AYDININ DİL SORUMLULUĞU -2

Yahya Kemal Beyatlı’ya (1884 – 1958) sormuşlar (1):
— Bugün neyle meşguldünüz, görünmediniz?
— Bir şiir üzerinde çalışıyordum.
— Şiiri bitirdiniz mi?
— Hayır. Sabahleyin bir virgül koymuştum. Akşama kadar düşündüm, ona da beğenmedim, sildim.
‘Yalapşap’ (2) yaşayan üçüncü milenyumun insanları olarak bir kuyum işçisi sabrını, titizliğini anlamamız güç.
Yahya Kemal’in Divan şiiriyle Cumhuriyet dönemi şiiri arasında köprü niteliği taşıyan dizeleri, hiç kuşkusuz üstün yeteneğinin yanı sıra yoğun emeği nedeniyle de ölümsüz.
“Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle
Her ânını, her rengini, her şiirini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan…”
Büyük şairin hâlâ çok sevilmesinde, başta Münir Nurettin Selçuk tarafından olmak üzere pek çok şiirinin bestelenmiş olması da bir etmen elbette.
Örneğin, ilk dörtlüğünü aktardığımız şiir, daha çok “Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin…” dizesiyle başlayan ikinci dörtlüğüyle bilinir. Çünkü o dörtlük, Osman Nihat Akın tarafından (nihavent makamında) bestelenmiştir.

‘OKU BABAN GİBİ…”

Yazımızın başında dem vurduğumuz ‘virgül’e dönmeye değer.
Şakayla karışık, virgülün kullanıldığı yere göre, tümcenin (cümle) nasıl anlam değişikliğine uğradığına ilişkin ünlü örneği anımsayacaksınız:
Oku, baban gibi eşek olma.
Oku baban gibi, eşek olma.
Şakadan arındırılmış gerçek: Bir tümcenin okurken duraksadığımız her yerine rastgele virgül koymak, yazımdaki (imla) ortak yanlışımız hâline geldi.
Gündelik bir gazetemizin 8 Aralık 2023 tarihli sayısında, bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü’ne değimli görülen Jon Fosse’nin ödül töreninde yaptığı konuşmaya ilişkin haberi okurken karşılaştığımız noktalama ve yazım (imla) yanlışları bize saçımızı başımızı yoldurdu!
Aslında, Norveçli romancı ve oyun yazarı Jon Fosse’nin (Norveççede adı, ‘Yon’ diye okunuyormuş.) “Sessiz Bir Dil” başlıklı söz konusu konuşması büyüleyici. (Meraklı okur, bu konuşmanın tam metnine Google’dan ulaşabilir.)1959 doğumlu sanatçı, kendi yazın (edebiyat) yolculuğunun, yurttaşı şair Olav H. Hauge’ninkiyle koşut olduğunu belirterek şöyle diyor:
“Hauge, yazma eylemini, ormanda yapraktan barakalar inşa eden, emekleyerek içeri giren, mumlar yakan, karanlık güz akşamlarında orada oturup kendini güvende duyumsayan bir çocuk olmaya benzeten bir şiir yazmış…”
Bu sözler bize, Alman yazar Theodor Storm’un (1817-1888) “Fıçıdan Öyküler”ini anımsattı. Storm da kitabında (3), çocukken yoksul bir eskicinin yetim oğlu olan oyun arkadaşı “Haydut Hans”ın, birlikte sık sık sığındıkları büyük bir fıçının içinde kendisine anlattığı görkemli öyküleri aktarır.

YAZIM ÖZÜRLÜ OLMAK

Ancak, Jon Fosse’nin Nobel ödül töreninde yaptığı konuşmadaki Storm’vari büyü, gazetede yer alan biçimiyle fena hâlde bozulmuş. “Kültür ve Sanat Servisi” imzasını taşıyan söz konusu haberde düşülen noktalama yanlışları, katlanılır gibi değil.
Tümce içinde “de, da”, “ve”, “veya”, “ki” gibi bağlaçlardan, “yazarken” gibi “bağ-fiil”den, “gerekiyorsa”, “dinlemiyorsam” gibi ‘şart eki’ içeren sözcüklerden sonra virgül konulmuş olmasını mı istersiniz; ‘yazınsal’ anlamındaki “edebî” ve ‘durumunda’ anlamındaki “hâlinde” sözcüklerinin düzeltme imsiz (şapkasız) yazılmasını mı! Seç beğen al!..
Yukarıdaki yanlışları, sondan başlayarak düzeltmeye çalışacak olursak…
‘Yazınsal’ anlamındaki Arapça kökenli “edebî”yi, ‘i’ harfi düzeltme imsiz (şapkasız) yazarsanız ‘toplum töresine uygun davranma’ demek olan “edep” sözcüğünün ‘i -durumu’ ortaya çıkar. Doğru örnek:
“Yalnızken bile edebi (edepli olmayı) elden bırakmayacaksın.”
Öte yandan, ‘durum’ anlamındaki “hâl” sözcüğü de düzeltme imsiz yazılınca bilindiği gibi ‘sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer’ anlamına gelir.

VİRGÜL İNCELİKLERİ

Yaygın adıyla “şapka” kullanımına ilişkin kuralı, bundan sonraki yazımıza bırakalım ve sevgili Yenigün okurlarını akademik bilgiye boğmamaya çalışarak virgülün inceliklerine yerimiz elverdiğince değinelim.
Yukarıda anımsattığımız gibi, tümce içindeki bağlaçlardan önce ve sonra virgül konulmaz. Çünkü virgül de bir tür bağlaçtır.
Ne var ki tümcenin başında yer alan, özellikle de özneyle karışma olasılığı bulunan bağlaçlardan sonra virgül gerekebilir:
“… Ama, Chomsky’nin dilbilim çalışmaları dikkate değerdir.”
Burada, tümce başındaki “ama” bağlacıyla Chomsky’nin arasına virgül koymazsak ABD’li ünlü dilbilimci / düşünürün ‘görme engelli’ olduğu anlamı çıkabilir. Gerçi, “ama” bağlacından farklı olarak “âmâ”yı, her iki a’sı da düzeltme imli (şapkalı) yazmak gerekir ama bu kurala uyanı, mumla ara ki bulasın!
Kimi tümcelerde ise yine özne karışıklığına meydan vermemek için ilgeçten (edat) sonra virgül konulmalıdır:
“Ahmet ile, Hasan hakkında konuştuk.”
Burada da “ile”den sonra virgül koymazsak hem Ahmet hem de Hasan hakkında, ikiden fazla kişinin arasında konuşma yapıldığı yanlış anlamı ortaya çıkabilir.
Dil yanlışlarına değinmeyi haftaya da sürdüreceğiz.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Somalili Cumhurbaşkanı oğlunun
İki çocuklu motokurye Yunus’u
Ezip de kaçmasına göz yumanlar!
Biri otizmli iki yetimin âhı sizi boğar.

1) Mehmet Nuri Yardım; “Edebiyatımızın Güleryüzü”, Çatı Kitapları, İstanbul, Kasım 2002, sayfa 178
2) “Yalapşap” ya da “yalapşalap”: Baştansavma, üstünkörü, yarım yamalak.
3) Theodor Storm; “Fıçıdan Öyküler”, Çağdaş Yayıncılık, Aralık 1999, Türkçesi: Nijat Akipek