CHPKK (!) VE LAPİN BALIKLARI

PKK terör örgütü, kurucu lideri Öcalan’ın çağrısıyla ‘silah bırakmasa’ da “ateş kes” ilan etmiş görünüyor. Öcalan’ın, durumu ‘kalıcı’ kılma koşulu olarak ‘siyasal hakları’ da kapsayan ‘kısıtlamasız af’fı öne süreceği belli.
Bu arada, Kürtçenin ikinci ‘resmî dil’ olarak dayatılması, güçlü olasılık.
Şair, yazar, toplumbilimci ve siyasetçi Ziya Gökalp’i, Diyarbakır’da dünyaya geldiği için kimileri “Kürt” olarak nitelendirirlermiş.
23 Mart’ta 149. doğum yıl dönümünü kutlayacağımız Gökalp’in o kişilere kendi ağzından (günümüz Türkçesiyle) yanıtı:
“Atalarım, Türk olmayan bir bölgeden (Diyarbakır’ın Çermik ilçesi) gelmiş olsa bile, kendimi Türk sayarım; çünkü, kişinin milliyetini tayin eden ırksal kökeni değil, terbiye (görgü, eğitim) ve duygularıdır.”
Bir ulusu bölüp parçalamanın olmazsa olmazlarından biri, ‘dil birliğini bozmak’tır, unutmayalım.

‘BİLMESİNLERCİLİK’

“Türk milliyetçiliğinin babası” Ziya Gökalp’i, günümüzün ‘milliyetçi geçinenlerine’ anımsattıktan sonra, kurucu liderine yaptırılan, PKK’ca da benimsendiği açıklanan çağrıya dönelim…
ABD/ İsrail eliyle çökertilen kapı komşumuz Suriye’de, aynı emperyalist güçlerin PKK ile birlikte kurup semirttiği PYD / YPG, “Öcalan’ın çağrısı bizi bağlamaz.” diyor.
Üçgenin öteki parçası, Irak’ın kuzeyindeki komşu Bölgesel Kürt Yönetimi de düşünüldüğünde, Türkiye üzerinde sallanmakta olan kılıç, ‘yeni Sevr’ ya da ‘yeni Sykes – Picot’ anlaşması mıdır?
Son 23 yıldır ülkemizde, “bilmesinlercilik” (obskürantizm) akımı egemen olduğu için birçok şey gibi, yukarıdaki sorunun yanıtını bilemiyoruz.
“Bilmesinlercilik”, gerçeklerin kimi toplum sınıf ve kesimlerince bilinmesinin kasıtlı olarak önlenmesine dayanıyor.

‘TÜRK’ TANIMINA RET!

Gerçi, AKP’li eski başbakanlardan Binali Yıldırım, geçen hafta ‘bilmesinlercilik’ perdesini biraz araladı… İzmir’de yapılan bir toplantıda, Cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra 1924 Anayasası’na giren, hâlen de korunan Büyük Önder’in, ‘din ve ırk’ ayrımına düşmeksizin yaptığı ‘Türk tanımı’nı değiştirecekleri sinyalini verdi.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk’tür.” ilkesine, “Böyle bir şey yok!” diyerek açıkça tavır koydu.
Ayrıca, belediyelere “ademimerkeziyet” (yerinden yönetim) hakkı tanıyarak ‘yetki devri’ yapılması gerektiğini söyledi. Sanki, 9’u DEM Partili 3’ü CHP’li 12 belediyede, halkın seçtiği başkanlar kovulup yerlerine ‘merkez’ce, ‘kayyım’ atanmamış gibi!

ADALETSİZLİĞİN ‘AMENTÜ’SÜ

İktidara rakip partilerden belediye başkanlarının aralarında bulunduğu birçok muhalifi, ‘terörle iltisaklı’ olarak damgalama salgını da aralıksız sürüyor.
Bir bilim insanı, İstanbul’un ‘tutuklu’ CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’den sonra, saygın bir hukuk kurumu olan İstanbul Barosu yönetimi hakkında ‘terörle iltisaklı’ olduğu savı ve ‘görevden alınma’ istemiyle dava açıldı, biliyorsunuz.
İktidar ve bileşenlerinin, İstanbul Barosu’nu bölüp ele geçirmek için yıllardır süren çırpınışları, bakalım nasıl sonuç verecek.
Yeri gelmişken…
Gerçek anlamı ‘kavuşma, birleşme, bitişme’ olan eskimiş Arapça “iltisak” sözcüğünü neredeyse ‘adaletsizliğin amentüsü’ hâline getirenlere de bir anımsatmada bulunalım:
Eskimiş Arapça karşılığıyla “tedhiş”, öz Türkçeyle “yıldırı” denen “terör”ün (Fr. terreur), Dil Derneği Türkçe Sözlük’üne göre anlamı:
“Siyasal davasını kabul ettirmek için karşı tarafa korku salacak davranışlarda bulunmak, eylemler yapmak.”
Bir başka ‘moda’ suçlama ise ‘ihaleye fesat karıştırmak’. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na doğru daraltılan çember kapsamında, İstanbul’un CHP’li Beşiktaş Belediye başkanından sonra bu kez de CHP’li Beykoz Belediye Başkanı tutuklandı. Aynı gerekçeyle; ihaleye fesat karıştırmak.
Oysa, iktidar ve ihale sözcüklerini yan yana getirdiğimizde, şu gerçeği unutmak ne mümkün:
AKP, 2002 Kasım ayından bu yana, Kamu İhale Yasası’nı en az 200 (yazıyla iki yüz) kez değiştirdi. Yasanın ‘istisna’ hükümlerinde yaptıkları değişikliklere, Türk Abecesi’ndeki 29 harf yetmedi; “z” fıkrasında sonra “aa” fıkrasını koydular.

CHP DÜŞMANLIĞI DORUKTA

İktidarın, söz konusu düzeni sürdürmek üzere ‘muktedir’ kalabilmek için Kürt asıllı yurttaşlarımızdan oy devşirme hesabıyla sergilediği çelişkileri / tutarsızlıkları sürdürmesi çok güçlü olasılık.
Bu arada, PKK’dan boşaltmaya çalıştıkları ‘iç düşman’ koltuğuna, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP’yi oturtmayı da ‘çift katlı ekmek kadayıfı’ görüyor olmalılar.
CHP Kurultayı’nın ardından İstanbul İl Kongresi’ne ilişkin olarak soruşturma açılması, dur durak tanınmayacağının göstergesi.
Ancak, bu uğurda yapmaya çalıştıklarının bizce geri tepeceği kesin.
Tıpkı, 2019 Yerel Seçimlerinde, ‘dört oydan üçü geçerli’ sayılırken sadece Ekrem İmamoğlu’na verilen oyların iptal edilip seçimin yenilenmesi olayındaki gibi. Haksızlığa karşı çıkan İstanbul seçmeni, Millet İttifakı’nın adayı İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasında ilk seçimde 13 bin 729 oy farkını, ikinci seçimde İmamoğlu lehine 800 bine çıkarmıştı.
İmamoğlu’nun, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerde de (üçüncü kez) başarısını sürdürmesi, hazımsızlığı büsbütün artırdı.
Ancak, geçmişten ders almıyorlar…

İMAMOĞLU’NA ÇALIŞIYORLAR

İmamoğlu, öğrencilik döneminde, Girne Amerikan Üniversitesinden İstanbul Üniversitesine (İÜ) ‘yatay geçiş’ yapmış. YÖK’ün, zamanında tanıdığı olanaktan yararlanan, sayıyı yanlış bilmiyorsak 51 öğrenciyle birlikte… İÜ İngilizce İşletme Bölümünden mezun olarak yine İÜ’de, İnsan Kaynakları ve Yönetimi bilim dalında yüksek lisans yapmış.
50 öğrencinin diploması sorun edilmezken ‘denkliği yasal değil’ savıyla İmamoğlu’nun ‘olan diplomasını yok sayma’ ham hayali kuruluyor.
Biz bu hayalperestleri, “temizlikçi balıklara” benzetiyoruz.
Bir adı da “çırçır balığı” olan ‘temizlikçi lapinler’ (s. melanocerus) kimi büyük balıkların ağzını açmasını fırsat bilerek dişlerinin arasına girip yiyecek kırıntılarıyla beslenirlermiş.
İmamoğlu kâh ağzını açtığında, kâh Fatih Türbesinde ellerini arkasına bağlayınca, kâh karargâh kurdukları İBB’deki bilgisayarların ıcığını cıcığını çıkararak ‘kendilerine yaşam kaynağı’ kırıntısı bulma coşkusuna kapılıp ‘olmadık suçlar uyduranlar’, bir şeyi unutuyorlar:
Aslında bu yaptıklarıyla; uygar, barışçıl, halk sevdalısı, çalışkan, dürüst İmamoğlu’na, dolayısıyla da yüce ulusumuza daha sağlıklı bir gelecek sağlamak için var güçleriyle çalışmış oluyorlar.
Eğer İBB Başkanı’na ‘kafayı takmayı’ sürdürürlerse salt Cumhurbaşkanlığını değil, eski Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mandela’ya verilen Nobel Barış Ödülü’ünü bile kazandırmaları bizce sürpriz olmaz.

DİL YANLIŞLARIMIZ

Bir tv kanalında, 3 Mart geceki tartışma izlencesinde, Binali Yıldırım’ın ‘yeni anayasa’ önerileri konu edildi.
Yıldırım’ın belediyelere ‘yerinden yönetim’ hakkı tanınması konuşulurken “ademimerkeziyet” sözcüğü kullanıldı.
Deneyimli gazeteci / sunucu, sözcüğün ilk hecesini ‘uzun’ okudu:
“Aademimerkeziyet”
İzlencenin sürekli konuğu, aynı zamanda akademisyen olan emekli komutan da aynı yanlış sesletimi en az iki kez yineledi:
“Aademimerkeziyet”
Neyse ki öteki sürekli konuk olan profesör, tamlamanın bütün hecelerini kısa sesleterek durumu kurtardı.
Arapça “âdem; insan, adam” demek.
Yine, eskimiş Arapça “adem” ise ‘yokluk’ anlamında.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

İhbar ediyoruz:
Ekrem İmamoğlu
Ağır suç işledi;
Beş yaşındayken
Komşu bahçeden
Sokağa sarkan
Daldaki dutları yedi!