George Orwell’ın distopik romanı “1984”ü, bizden daha ‘trajikomik’ ağırlıklı olarak hayata geçiren toplum yoktur.
Romanda, bilindiği gibi Okyanusya yöneticileri, kimi sözcükleri yasaklayarak insanların beyninden de silebileceklerini sanıyorlardı.
Benzetmede hata olmaz; geçen hafta KRT’de, değerli meslektaşımız Zafer Arapkirli söyledi; “sigara böreği”, kimi marketlerde ‘kalem böreği’ adıyla satılmaya başlamış.
Sigara, sağlığa zararlı ya; istenci zayıf insanların aklına düşürmeyelim, hesabı!
Devletlilerimiz de sağ olsunlar, Anayasada yazılı “sosyal devlet”liğin gereği olarak ‘caydırıcılığını’ konuşturuyorlar! Bir paket sigaradan 22 lirayı aşkın vergi alıyorlar. Bir litre rakıdaki vergi payı ise daha da sıkı durun; 449 küsur Türk Lirası.
Osmanlı Devleti’ne adını veren kurucu baba Osman Beyin kayınpederi Şeyh Edebali (1206 – 1326) ne demişti:
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
İyi de biz şimdi bu ünlü özdeyişi nereye koyacağız?
Durumumuz, felsefedeki “ikilem” kavramının karşılığı gibi:
* Sigara ve içki içmezsek sağlıklı yaşayacağız ama zaten gariban olan devletimiz onca vergiden yoksun kalacak.
* İçer de erken ölürsek yine bizden vergi alamayacak.
Gel de efkârlanma!
SIRA ‘KÜRT BÖREĞİ’NDE!
Börekten söz etmemiz, sizde de Meclis’teki “Kürt böreği” tartışması çağrışımını yapmış olabilir.
Gıda üreticisi bir şirket zinciri, “Kürt böreği”nin adını, bir ‘r’ harfi eksilterek “küt böreği” olarak değiştirmiş.
HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, bu duruma Meclis’te tepki gösterdi. “Irkçılık ve lezzet yan yana gelen şeyler değildir. Elinizi çekin bu börekten. Madem bu kadar ırkçısınız, yemeyin!” dedi. MHP sıralarından “Irkçılığı sen yapıyorsun! Ben ilk defa duyuyorum.” sesi yükselince Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, bir şakayla işi tatlıya bağlamaya çalıştı:
“Belli bir yaşa kadar yediklerimiz, belli bir yaştan sonra yemediklerimiz yaşatır. ‘Sözde Kürt böreği’ de diyebilirlerdi, yine Allah razı olsun ‘küt’ demişler!”
Bu arada, Okyanusya (!) Meclis’i, bir bakmışsınız önümüzdeki günlerde Kürt sözcüğünü yasaklayıp sorunu çözümleyivermiş!
Burası Türkiye, olmaz olmaz demeyin.
Daha önce de anımsatmıştık; konuya ilişkin olarak yaşanmış en az bir örnek; TRT uygulaması bulunuyor.
Yıllarca eşsiz yorumuyla Müzeyyen Senar’dan dinlediğimiz “Kürt Ali” türküsünün, TRT repertuarında “Gül Ali” diye değiştirilip günümüzde de hâlâ böyle seslendirildiğinin ayırdında mısınız?
“Bozkırın Tezenesi” diye anılan rahmetlik Âşık Neşet Ertaş’ın (1938 – 2012); “Türküleri yapanlar, kanunları yapanlardan daha güçlüdür.” derken yanılmış olduğunu düşünenler yanılır.
Kaldı ki günümüzde kanunları yapanların; -Can Atalay hâlâ tutsak olduğuna göre- Meclis’teki 599 milletvekili olduğu bile su götürür.
‘SUÇ UYDURMA’ SUÇU
Önceki hafta 18 Kasım günü, 10’uncu ölüm yıldönümünde anılan Nejat Uygur’un sahnede unutulmaz bir repliği vardı. Askerlik görevi sırasında neden ceza yediği sorulunca sanatçı şu yanıtı veriyordu:
— Başçavuşun eşeğine manalı bakmışım!
Hemen her şakanın içinde bulunan gerçek payı, rahmetlik komedyenin esprisinde de var.
Yasalarımıza göre, birileri hakkında “suç uydurma”nın ‘suç’ olduğu tamamıyla unutulmuş görünüyor.
Meclis’in, bildiğimiz Meclis olduğu yıllarda yaptığı yasalardan biri diyebileceğimiz TCK’nin 271’inci maddesi şöyle:
“İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
MAĞDURLAR ORDUSU
Madde 271’in, çeki taşı gibi yerinde durduğu hâlde uygulandığını görmüyoruz ama yukarıda sözünü ettiğimiz TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın şahsında; başta Osman Kavala ve öteki Gezi Davası hükümlüleri; Selahattin Demirtaş; ileri yaşta mahpus damında ‘unutulan’ yurtsever komutanlar; gerçekleri yazmaktan başka bir suçu (!) olmayan tutuklu / hükümlü 17 medya emekçisi, öteki mağdurlarla birlikte neredeyse Pinochet Şili’sindeki çileyi çekiyorlar.
Hele, Antalya’daki özel bir okulda, Cumhuriyet’in 100. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde yaptığı konuşma nedeniyle Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Emine Karakaş’a yüklenmeye çalışılan suç, insanın aklıyla, mantığıyla alay etmekten farksız:
“Türkiye Yüzyılını hedef alma suçu”!
İktidar partisinin önümüzdeki yerel seçime ilişkin sloganı olan “Türkiye Yüzyılı”na yöneltilen eleştiriyi savcılık, ciddi ciddi suçlama nedeni yapabiliyor. Gözaltına alınan öğretmen Karakaş, adlî kontrol koşuluyla serbest bırakıldı ama hakkında dava açılacağına hiç kuşkunuz olmasın. TCK’nin ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçlamasını içeren ünlü 216’ncı maddesinden…
Öte yandan, Ekrem İmamoğlu’nun tepesinde ‘tamamen siyasî’ yargı kılıcının sallandırıldığı ortada. Çünkü iktidar partisinde, yitirdiği İBB’yi geri alma isteği, tam bir saplantıya dönüşmüş durumda.
Benzer amaçla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer hakkında da suç uydurmaya çalışmıyorlar mı! Neymiş, Soyer; Atatürk için idam fermanı veren, tahtını terk edip işgalci İngilizlere sığınan son Osmanlı Padişahı Vahdettin’e ‘Hain’ diyerek suç işlemiş! İçişleri Bakanlığı, bu konuda soruşturma başlatıyor.
Oysa, Tunç Soyer’in söz konusu konuşmasında yaptığı, yalnızca Atatürk’ün Nutuk’undaki sözlerini aktarmak.
Asıl sanık sandalyesine oturtulmak istenen, 85 yıl önce bedeni aramızdan ayrılmış olan Büyük Önderimiz. Ama, Cumhuriyetin 100. Yılı kutlamalarında da 10 Kasım’da da bir kez daha görüldü ki yarattığı ulus, O’nu altın harflerle kazıdığı yüreğinden hiç silmeyecek.
Kalıcı olan, insan onurunun ayaklar altına alınmayıp tam tersine baş tacı edildiği O’nun Cumhuriyetidir.
‘Bu ne ya?’ Türkiye’si değil.
DİL YANLIŞLARIMIZ
İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer; Atatürk’ün “Nutuk”undan aktardığı, haksız yere soruşturma konusu yapılan alıntıdaki “dalalet” sözcüğünü, “delalet” diye üstüne basa basa yanlış okudu.
Arapça kökenli “delalet”; bilindiği gibi ‘kılavuzluk’, mecazî anlamıyla da ‘işaret’ demek.
Yine Arapçadan dilimize giren eskimiş bir sözcük olan “dalalet” ise ‘sapkınlık, doğru yoldan ayrılma’ anlamına geliyor:
“… Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hâttâ hıyanet içinde bulunabilirler. ” – Atatürk
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Gençliğin rol model futbol ilahları
Katlamak için on milyon dolarları;
Halkı gol yağmuruna tutan devlete
Vergi çalımı atma şampiyonları!..