ŞEKER BAYRAMI’NDA ABDÜLHAMİT ZEHRİ

Dört gün sonra Şeker (ramazan) Bayramı.
Sanki toplumca bizim ‘ağız tadımıza düşman’ birileri, bayramı zehir etmek için yine ellerinden geleni esirgemiyorlar.
Olasılıklar arasına sığdırmakta güçlük çektiğimiz ne varsa bize dehşet içinde yaşatmaya devam ediyorlar…
Birilerinin sanki bile isteye ‘yarattığı’ son toplum olaylarını izleyip haberleştiren en az yedi gazeteci… olgun tepki göstermelerine karşın -bu kez de Şehzade Camii’ndeki tarihî mezar taşlarına zarar verdikleri yalanıyla karalanmaya çalışılan- üniversite öğrencileri, “Her şey çok güzel olacak” sloganıyla Türkiye ölçeğinde ‘umudun simgesi’ olan Berkay Sezgin adlı genç bile tutuklu.
İki hafta önce, aslında ‘yetkisiz’ bir İÜ kurulu tarafından ‘üniversite diploması iptal edilen’ İmamoğlu, bu kez de ‘yolsuzluk’ lekesi sürülme çabasıyla demir parmaklıklar ardına atılıyor.

‘PANTOLON UYDURAMADIK…’

Yüklenen ‘malî suçlardan’ (!) Silivri’ye götürülen İmamoğlu’nun, bir de ‘terör örgütü liderliği’ zırvası eklenince şaka değil, 33 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Onun 18 çalışma arkadaşıyla birlikte İstanbul’un Şişli ve Beylikdüzü Belediye başkanları da bayramı mahpus damında geçirecekler.
Trajikomik tutuklamalar, bir giyim firmasının ünlü reklam sloganını çağrıştırıyor:
— Pantolon uyduramadık, gömlek verelim!
Akla ziyan savlarla gözaltına alınanlar, bir bakıyorsunuz ki o suçlamadan değil de başka sebepler gösterilerek tutuklanmış.
Hedef tahtasına oturtulanların haklarında, henüz gözaltına alınmadan karar veriliyor sanki.
İmamoğlu’nun avukatlarından biri, “Biz henüz mahkeme salonunda savunma sırası beklerken devletin resmî haber ajansı AA’nın bir paylaşımı cep telefonuma düştü. Paylaşımda ‘İmamoğlu terörden serbest, malî suçtan tutuklu…’ deniliyordu.” diye açıklıyor.
Adalet Bakanı da 86 milyonun gözünün içine baka baka, ‘yargının bağımsız olduğunu’ söylüyor.
Üzerine ölü toprağı serpilmemiş herhangi bir toplumun bu durumları sessizce sineye çekip seyirci kalacağını ancak safdiller bekleyebilir.

40 AKP DOSYASI NEREDE?

Kaos ortamını böylesine ‘kör, kör parmağım gözüne’ yaratanlara sormak gerekiyor:
İBB Teftiş Kurulu, İmamoğlu’ndan önce AKP dönemlerine ait 40’a yakın yolsuzluk dosyası hazırlamıştı. Koltuğunda Süleyman Soylu’nun oturduğu üç yıl önce İçişleri Bakanlığınca ‘el konulan’ o dosyalarla ilgili, bugüne değin bir tek soruşturma olsun açıldı mı?
Bildiğimiz kadarıyla hayır!
Ama artık bütün dünya biliyor; Ekrem İmamoğlu’nun asıl suçu (!), önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ‘en güçlü aday’ olması. Bu arada, AKP iktidarının büyük ölçüde varlığını borçlu olduğu tarikatlara İBB’den para akıtılan muslukları kapatması. O paralarla öğrencilere yurt, çalışan annelerin bebeleri için kreş, yoksullar için kırk liraya dört kap yemek verilen kent aşevleri açması…
Nitekim kendisi, 23 Mart Cumartesi günü CHP’nin yaptığı Cumhurbaşkanlığı aday adaylığı önseçiminde, dayanışma oylarıyla birlikte 15 milyon 750 bin yurttaşımızın olurunu kazandı.
Yine CHP’nin İstanbul ve öteki pek çok ilimizde düzenlenen protesto mitinglerinde, başta üniversite gençliğinden olmak üzere, gördüğü yoğun ilgi, yarattığı heyecan, ülkemizin yarınları için umut veriyor.

JURNALCİLER HORTLADI

Zaten bu durumun aksi, anakronik (çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş) toplumların harcı.
2025 Türkiye’sini, Osmanlı’nın padişah II. Abdülhamit dönemine çevirmek isteyenlerin hevesi kursağında kalacak.
Ülkeyi, tahtta bulunduğu 33 yılın en az 30,5 yılında istibdat (halkına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi) ile yöneten Abdülhamit döneminde özellikle İstanbul, jurnalciden geçilmiyordu.
Tıpkı, jurnalcinin günümüzdeki karşılığı olan trol, yandaş medya ve son olarak İmamoğlu’nun haksız yere tutuklanması olayında gördüğümüz, ne idüğü belirsiz dört ‘gizli tanık’ gibi.
Ne yazık ki bu kişilerin, hiçbir kanıta dayanmayan, tamamen dedikodu niteliğindeki sabuklamalarına (hezeyan) itibar ediliyor.
Yine zamane jurnalcileri sosyal medyada İmamoğlu’nun, hakkında 560 milyar liralık bir yolsuzluk savıyla karşı karşıya bulunduğu iletisini paylaştılar. Oysa İBB’nin 2025 yılı bütçesinin tamamı 564 milyar lira. Bu bütçe ile kentin sudan ulaşıma, metrodan altyapı yatırımlarına değin binbir harcama yapılmakla kalınmıyor; 95 bin çalışana da maaş ödeniyor.

ÖZGÜR MEDYAYA RTÜK TEHDİDİ

Günümüz Türkiye’si, Abdülhamit’li yıllara jurnalciliğin yanı sıra, sansür açısından da fena hâlde benziyor.
İmamoğlu ile öteki kimi CHP’li belediye başkan ve çalışanlarının tutuklanmasını protesto için İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Diyarbakır’a, Konya’dan Rize’ye… değin yapılan mitinglerden, halkımızın olabildiğince habersiz kalması isteniyor.
Zaten, söz konusu toplantıları yayımlayanlar, hepi topu üç tv kanalı: TELE 1, Halk TV ve SZC TV.
RTÜK Başkanı, sosyal medya hesabı X’ten yaptığı açıklamayla söz konusu kanalları uyararak aksi hâlde ‘lisanslarının iptal edilebileceğini’ bildirdi.
RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşcı da “Basın özgürlüğü RTÜK Başkanı tarafından askıya alınmıştır.” diyerek açıklamaya tepki gösterdi.
Sansürden söz etmişken -yıllar önceki bir yazımızda da kullandığımız- Ahmet Rasim’in (1864 – 1932), II. Abdülhamit dönemi sansür memurlarından Hıfzı Beyle aralarında geçen ‘ibretlik’ konuşmayı aktaralım… (1)
Ünlü gazeteci / yazar Ahmet Rasim, hangi sözcüklerin ‘yasaklı’ olduğunu sansürcüden öğrenmek ister. Aldığı yanıt, insanı gülmekle ağlamak arasında bırakacak türdendir:
“Onu ben de bilmem. Yalnız size şu kadarını söyleyeyim ki siz anlayınız: Hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, ‘Oh! Ne güzel oldu.’ derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz.”
Çocuklarının / torunlarının yarınlarına sahip çıkan insanlarımızın, elbette anayasal / yasal sınırlar dışına çıkmamaları koşuluyla yerden göğe dek haklı eylemlerinin gizlenmeye çalışılması gibi…
Bu düşüncelerle, haksız yere zindana atılan her düzeyden yurtseverlerimiz ile onların gözü yaşlı, gönlü yaslı bırakılan çoluk çocuğu, anne babaları, eşleri başta olmak üzere, ulusumuzun bayramını şimdiden kutlar, esenlikler dileriz.

DİL YANLIŞLARIMIZ

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanı aday adaylığı için pek çok ilimizde yaptığı toplantılara, kimi yerlerde gerekli resmî izin verilmemişti.
12 Mart günü, tv kanalları sözleşmiş gibi şu haber tümcesini kullandılar:
“Üç kentte, İmamoğlu’na kapalı spor salonu izni verilmedi.”
Oysa ‘kapalı spor salonu izni’, diye bir özne öbeği olmaz. Çünkü, her salon gibi ‘spor salonu’ da zaten kapalıdır.
Spor salonu izni, demek yeterli.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Dinci siyaset çeteleri
Açtıkça başına bela
İmamoğlu dünyada,
Türk Nelson Mandela (2).

1) Hıfzı Topuz; “Türk Basın Tarihi”, Remzi Kitabevi, Birinci Baskı, Kasım 2003, sayfa 57
2) Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, cezaevine atılmak dâhil, ömrü siyasal savaşımla geçmiş, Nobel Barış Ödüllü eski Cumhurbaşkanı.