VURDUMDUYMAZLIK ‘DİLE’ GELİNCE -1

Öz Türkçe karşılığı “ekin” olan “kültür”ün (Fr. culture) geniş anlamı:
“Tarihsel, toplumsal gelişmelerin kazanımlarıyla bunları yaratmada, sonraki kuşaklara aktarmada kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.”
Ekinin temeli dildir.
Bizim için ulusal dil; Türkçe.
‘Başöğretmen’ Atatürk’ün deyişiyle ‘dilimizi, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak’, son çeyrek yüzyıldır ulusal eğitim ereklerimiz (hedef) arasında ne yazık ki yer almıyor.
Bu arada, küreselleşme olgusu, İngilizceyi neredeyse ‘dünya dili’ hâline getirince ulusların kendi ekinlerini korumaları daha bir güçleşti.
Ama, uzun yıllardır savunageldiğimiz şu gerçek değişmedi, değişeceğini de pek sanmıyoruz:
Evrensel ekin mozaiği, yerel örgelerden (motif) oluşur. Özgün dilinizden kopup ‘öykünme’ (taklit) tuzağına düştüğünüz ölçüde, ulusal kimliğinizden uzaklaşmış olursunuz. Böylece giderek o mozaiğin içindeki yerinizi, dolayısıyla da ekinsel saygınlığınızı yitirirsiniz.

VLOGGER / BLOGGER

Bir muhalefet milletvekilimiz, TBMM’de yaptığı konuşmada, devlet yetkilimizden birini, Şam’a giderek “Suriye’nin yeni yöneticisi” olan köktendinci terörist Colani ile beraber görüntü verdiği için eleştirdi.
Milletvekilinin sözleri, çok izlenen bir tv kanalımızın 17 Aralık 2024 günkü ana haber bülteninde aktarılırken ekrana şu başlık (KJ) yazıldı:
“… Vloggerlar Gibi”
Aynı yazımı (imla), gündelik bir gazetemizde de gördük:
“Vloggerlar…”
Çağcıl iletişim yollarından “youtube” için video çekenlere İngilizce “youtuber”; “blog” adı verilen internet ağı günlüklerine yazı yazanlara “blogger”; hem video çekip hem blog yazanlara “video – logger” deniliyor. Yukarıdaki iki başlıkta geçen “vlogger”, video -logger’ın (video oluşturan kişi) kısaltılmış biçimi.
Dilimizde kuraldır:
Yabancı bir sözcüğe Türkçe ek konulurken sözcükle ek arasına mutlaka ‘kesme imi’ (‘) gerekir.
Tv kanalında kesme imsiz olarak yer verilip dakikalarca ekranda kalan sözcüğün doğru yazımı:
“Vlogger’lar…”

HARP OKULUNDA YASAK!

Yine ‘kesme imi’yle ilgili bir yanlış:
Yayın yaşamına yeni atılan gündelik bir gazetemizin, 1 Ocak 2025 tarihli sayısında, üçüncü sayfanın manşeti:
“Harp Okullarında Atatürklü Marşlar Yasaklanmış”
Türkçe dilbilgisinde, “-li” yapım eki, genellikle sıfat yapar.
Örneğin:
“İstanbul” özel adı, “-li” yapım ekiyle “İstanbullu” sıfatı olur.
“İstanbullu” sıfatının yazımında, özel adla ek arasında ‘kesme imi’ yoktur.
Ancak kimi sözcükler, “-li” son eki almasına karşın ‘özel ad’ yapısını korur. Bu durumda, özel adla ek arasına ‘kesme imi’ koymamız gerekir.
Örneğin, yukarıdaki başlıkta da “Atatürk” sözcüğü, kullanıldığı tümcede özel ad yapısını koruduğu (aldığı ek’e karşın sıfata dönüşmediği) için ‘kesme imli’ yazılmalıdır:
“… Atatürk’lü…”
Elbette, böyle bir yazım yanlışına düşmekten çok daha acısı, aynı gazete haberinde aktarıldığı gibi:
“Harp Okulları’nda, İzmir Marşı, Atatürk Marşı, Biz Atatürk Gençleriyiz Marşı, 10. Yıl Marşı ve ‘yürüyüş kararı’ sayılırken söylenen En Büyük Türk Atatürk, Sarı Saçlı Mavi Gözlü… sloganlarının yasaklanması üzücü, hayal kırıklığına uğratıcı.”

SÜKUT-U HAYAL (!)

Genç ve başarılı bir araştırmacı gazeteci, 30 Aralık 2024 günü, bir tv kanalının sabah izlencesinde konuktu.
Harp Okulları’nın mezuniyet töreninde, “Atatürk’ün Askerleriyiz” sloganı söyleyen teğmenler hakkında yürütülen soruşturmanın, TSK’de moralleri bozduğunu belirtirken şu tamlamayı kullandı:
“Sükut-u hayal”
Meslektaşımızın üstüne basa basa söylediği Arapça kökenli “sükut”, bilindiği gibi suskunluk, demek.
Tamlamadaki doğru sözcük ise ‘düşme’ anlamındaki yine Arapçadan dilimize girmiş olan “sukut”.
Dolayısıyla, ‘düşlem (hayal) kırıklığı’ anlamına gelen tamlama, ilk iki ünlü harfi de ‘u’ olan “sukut-ı hayal” ya da günümüzdeki yazımıyla “sukutuhayal”.

GÜLDÜREN YANLIŞLAR

Bir tv kanalında karşımıza çıkan yanlış ise bize, Can Akbel’li (1934 – 2015) bir öykücüğü (anekdot) anımsattı.
TRT’nin usta spikerlerinden Akbel, “Güne Bakış” izlence başlığı altında, kapanış haberlerini sunardı. Bir gece, önüne konulan haber metninde, abartılı bulduğu bir sayı gördü; “… milyar”. Bunun “… milyon” olması gerektiğini düşündü ama o saatte, haberdeki bilginin sağlamasını yapma olanağı yoktu.
Lakabı “Can Baba” olan sevilen sunucu, haberi okurken kimsenin kolay kolay akıl edemeyeceği bir sesletim (telaffuz) yolunu deneyerek dili sürçmüş gibi davrandı:
“… milyor!”
Benzetmede hata olmaz; kimi siyasetçilerimizin, Suriye’nin başkenti Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılma sevdası, nesnel (objektif) gözle bakınca -kusura bakmasınlar- benzer biçimde abartılı görünüyor.
Bizce, Belediye Başkanı Ahmet Özer’i haksız yere tutuklatıp yerine kayyım atadıkları Esenyurt Belediyesinin mülkiyetinden alarak müftülüğe verdikleri 38 camiden herhangi birinde namaz kılmaları daha anlamlı olabilir! Çünkü böylece, bu camilerin altında ve çevresinde bulunan yüzlerce işyerini sunacakları şanslı (!) yurttaşlarımızdan, torunlarına bile yetecek hayır dua alabilirler.
Allah kabul etsin!
Elbette, “CeHaPe’li belediyeleri silkeleyin!” buyruğu çerçevesinde yapılacak uygulamayla söz gelimi üç yüz esnafın hayır duası kazanılırken öte yandan alacağı hizmetler engellenen 16 milyon İstanbullunun dualarının (!) içeriğini öngörmek de zor olmamalı. (İzmir BB’de, bu ayki maaşları henüz ödenememiş olan çalışanların duyguları gibi…)
Bu arada, “cami” sözcüğünün yazım ve sesletimiyle ilgili sorunumuz sürüyor.
Ama, bir tv kanalımız, neyse ki soruna Can Akbel’inkini andıran çözüm (!) üretti.
Kanalda, 27 Aralık akşamı yayımlanan bir izlence boyunca üç ayrı tümcenin içinde geçen ve dakikalarca ekranda kalan şu başlık (KJ), bizi bizden aldı:
“Emevi Camii’si”
Daha önce birkaç kez yazdık, yinelememiz gerektiği anlaşılıyor:
“Cami” sözcüğüyle yapılan sıfat tamlamalarında, ‘tamlanan’ yalın durumda kalır.
Doğru örnekler:
Ulu Cami, Çinili Cami…
Ad tamlamalarında ise iyelik eki alır.
Doğru örnekler:
Sultan Ahmet Camii (ya da Camisi), Selimiye Camii (ya da Camisi)…
Söz konusu kanalın ekranına, koskoca puntolarla “… Camii’si” diye yazıldığını görünce acı acı gülmekten kendimizi alamadık.
Siz çok yaşayın, iyi mi?..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Tek çare, ‘sandığa’ sarılmakta
Yoksa hiçliğe savurur bizi
Bu ‘köktendinci’ kasırga;
Türkiye’m kopuk uçurtma!