Aksakal (duayen) gazetecilerden birini daha sonsuzluğa uğurladık. Kutsal ışıklar içinde huzurla uyusun.
N’eyleyelim ki yaşam varsa ölüm de var.
Değerli üstadın acı haberini alınca daha dün yaşamışız gibi taptaze bir anı gözümüzde canlandı:
1980’li yıllarda, kendisinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı Güneş gazetesinin bulunduğu sokaktan -sanırız öğle yemeği için az ilerideki kurufasulyeci Fettah’ın mütevazı aşevine gitmek üzere- geçiyorduk.
Hava çok hafif çisentiliydi.
Gazetenin giriş kapısına sıfır noktada Jaguar marka bir otomobil, içinde sürücü, merdivenin başında da eli şemsiyeli bir çalışan bekliyordu.
Derken üstat kapıda göründü. Kendisi yalnızca bir adım atıp araca binerken görevlinin elindeki şemsiyeyi büyük bir özenle üstadın başının üzerinde tuttuğunu görünce gülümsemekten kendimizi alamadık.
‘CİVA’ DEĞİL, ‘CIVA’
Biraz gizemli bu girişle, 85 yaşında aramızdan ayrılan Güneri Cıvaoğlu’ndan söz ettiğimizi anlamışsınızdır. Gazete yazarlığı, yöneticiliği ve tv izlenceleri yapımcı / sunuculuğu yapmış olan büyüğümüzün, medyanın unutulmazları arasında yer alacağına hiç kuşku yok.
Bu arada, kendisine bir kez daha rahmet dilediğimiz değerli üstadın soyadı, ölüm haberini veren medyamızın bir bölümünde, “Civaoğlu” diye yazıldı.
Oysa hem katı hem de sıvı olma özelliğine sahip elementin Farsça kökenli adı ‘i’ değil, ‘ı’ harfiyle yazılır; “cıva”. Rahmetlik meslektaşımızın soyadı da aynı şekilde, “Cıvaoğlu”.
Öte yandan, medya bağlantılı ‘sahne-i siyaset’ten bir yazım yanlışı örneği:
Siyasal partilerimizden birinin genel başkan yardımcısı, bir süre önce istifa etti. İstifa mektubunda partisinin son zamanlardaki politikalarını eleştirirken şöyle bir tümce kullandı:
“İktidar olalımda nasıl olursa olsun.”
‘Dahi’ anlamındaki “de, da” bağlacının, ardındaki sözcükten (olalım da, diye) ayrı yazılması gerektiğini bilmemek ne yazık ki çok yaygın bir durum.
Üstelik, yukarıda sözünü ettiğimiz gazeteci kökenli kişinin -bırakmak zorunda kaldığı- siyasal görev tam olarak neydi biliyor musunuz:
“Medya, planlama ve sosyal medya politikalarından sorumlu genel başkan yardımcılığı.”
Bu arada, ‘de, da, bile’ anlamlarındaki “dahi” bağlacının, ‘olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimse’ demek olan adla karıştırılmaması için Arapça kökenli ikincinin üzerine düzeltme imi (şapka) konulması gerektiğini belirtelim; “dâhi”.
ÖZ TÜRKÇE KARMAŞASI
Kimi öz Türkçe sözcüklerin kullanımında da karışıklığa rastlıyoruz.
“Olası” ve “olanaklı” sözcükleri gibi.
“Olası; ‘ihtimal’ dâhilinde olan, muhtemel”in karşılığı.
Doğru örnek:
“Meteologlara göre, bugün İstanbul’da yağmur yağması, olası.”
“Olanaklı” ise ‘imkân”ın elverdiği, mümkün’ demek.
Doğru örnek:
“Sana para yardımında bulunmak isterdim ama olanaklı değil.”
Sıklıkla birbirine karıştırıldığına tanık olduğumuz öteki kimi sözcükler:
Yetkili, yetkin, yetke, yetenek, yeti…
Yetkili; hak, salahiyet sahibi, demek.
Yetkin ise gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel.
Yetke, bir kişinin yeterliliğine herkesi inandırarak kendisine
duyulmasını sağladığı güven, otorite.
Yetenek, bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyet, istidat.
Yeti ise bir şeyi uzun süre yaparak kazanılan yatkınlık, alışkanlık, meleke.
“CASPER”IN ÇOĞULU
Son günlerde, gazetelerde ve tv başlıklarında -üstelik iri puntolarla- gördüğümüz yazım yanlışlarından biri:
“Casperler”
Önceki hafta polis Şeyda Yılmaz’ı öldüren katilin üyesi olduğu bir çete tarafından gazetecilere tehditler savurulduğunu işittik.
Adaletin mumla aranır hâle geldiği ülkemizde, kamu görevi gazeteciliği alkışlanası bir özveriyle, cesaretle yerine getiren meslektaşlarımıza yönelik tehdit ve saldırıların ardı arkası kesilmiyor.
İşte, o saldırı şebekelerinden biri de suç makinesinden farksız polis katilinin üyesi olduğu, sürüsüne bereket (!) grupmuş.
‘Sevimli Hayalet’ filmindeki karakterden esinlenerek çetelerine “Casper” adını verdikleri anlaşılıyor.
Asıl konumuza dönecek olursak; yabancı bir özel ada Türkçe çoğul takısı eklerken araya kesme imi (‘) koymak zorundayız. Söz konusu ek de yabancı sözcüğün okunuşuna uygun olmalı:
“Casper’lar” (Kespırlar, diye okunur.)
Benzer bir yazım yanlışını, aylar önce bir tv kanalımızda iri puntolarla yer alan şu başlıkta (KJ) görmüştük:
“Oscarlık Yuvarlanmaya Disiplin”
Anımsayacaksınız; bir partili, rakip partiden bir belediye başkanının korumaları tarafından saldırıya uğradığı izlenimini yaratmak için kendini yere atıp yuvarlanmıştı. ‘Rol yaptığı’ ortaya çıkınca partisi, bu kişi hakkında disiplin soruşturması açmıştı.
Yukarıdaki başlıkta da ‘yabancı bir özel ad’ olan “Oscar” sözcüğü ile “-lık” takısının arasına mutlaka kesme imi (‘) konulmalı.
‘VİRGÜL’ YANLIŞ YERDE!
Noktalama imlerinden dem vurmuşken bir tümcenin, okurken duraksadığımız her yerine virgül koymak gibi bir alışkanlığımızın olduğunu belirtelim.
Kanal 360’taki “Ben Bilirim” adlı bilgi yarışmasında bile bu yanlışa çok sık düşülüyor.
Örneğin, adı geçen yarışmada, “korsan” yanıtının sorusu, ekrana şöyle yazıldı:
“Kitap, albüm gibi sanat ürünlerinin izinsiz basılıp, dağıtılmasına verilen addır.”
Yukarıdaki “basılıp”tan sonra virgül konulmamalı; çünkü, Türkçe dilbilgisine göre bu sözcük “ulaç”tır. Bir başka deyişle hem bağlaç hem de eylem (fiil) özelliği taşır; “bağ-eylem”.
Ve ulaçtan sonra virgül konulmaz.
Doğru örnekler (*):
“Koluna girip yaşlı kadını yolun karşısına geçirdi.”
“Kazazede, yaşadıklarını acı acı gülümseyerek anlattı.”
Ancak, sıralı tümcelerle birbirini izleyen kimi ulaçlardan sonra virgül kullanılması gerekir.
Doğru örnek:
Yoğun kar yağışı altında yapılan gösteride haberciler, düşerek, kalkarak, bu arada polisin kullandığı biber gazından etkilenerek görev yaptılar.
Aynı izlenceden bir de sesletim (telaffuz) yanlışı:
Yarışmacılardan biri, “feryat figan” söz öbeğini söylerken “figan”ın ‘g’sini ince okudu. Daha kötüsü, sunucu da aynı yanlışı yineledi.
Her ikisi Farsçadan Türkçeye giren bu adlardan “feryat” haykırış, çığlık; “figan” da bağırarak ağlama, inleme, demek.
“Figan” sözcüğünün doğru sesletimi, ‘kalın g’ ile yapılır.
‘Ses bayrağımızı’ böylesine yerlere düşürenler, feryadımıza kulak tıkanmasınlar lütfen.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Kadına şiddeti
Seyir cephesi:
Türkiye ‘Bıyık’
Millet Meclisi!
(*) Kerim Evren; “Kullanımı Karıştırılan Noktalama İşaretleri”, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) yayını