KILIÇDAROĞLU VE ‘MÜLLER TAKLİTÇİLİĞİ’

Kimi canlı türleri, yırtıcılara yem olmamak için zehirli türlerin rengine ve biçimine bürünüyor. (*) Doğadaki “av”lar, özellikle renk algısı bakımından üstün belleğe sahip yırtıcı kuşları; (kırmızı, sarı, siyah, beyaz karışımı) renk evrimi geçirerek aldatıp varlığını koruyabiliyor. Bu keşif; Alman dirimbilimci (biyolog) Fritz Müller (1822 – 1897) tarafından yapıldığı için “Müller[…]

Yazının Devamı

‘İNSAN BİR ORMANDIR’

‘Masalcı’ Grimm Kardeşlerden Jacob, hangi toplumca üretilmiş olursa olsun, halk şiirini ‘doğal şiir’, insanların yazdıklarını da ‘yapma şiir’ sayarmış. Jacob Grimm (1785 – 1863), çok yönlü bir Alman kültür insanı; kardeşi Wilhelm Grimm ile birlikte masallar yazmasının yanı sıra dilbilim, halk bilimi (folklor) alanlarında yetkinleşmiş. (*) Onun, ‘doğal şiir –[…]

Yazının Devamı

ŞEYTAN FAZLA MESAİDE

Mavi Gezegen, olanca eliaçıklığıyla kendini yenileyip büyüleyici / yaşamsal güzellikler sergilemek üzere canla başla çalışıyor. Biz insanlara rağmen… * Zehirlediğimiz toprak; -devlet adına hareket eden siyasîler eliyle tarım bitirilmiş olduğu için- zorunlu nadasa bırakıldığı kadarıyla vitaminine, mineraline kavuşuyor. * Yaktığımız / kestiğimiz ormanlar; -eğer yerinde hâlâ ‘türedi varsıl’ villaları yükselmediyse-[…]

Yazının Devamı

İYİ BAYRAMLARA!

İlkyaz, ayak sürüye sürüye de olsa sonunda geldi. Balkonda budadığımız güller, birkaç haftalık durgunluklarıyla bizi kaygılandırsa da parlak güneşe / ılık havaya gövermeye başladı. İki sarmaşık gülünden önce kırmızının budaklarından yeşil – vişne çürüğü bir gülümseme yayıldı. Bir baktık, aradan küçücük bir tomurcuk uç vermeye çalışıyor. Kırmızı gülün ‘bebeği’ birkaç[…]

Yazının Devamı

TÜRKÇE KIYIMI

Günümüz Türkiye’sinde iyi, doğru, güzel olup da saldırıya uğramayan neredeyse hiçbir kişi, kurum, değer … yok. Fizik bilimindeki ‘bileşik kaplar esası’nda olduğu gibi, Türkçemiz neden bu kaba, kırıcı, hırpalayıcı gidişten payını almasın ki! Seçim eğik düzleminde, zaten öteden beri var olan dil karmaşamızın gittikçe daha çetrefilli bir sorunlar yumağına dönüştüğünü[…]

Yazının Devamı

Nankörlüğün Kısa Tarihi İHANET -4

. Bireysel ihanet örneklerinden birini, Fransız romancı, şair ve oyun yazarı Victor Hugo (1802 – 1885) yaşadı. Karısı Adèle ile evine sürekli girip çıkan yazın eleştirmeni arkadaşı Saint – Beuve arasında ateşin bacayı sardığını öğrenince… * Hugo, hayattaki dört çocuğundan Léopoldine’e çok düşkündü. Léopoldine, 19 yaşında mutlu bir evlilik yaptı.[…]

Yazının Devamı

Nankörlüğün Kısa Tarihi İHANET -3

‘Büyük başın derdi’ nasıl büyük olursa ‘büyük yüreğinki’ de öyle olmalı. Bizim “İkinci Yeni” şiir akımına kaynaklık eden Dadaizm’in öncülerinden Louis Aragon (1897 – 1982), cenneti de cehennemi de bu dünyada ‘şair yüreği’ne sığdırdı. Rus asıllı yazar karısı Elsa Triolet’nin (1896 -1970) ‘sayesinde’ ve ‘yüzünden’! * Elsa Triolet, daha önce[…]

Yazının Devamı

Nankörlüğün Kısa Tarihi İHANET -2

Karacaoğlan, şiirine kendine özgü gülmeceyi de katarak yirmi yaşındaki sevgilinin ‘geçmez akça pula benzediğini’ söyler. Ama, hayatın gerçekleri öyle demiyor. * İtalyan asıllı Fransız şarkıcı – oyuncu Yves Montand (1921 – 1991), kendisini keşfeden “Kaldırım Serçesi” Edith Piaf ile aşk yaşadı. Şansonlar kraliçesi Piaf, Montand’dan altı yaş büyüktü. Ama, bir[…]

Yazının Devamı

Nankörlüğün Kısa Tarihi İHANET -1

“İhanet”, Arapça kökenli bir sözcük. Sevgide aldatma, sadakatsizlik yanı sıra bir kimsenin güvenini yok etme, anlamlarına geliyor. Halk dilindeki söylenişiyle “hayınlık”. Bireysel olunca iki kişiyi ve onların yakın çevresindekileri ilgilendirir de… Koca bir topluma yapılan “ihanet” kolay bağışlanamaz. Kimi ayrıklıklar (istisna) dışında elbette. Biz, bireyselden başlayalım… . SEN DE Mİ[…]

Yazının Devamı

CÜCELER GÜNCESİ

‘Cüce ay şubat’ı uğurladık. Kara mizahın ‘hınzır’ ustası Woody Allen’ın bir filmindeki repliği anımsayarak… Yönetmen Allen, “Rifkin’in Festivali” (2020) filminde, Wallace Shawn’ın canlandırdığı yazarı, şöyle konuşturur: — Ne zaman doktora gitsem bana bir ay ömrümün kaldığını söylemesinden korkardım. O ay da şubat olurdu. Beterin beteri var, neyse ki geldi geçti,[…]

Yazının Devamı

MUSALARLA İLİŞKİYİ KESMEK

“Musalar”; ilkçağ yazınında ‘esin perisi’ demekmiş. Eski Yunancada “mousa”, Latincede “muşa”; ‘akıl, düşünce, yaratıcılık gücü’ kavramlarını içeren “men” kökünden türemiş. İnsana; başta şiirle olmak üzere sanat yoluyla ‘yaşamın asıl tadını bağışlayan tanrısal varlık’ sayılırmış, Musalar. Derken, alanları genişlemiş: “Önceleri şiir ve şarkı tanrıları sayılan Musalar, sonradan bütün düşünce etkinliklerinin koruyucuları[…]

Yazının Devamı

YEŞİM TAŞLARI

. Dünyada kalıcı izler bırakan büyük insanların yaşamında, ‘delilikle dâhilik’ arasındaki ‘bıçak sırtı ayrım’ hep konuşulur. İçinde deha kıvılcımıyla doğup da küçük yaşta öksüz veya yetim kalmanın, bilimsel / kültürel / sanatsal kişilikler üzerindeki ortak etkilerinden söz edildiğine ise pek tanık olmadık. Onların, göz kamaştıran parlak birer mücevhere dönüşmesi; Vietnam’ın[…]

Yazının Devamı

KARDELEN ZAMANI

Kış, son ayında donduruyor. Kapıdan pencereden burnunuzu dışarıya çıkarır çıkarmaz ayaz solumaya başlıyorsunuz. Çalışma odamızda mahpus kalmış bir karasinek. Solgun sabah güneşini görünce özgürlüğe uçma umuduyla pencere camına kerelerce tosluyor. Ama, pencereyi açtığımızda mızıldanmayı kesip dışarıya seğirtmesiyle yüz geri dönmesi bir oluyor. Bugün 1 Şubat. Nisan ayına dek sürecek ‘kardelen mevsimi’nin ilk günü.[…]

Yazının Devamı

ÜÇ KALEM PİRZOLA

Kültürsüz kalkınılmaz. Yalnızca kalkınıldığı sanılır. Tersini savunan varsa aldatıcı, yanıltıcı bir kalkınmadan söz ediyordur. Beslenme çantası boş olarak okula gönderilen ilkokul öğrencisine, ‘üç kalem pirzola’nın karne armağanı olduğu, yoksulluğun dibi yaşatılan bir ülkede sen neden söz ediyorsun? diye düşünenler olabilir. Gerçi, haberin yayımlandığı tv kanalı, ham görüntüleri paylaşarak haberin öznesi olan çocuğun muhabir tarafından önceden yönlendirildiğini kabul[…]

Yazının Devamı

KADINLAR, ‘I-IH’ DESİN

Bugün, ülkemizde kadın hareketi açısından önemli bir yıl dönümü. Kadınlarımız, 18 Ocak 1886’da, Şükufezar dergisinde ‘saçı uzun aklı kısa’ deyimini kullananlara karşı savaşım başlattılar. “Şükufezar”ın anlamı ‘çiçek bahçesi’.  “Biz de varız, var olmaya devam edeceğiz.”sloganıyla yayımlanan derginin kurucu ve yöneticisi Arife Hanım’dı.  Kadına kadınlık, ev ekonomisi, çocuk bakımı… öğretmeye çalışan birkaç kardeş dergiden farklı olarak “Şükufezar”da, hemcinslere okumaları, iyi eğitim almaları öğütleniyordu (1). Şimdi soralım: 2023[…]

Yazının Devamı

KARINCA ÖPÜCÜĞÜ

Toprak ve gökyüzü… Çocuk ruhumuzun kanat çırptığı sınırsız, sonsuz uçuş aralığı. Gerçi toprak dediğimiz şimdi balkondaki saksılarda. Ama olsun. Güzün çoktan kışa dönmesine karşın dünyaya çiçek çiçek gülümsemekte ayak direyerek bizi avutuyor. … Ve karıncalar. Saksılardan çıkıp balkonun soğuk demir korkulukları üzerinde telaşla ilerliyorlar. Korkuluğun üst yüzeyi yeterince geniş, geçerken[…]

Yazının Devamı

ALTI ÇOCUK, ÜÇ HAYAT

Denize yağmur yağarken güneş açtı. Bütün doğa, aynı anda iki duyguyu yaşayan güzel bir çocuk şimdi. Çocuğun ışıltılı esmer gülüşüne, yeşil gözlerinden akan sicim gibi gözyaşlarının parıltısı karışıyor. Denizin rengi, kıyıda su yeşili çünkü. Açıklarda ise önce tirşeye, sonra lacivert renk kuşakları içeren Çin mavisine dönüşüyor. Bu hoş imgelemdeki esmer[…]

Yazının Devamı

KRİSTALLEŞME SIKINTISI

“Maddeyi yüksek ısıda suyla eritip daha sonra soğutursanız madde bazen kristalleşmez çünkü moleküller nasıl kristalleşeceğini bilemez. Onları kristalleşmeye başlatacak bir şeye örneğin bir kristal tohumu parçasına, bir toz zerreciğine, hâttâ cam kabın çevresine bir şeyin sürtmesine ya da dokunmasına gerek duyarlar.” (1) İmza: Son zamanlarda sık sık alıntı yaptığımız Robert Maynard Pirsig (1928[…]

Yazının Devamı

19 MAYIS’I ANLAMAK

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyoruz.  Büyük Önder, Kurtuluş Savaşı‘nı başlattığı günü, Türk gençliğine armağan etti. İşgalci emperyalizme karşı verilip kesin utkuyla kazanılan tarihin ilk ve tek kurtuluş savaşı, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan Millî Mücadele‘dir. Ulusça bunun övüncünü yaşayacağımıza, ne yazık ki en büyük ulusal kahramanlarımıza kara çalmaya çalışanlara yeterince sesimizi[…]

Yazının Devamı

HIRÇIN KEDİLER DİYALOĞU

Bayram sabahı, hoş bir şaşırtıyla (sürpriz) karşılaştık. Sokağın başındaki evin gölgeliğinde, yenidoğan üç kedi yavrusu birbirine sarılmış yatıyordu. Mahallenin bir süredir ‘yüklü’ olan “Kehribar”ı, doğurmuş. Sabah güneşinin, karşı köşedeki ıhlamur ağacı dalları arasından sızan parlak ışın demeti üzerlerine düşmemiş olsa varlıklarının ayırdına zor varırdık. Bu bir rastlantı olamaz; “Kehribar Ana”, yavrularını hem ısınsınlar hem de biz görelim diye bir tür ramp ışıklarının altına taşımış. Sanki bizim, hayvan[…]

Yazının Devamı