakfetmek, kastetmek, sabreylemek, hükmetmek, zulmetmek…