Şair Fuzûlî, “Karıncayı bile incitmem deme! / Bile’den incinir karınca…” diyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, üniversite diplomasının hukuksuz biçimde iptal edilmesinden sonra, her biri ‘suç makinesi’ olan dört gizli tanık tarafından ‘yolsuzlukla’ da suçlanıp tutuklanmasının ardından, Türkiye ayakta!
Biz bu satırları yazdığımız sırada, çoğu 17 – 24 yaş aralığındaki üniversite öğrencileri olmak üzere, 268’i İstanbul’da 301 genç tutukluydu.
Anayasal protesto hakkını, kimsenin canına, malına zarar vermeden olgunlukla kullanmalarına karşın polisçe ters kelepçe vurularak, kimileri başına tekme atılarak, kimileri postalla boğazına basılarak ‘etkisiz’ kılınan gençlerden 301’i, bayramı cezaevinde geçirdi.
‘İçeriden’ gelen işkence ve kötü muamele haberleriyle aileleri de ölüp ölüp dirildiler.
Kapasitesi zaten yetersiz olan mahpushaneler açısından ülkemizin, ‘haklarında suç uydurulan masum insanların stadyumlara doldurulduğu’ Pinochet Şili’sine benzemediği kaldı!..
MAHİR POLAT’A YAPILAN
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, ağır sağlık sorunları yaşamasına karşın 23 Mart’tan beri Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuluyor.
Kalp damarlarında altı adet stent takılı olan Polat, kötü cezaevi koşulları yüzünden iki kez hastaneye kaldırıldı. Ancak avukatları, tahliye isteminden olumlu sonuç alamadılar.
Polat, aynı sabıka dosyası kabarık tiplerin ‘yolsuzluk’ savları ve yerel seçimler öncesi DEM Parti ile CHP arasında yapılan ‘kent uzlaşısı’ soruşturması kapsamında tutuklanmıştı.
Öte yandan, 24 kişiyi domuz bağıyla bağlayıp vahşice öldürmekten ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olan iki Hizbullahçı, Cumhurbaşkanınca affedildi. Ayrıntısını bilemediğimiz “sürekli hastalık ve sakatlık” gerekçesiyle…
UMUTSUZ YAŞANMIYOR
Adalette, toplum vicdanını kanatan ‘çifte ölçünlülük (standart)’ böylesine sürüp giderken…
CHP’nin İstanbul Saraçhane’deki İBB binasının önünde düzenlediği bir dizi protesto toplantısının ardından Maltepe’deki “Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi”, 2 milyon 200 bin kişinin katılımıyla gelecek umutlarımızı artırdı.
Fuzûlî’nin (1480 ya da 1494 – 1556) yukarıda aktardığımız dizelerinin devamı şöyle:
“… Söz söylemek irfan ister / Sözü anlamak ise insan olmak.”
Maltepe’deki mitingde, özellikle Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu tarafından verilen ileti bizce çok değerli:
“Bu ülkeyi sevgi kurtaracak, şefkat kurtaracak.”
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, sözünü yabana atmamak gerek.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Turizm Bölümü mezunu olan Dilek Hanım, İstanbul Arel Üniversitesinde yüksek lisans ve doktora yaptı, öğretim görevlisi olarak da çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Ayrıca, çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde etkin görevler aldı.
Ekrem Beyin artık herkesçe bilinen (siyasal rakipleri için ‘kâbus’tan farksız) başarılarında, Dilek İmamoğlu’nun büyük payının bulunduğuna hiç kuşku yok.
Kariyerini ihmal etmeden, çiçek gibi üç çocuk yetiştirmesinin yanı sıra, Saraçhane toplantılarının ardından 25 Mart günkü Maltepe Mitingi’nde de gördük ki Dilek Hanım çok iyi bir hatip; düzgün Türkçesi, sesinin rengi, içtenliği, daha doğrusu söylediği her sözü özenle seçip içselleştirerek söylemesiyle…
Ayrıca, Dilek Hanımın Batılı ‘firs lady’leri kıskandıracak güzelliği, giyim kuşamı da gözardı edilmemeli.
İlhan Selçuk (1925 – 2010), bir yazısında okurlarına moda hakkında unutamadığımız şu öğüdü vermişti:
“Giydiği şeyler, insanın bedenini örtmeli, kişiliğini değil.”
İşte, Türkiye’nin dünya vitrininde yeniden saygın bir yere oturmasına yardımcı olabilecek bir neden:
Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı seçerken Dilek Kaya İmamoğlu’nu da seçmiş olacağız.
Yakın erimde Türkiye keşke, bir kadının cumhurbaşkanı olduğu günleri de görse.
Haydi, CHP’nin ‘erken seçim’ için ülke çapında açtığı imza kampanyasına katılmak üzere, görev başına!
DİL YANLIŞLARIMIZ
Sanat dünyamızda erken ölümlere bir yenisi eklendi; Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucularından Volkan Konak’ı yitirdik.
58 yaşındaki sanatçı, Kıbrıs Gazimağusa’da geçen hafta verdiği konser sırasında fenalaşarak kaldırıldığı hastanede öldü.
Ve bilinen o ‘çirkin dil’ bu kez de Volkan Konak’a uzatıldı. Çatalca Müftüsü olduğu belirtilen bir kişi, Konak için sosyal medyada, tüyler ürperten şu iletiyi paylaştı:
“Sahnede gebermiş. Şimdi bize soracaklar; nasıl bilirdiniz? Cevabımız bu. Böyle bilirdik. Bizim için içen bizim için yanar da elbet.”
“Gebermek”, argoda daha çok hayvanlar için kullanılan (şahsen hiç benimsemediğimiz) bir eylem adı.
İnsanlıktan nasibini almamış biri olduğu anlaşılan sözümüz ona din adamı, iletisinin tepkiyle karşılanması üzerine geri adım atmak yerine kin kusmayı, şu iletiyle sürdürdü:
“Din, devlet, diyanet ve kutsallarımıza düşman herkese vermiş olduğum rahatsızlıktan dolayı Rabbime şükrediyorum.”
Önüne gelene, ‘gözünün üstünde kaşın var’ soruşturması açan yetkililerimizin, bu kişi hakkında takibat yaptıkları haberini duymadık.
‘KABRİSTANLIK’ DA NE?
Çok izlenen bir tv kanalında, 1 Nisan günü boyunca şu alt başlık yayımlandı:
“… Volkan Konak’ın cenazesi, Trabzon Maçka’daki aile kabristanlığında toprağa verilecek.”
Farsça ‘-istan’ son eki, bilindiği gibi yer belirtir.
Örneğin, ‘mezar’ anlamındaki Arapça kökenli “kabir”e, ‘-istan’ son ekinin ulanmasıyla “kabristan” sözcüğü yapılmıştır.
Türkçede ise ‘-lık’ son eki, ‘-istan’la aynı işlevi görür. Yani o da ulandığı sözcüklere kimi zaman ‘yer’ anlamı kazandırır.
Doğru örnekler:
mezarlık, çimenlik, odunluk vb.
İşlevi aynı olan ‘-istan’ ve ‘-lık’ son eklerinin ikisini birden bir sözcüğe ularsanız ne olur?
“Kabristanlık” diye uydurma bir sözcük ortaya çıkar!
Dile duyarlı okurların, peki ama dilimizde “güllük gülistanlık” diye bir söz var, dediklerini duyar gibi oluyoruz.
İlk anlamı ‘bolluk ve rahatlık’, ikinci anlamı da ‘kolay bir biçimde’ olan bu sözün doğrusu, “güllük gülistan (gül bahçesi)” olsa gerek. Kubbealtı Lügâti’ne göre, ek yığılmasıyla oluşan “gülistanlık”; Farsça ‘-dan, -tan’ ekinin işlevi halk arasında unutulduğu için sözcüğe, aynı işlevi gören ‘-lık’ ekinin de ulanmasıyla ortaya çıkmış.
Biz medya emekçilerinin bir görevinin de halka “doğru Türkçeyi unutturmamak” olduğuna inananlardanız.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Söylem:
Hak dini,
Eylem:
Deve kini.