JAPONLARDAN NE ÖĞRENELİM

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki hafta kadar önce ziyaret ettiği Japonya’da, 2018 yılı rakamlarıyla kişi başına ulusal gelir, 39 bin 308 dolar… (Bizdeyse on bin doların altında.)
Oysa, 1930’larda dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik bunalımın perişan ettiği bir ülkeydi, Japonya. Yüzölçümü 378 bin kilometrekare olan bu adalar ülkesinde 50 milyonu aşkın nüfus yaşıyordu (bugün 127 milyon).
Sonra Japonya, kısa süre içinde şahlanan ekonomisiyle dünya devleri arasında ilk üçe girdi. 1970’li yılların sonunda, “Japon mucizesi” denilen bu parlak gelişmenin mimarlarından olduğu söylenen -adını ne yazık ki anımsayamadığımız- bir ekonomi profesörünün, İstanbul Ticaret Odasında (İTO) verdiği konferansı izlemiştik. Bu bilim insanı, özetle şöyle demişti:
– Japonların yarattıkları ekonomik mucizenin altında, halkın ‘mütevazı yaşamı’ ve ‘küçük aile tasarrufları’ yatıyor.
.
TOYOTA ÖRNEĞİ
.
Peki, mütevazı yaşamak ve tasarruf etmek konularında Japon halkının örnek alacağı, moda deyişle ‘rol modelleri’ var mıydı?
Evet.
Japonya ekonomisinin lider kuruluşlarından biri,Toyota otomotiv deviydi. 1937’de, bir dokuma işçisi olan baba Toyoda (1894 – 1959)
tarafından kurulmuştu. (Aile, Japoncada ‘bereketli pirinç tarlası’ anlamına gelen
“Toyoda” sözcüğünü nedense sert bulup otomobili “Toyota” diye
adlandırmış.)
Şirket, 1990’lı yıllarda da Sabancı Holding ortaklığıyla Adapazarı’nda otomobil fabrikası kurmaya karar vermişti. 1992’de fabrikanın temelini atan dönemin başbakanı Süleyman Demirel, kendine özgü üslubuyla “Patates değil otomobil satacağız.” demişti. (Ne üzücüdür ki aradan geçen yıllarda kendi otomobilimizi üretemediğimiz gibi, patatesin bile dışalımını yapar hâle geldik.)
Adapazarı’nda Toyota fabrikasının temel atma törenine şirketin yeni sahibi olan torun Toyoda da gelmişti. Ortağı Sakıp Sabancı (1933 – 2004), Bay Toyoda’yı aynı gece İstanbul Emirgân’daki (bugün sanat müzesi olan) ünlü Atlı Köşk’ünde ağırladı. Görkemli köşkteki hizmetçi ve uşak ordusu eşliğinde verilen şaşaalı ziyafetin şaşkına çevirdiği Toyoda, daha sonra kendisiyle röportaj yapan bir gazetecinin konuya ilişkin sorusu üzerine şöyle diyecekti:
– Benim evim 45 metrekare. Yemeğimi eşim yapar, çamaşırlarımı eşim yıkar. Hizmetçilerimiz yoktur. Hiç özel şoförüm olmadı. İşime gidip gelirken arabamı kendim kullanırım…
Bunları söyleyen Toyoda’nın şirketi, otomotivde dünyanın en büyük ikinci kuruluşuydu; Sabancı Grubunu belki beş yüz kez satın alırdı.
.
ÇALIŞAN İLE DUYGUDAŞLIK
.
Toyota’nın ilkeleri arasında, çalışanlarına saygılı davranmak, onlarla duygudaşlık (empati) kurmak başı çekiyordu. Aynı çerçevede, emekçilerinin erinç içinde çalışacağı ortamları hazırlamak ve iş kazası riskini sıfıra indirmek de yer alıyordu.
(Bunun önemini anlamak için Türkiye’de, içinde bulunduğumuz 2019 yılının sadece ilk beş ayında en az 716 işçinin, cinayet gibi iş kazalarında öldüğünü anımsayalım. Bu ‘cinayetler’, sorumlularının yanına hep kâr kalıyor. Artık, nasıl bir kârsa!..)
Toyota’nın Adapazarı fabrikasının henüz çiçeği burnunda olduğu 2003 yılında bir işçi, tırmandığı direkten düştü. Toyota Avrupa’nın Başkanı Dr. Shuhei Toyoda, kazayı haber alır almaz uçakla Adapazarı’na geldi. Hastanede ziyaret ettiği kazazede işçinin ölmediğine sevindi ama olayın içyüzünü bizzat araştırmayı da ihmal etmedi. Bunun için ne mi yaptı? Sıkı durun: İşçinin düştüğü devasa direğe, çalışanların şaşkın bakışları arasında tırmandı. Böylece de kazanın, işçinin kendi hatasından kaynaklandığını anladı ama yine de onu suçlamadı. Tam tersine, fabrika yöneticilerine talimat verdi:
– Bu çalışanımıza, benim başıma böyle bir şey gelseydi bana nasıl bakacaksanız öyle bakın!
Fabrika işçilerinin, bu sözleri işittikten sonra nasıl bir şevkle işe sarıldıklarını tahmin etmek hiç zor değil.
.
SORUMLULUK DUYGUSU
.
Japonların örnek sorumluluk duygusunun bir benzerini, 2015 yılında da görmüştük. İzmit Körfezi geçişini sağlayan Osman Gazi Köprüsü’nün henüz inşaat aşamasında, “catvwalk” (kedi yolu) adı verilen bağlantı halatı kopmuştu. 51 yaşındaki Japon mühendis Kişi Riyoiçi (*), bu olaydan kendisinin sorumlu olduğu yolunda bir not bırakarak intihar etmişti.
(Bizde, bağışlanamaz ihmaller yüzünden yüzlerce can alan maden ocağı faciaları, hızlı tren kazaları… toplumun sürekli kanayan yaraları olduğu hâlde, bu olayların ‘sorumsuz sorumluları’ ne istifa ediyor ne de adalet sistemimiz onlara müstehak oldukları cezaları veriyor.)
Demek ki neymiş?
Japonlardan, kendi ulusal yapılarına özgü “kadın üniversiteleri”ni değil de eğer aklımız, yüreğimiz, fıtratımız elveriyorsa; çalışkanlık, alçakgönüllülük, kanaatkârlık, insan sevgisi, sorumluluk… öğrenmeliyiz.
Ki yeniden “muasır medeniyet” düzeyine yükselme umudumuz olsun.
.
DİL YANLIŞLARIMIZ
.
Özel bir tv kanalımızda, 8 Temmuz 2019 gecesi ekrana iri puntolarla yazılan iki ayrı başlık (KJ):
1-  “ODTÜLÜLER BİR AĞAÇ İÇİN AĞLAR”
2 – “BİR AĞAÇ İÇİN DİRENEN ODTÜLÜ ÖĞRENCİLER … TV’DE”
Türkçe dilbilgisinde “-li” yapım eki, adları sıfat yapar:
“Edirne” özel ad, “Edirneli” ise sıfattır.
Özel adla “-li” yapım ekinin arasına genellikle kesme imi (‘) konulmaz.
Ama, “-li” yapım eki, özel adların kısaltmalarına (akronim) ekleniyorsa araya kesme imi konulur.
Yukarıdaki her iki KJ’de de doğru yazım (imla), kesme imli olmalı:
ODTÜ’LÜLER…
… ODTÜ’LÜ…
.
“AĞIR ÇEKİM” YANLIŞ!
.
Bir başka özel kanalımızın 4 Temmuz geceki kapanış haberleri, hoş görüntülerle noktalanıyordu; vapurun ardından denizde oluşan beyaz köpükler, masmavi gökyüzünden lacivert Boğaz sularına süzülen martılar…
İzlencenin aslında çok başarılı olan erkek sunucusu, bu görüntülerin ekrandaki akışından söz ederken şöyle diyordu:
“Ağır çekim…”
Hayır, ağır çekim diye bir çekim tekniği yok.
Çok sık düşülen bu anlatım yanlışının doğrusu:
“Yavaş gösterim”…
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
Japonya’dan da olsa / Döner dolaşır çağ dışılık / İlla gelir bizim adrese /
Buydu tek eksiğimiz: / Kadına özel medrese!
.
(*) Söz konusu Japon mühendisin adı medyamızda, “Kishi Ryoichi” olarak yazılmıştı. Oysa, Latin Abecesi dışındaki abeceleri (alfabe) kullanan ulusların özel adları, Türkçe okunduğu biçimiyle yazılır. Japonlar da kendilerine özgü (Latin Abecesi dışında) bir abece kullandıkları için mühendisin adını, okuduğumuz gibi yazmalıyız; “Kişi Riyoiçi”.