‘GÜLSARI’NIN SEÇİMİ

Değerli dirimbilim (biyoloji) ve sinirbilim (nöroloji) uzmanı Prof. Dr. Sinan Canan’ın (1972 doğ.) ilginç bir tezi:
“Bir yerlere doğru koşarken bir anda durup ‘Ben ne yapıyorum?’ diye kendini sorgulayan tek canlı, insandır.”
Bu teze ilişkin olarak ilk kez kırk küsur yıl önce deneyimlediğimiz bir gerçek var.
‘Vatanî görev’ yapanlar bilir; askerlik temel eğitimi sürecinde, ant içme törenine dek bir ay boyunca kışladan çıkmanıza izin verilmez.
Sonra asker, ‘ulusuna, vatanına, cumhuriyetine, gereğinde uğruna hayatını feda ederek hizmet edeceğine’ ant içer.
İşte, yaşamımızda önemli bir yeri olan o kutsal törenden sonra kendimizi, yüzlerce yedeksubay adayı arkadaşlarımızla birlikte garnizon kapısına doğru koşarken ‘bulmuştuk’. Yanımızdaki mimar İzzet Tuğutlu’yu, -merhumsa ruhuna rahmet, yaşıyorsa ömrüne bereket- koluna dokunarak durdurup sorduk:
— Neden koşuyoruz?
İkimizde de bu sorunun yanıtı yoktu.
Ama, üzerinde biraz düşününce yanıta ulaşmak güç olmadı:
Bizi koşturan; Kırgız yazar Cengiz Altmatov’un (1928 – 2008) roman kahramanı atı Gülsarı gibi, ‘zincirlerini koparmış’ olma duygusuydu.
Yani “özgürlük”.
Geride bıraktığımız 31 Mart 2024’ün, sıradan bir ‘yerel seçim’ günü olmadığı kesin.
Prof. Dr. Sinan Canan’ın tezinden yola çıkarak “bir yerlere doğru koşarken bir anda durup ‘biz ne yapıyoruz?’ diye kendimizi sorgulamamız gereken” bir seçimdi, diyebiliriz.
Sorguladık ve en az çeyrek yüz yıldır ilk kez ‘doğruya yakın’ bir seçim yaptık.
Aklımızın erdiği kadarıyla onun yorumunu da -bu arada, suların biraz durulmuş olabileceği düşüncesiyle- önümüzdeki hafta vermeye çalışalım.

 DİL YANLIŞLARI

Tv kanallarında yayımlanan iki dizi (İnci Taneleri ve Kızılcık Şerbeti) arasında, alttan alta güzel bir rekabet yaşanmaya başladı.
Rekabetin konusu; ‘doğru Türkçe’.
Kanal D’deki “İnci Taneleri”nde Yılmaz Erdoğan, -mahpus damına düşme gizemini henüz ele vermediği- ‘kader kurbanı’ edebiyat öğretmeni Âzem’i oynuyor.
Sinemaseverler “Âzem” adını, Yılmaz Güney’in (1937 – 1984) ünlü “Arkadaş” filminden anımsarlar. Filmde, Güney’in canlandırdığı, Doğu Anadolu kökenli mühendisin adı buydu. İdealist mühendis, çevresindeki öz kültürüne yabancı / yozlaşmış çevrenin insanlarına kendini tanıtırken şöyle diyordu:
— Ben, Âzem… A’sının üzerinde şapka var.
Doğulu, kara kuru ama ‘karizmatik’ mühendis, aynı çevrenin ‘değişiklik arayışı içindeki’ bunalımlı kadınlarından ilgi görünce kendisini kıskananlardan biri, “Bu adamın ne özelliği var?” diye sormuştu.
Soruya verilen sözümüz ona ‘esprili’ yanıt, Âzem’in kişiliğinde, dilimizin doğru yazım ve sesletimini de küçümseyen bir kültür fukaralığını yansıtıyordu:
— Çünkü o, a’sı şapkalı Âzem!..

‘RÜZGÂR’DA, ‘ÂZEM’  ETKİSİ

Yılmaz Erdoğan’ın (doğ. 1968), senaryosunu yazdığı ve genel sanat yönetmenliğini yaptığı “İnci Taneleri”nde, yine kendisinin canlandırdığı öğretmene “Âzem” adını vermesi, adaşı Yılmaz Güney’e ve “Arkadaş” filmine hoş bir gönderme bizce.
Âzem’in kimi sahnelerde, zaman zaman dizi karakterlerinin yaptığı dil yanlışlarını düzeltmesi de aynı çerçevede bir başka ‘güzellik’.
Bu durum, Show TV’deki “Kızılcık Şerbeti” dizisinin yapımcı ve yönetmenlerini de ‘etkilemiş’ olmalı. Çünkü, orada da bir tv kanalının yöneticisi olan -laik görüşlü- Rüzgâr (Mustafa Yiğit Kirazcı), ‘doğru Türkçe’ konusunda çaba harcamaya başladı. Örneğin, 22 Mart gecesi yayımlanan bölümde, söz konusu Yılmaz Güney filmindeki yozlaşmış tipleri anımsatan bir kadın arkadaşının sık sık dil yanlışları yapmasını eleştirdi; “tuvalet” yerine, kibarlık olsun diye “lavabo”, hâttâ “laabo”; “filan” yerine “felan”; cep telefonları için kullanılan “şarj etmek” yerine “şarz etmek”… demesini.
Ancak, bu arada Rüzgâr’ın kendisinin dil yanlışına düşüp bir eylem çekimini, üstüne basa basa, “haz etmem” diye kullanması üzerine gülmekten kendimizi alamadık.
‘Hoşa giden duygulanım, hoşlanma’ anlamındaki Arapça kökenli “haz” adının son sesi ‘z’; “etmek” ile ‘yardımcı eylemli bileşik eylem’ yapılırken ‘ikizleşir’; yani ‘çift z’ olarak yazılır ve okunur:
“Hazzetmek”
Bununla kalsa iyi…
“Kızılcık Şerbeti”nin, tv izlenceleri arasında ‘dil yanlışları rekoru’na koşmakta olduğunu söyleyebiliriz. Diziden, konuya ilişkin çok sayıdaki üzücü örneği ele almayı da önümüzdeki haftaya bırakalım.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Sudan çıktı
Nisan balığı;
Zalim avcı
Deldirdi ağı!