Eskiden lunaparklarda motosiklet cambazları, yürekleri ağza getiren bir gösteri yaparlardı.
Tabanı çukurdaki ahşap bir daireye oturtulmuş dev fıçı benzeri bir silindir, kendi çevresinde dönerdi. Cambaz motosikletini, dönen o silindirin dikey duvarının üzerinde son hızla sürerdi. Bununla da kalmaz; aynı anda türlü akrobasi hareketleri yaparak izleyenlerin büsbütün soluğunu keserdi.
Söz konusu gösterinin adı, “alamet-i üstüvane”ymiş.
Arapça “alamet”, mecaz anlamıyla ‘büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne’ demek.
Farsça kökenli ‘sütun, kolon’un Arapçalaşmış biçimi “üstüvane” de geometri terimi olarak ‘silindir’.
‘BENMERKEZCİLİK’
Cumhuriyet tarihimizin yaklaşık dörtte birlik zaman diliminde ülkeyi yöneten AKP iktidarının en azından son yedi yılı, kendine özgü bir tür “alamet-i üstüvane” yaparak geçti.
Bugün, Şeker (öteki adıyla Ramazan) Bayramının ilk günü.
Önümüzdeki salı da 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nun yedinci yıl dönümü.
Motosiklet akrobatının dik duvar üzerinde hızla yol almasını sağlayan fizik kuralına, “merkezkaç kuvvet” deniliyor. Ancak, Newton mekaniğine göre bu, gerçekte olmayan (hayalî) bir güç; dairesel hareket dizgelerinde (sistem), başlangıçta duran bir cismin, devinime geçtiğinde ‘dışa doğru kayma eğilimi’ göstermesinden ibaret.
AKP iktidarı ise sürekli ‘içe doğru kayma eğilimi’ gösterdi. Yedi yıl önce yapılan ‘şaibeli’ referandumda, açık yasa hükmü çiğnenerek ‘mühürsüz oyların geçerli sayılması’yla da tamamen “benmerkezci” oldu.
Benmerkezcilik (egosantrizm) ‘her şeyi kendine dayandırmak, kendine bağlamak, kendine indirgemek, her şeyde kendi görüş açısından hükümde bulunmak, kendi fikrini, mantığını, duygusunu hareket noktası, örnek, ölçü ve merkez almak eğilimi’ demek (1).
HALK ‘DUR’ DEDİ
Bu “benmerkezcilik” tanımlaması; kısaca ‘tek adam dizgesi’ adı verilen “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin, ‘halkın kendi kendini yönetmesi’ anlamındaki “demokrasi” ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını gösteriyor.
İşte, ‘demokrasi hakkı elinden alınmış’ seçmenlerin yüzde 78,5’i, geçen pazar sandığa gitti.
Ve o gün, 31 Mart 2024, karanlık tünelin ucunda ışığın göründüğü bir tansık (mucize) gerçekleşti sanki.
* İktidar partisinin oyları yüzde 35,49’da kalırken CHP yüzde 37,77 oyla son 47 yıldır ilk kez ‘birinci parti’ seçildi.
* AKP’nin anakent ve il belediye başkanlıklarının sayısı, 39’dan 24’e indi. CHP’ninkiler ise 21’den 35’e yükseldi.
* AKP’nin sahip bulunduğu ‘bütün devlet gücüyle’ yüklendiği İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, beş yıl önceki 800 bin oy farkını bir milyona çıkararak (yüzde 51,14’e karşılık yüzde 39,59’la) ipi göğüsledi.
* İstanbullular; sayın Erdoğan tarafından 2019’da ‘topal örnek’ ilan edilen İmamoğlu’nun İBB Meclisi’nde de AKP + MHP çoğunluğunca elinin kolunun bağlanmasına ‘dur’ dediler. Anakentin 39 ilçesinden 26’sını CHP’li adaylar kazandı; böylece iktidarın, yirmi milyonluk İstanbul halkını ‘cezalandırma’ adaletsizliğine gereken yanıt verilmiş oldu.
* Ankara’da Mansur Yavaş, AKP’li adayın yaklaşık iki katı oya ulaştı; yüzde 31,68’i karşı, yüzde 60,41. İzmir’de de CHP adayı Cemil Tugay sandıktan çıktı; yüzde 37,06’e yüzde 48,96 oyla…
* ‘İktidarın hiç ibret almadığı’ FETÖ’yü çağrıştıran bir yapılanma olan Menzil Tarikatının merkez üssü Adıyaman, CHP’ye geçti. Abdurrahman Tutdere, oyların yüzde 49,74’ünü alarak belediye başkanı seçildi. AKP adayının oy oranı yüzde 27,43’te kaldı. AKP, iktidara geldiği 2002’den bu yana Adıyaman’da her seçimi kazanmıştı.
SANDIK LEKELERİ
Çeyrek yüzyıldır seçim sandıklarının ‘lekelendiği’ ülkemizde, yer yer yine karmaşa yaşatıldı.
* ‘Kayyum tezgâhı’nın bir benzeri, bu kez Van’da açıldı. Seçimi yüzde 55 oyla kazanan DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’a seçim öncesi tanınan ‘memnu (yasak) hakkın iadesi’ iptal edildi; mazbata, AKP adayına verildi. Bu adaletsizliğe büyük tepkiler yükselince Zeydan’ın belediye başkanlığı sineye çekilmek (!) zorunda kalındı.
* İlk seçim sınavından başarıyla çıkan CHP’nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel, dehşet verici bir savda bulundu.”31 Mart günü Hatay’da, ‘üç bin 389 ölü seçmene’ oy kullandırıldığını” söyledi. Bu sav, FETÖ lideri Gülen’in, 12 Eylül 2010 Anayasa Değişikliği Referandumu öncesinde söylediği “Ölülerinize bile mezardan çıkartıp oy kullandırın!” sözlerini anımsattı.
* Hatay’da CHP, adayı Lütfü Savaş’ın çok az farkla geride tamamladığı seçimin sonuçlarına itiraz etti. YSK’nin başvuruyu olumlu yanıtlamasına karşın İl Seçim Kurulu, mazbatayı AKP adayı Mehmet Öntürk’e verdi.
* Başta Kars, Ağrı, Şırnak olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da on binlerce ‘taşımalı seçmen’e oy kullandırıldığı öne sürüldü.
* İktidar partisinin yitirdiği birçok belediyede kasaların boşaltıldığı; yandaşlara, ‘giderayak soygun’ boyutlarında ihale verildiği savları ayyuka çıktı. 2019’da benzer oyun, İmamoğlu’na oynanmıştı.
* Seçim rüşveti öylesine alenileşti ki değerli gazeteci Saygı Öztürk, Kırşehir’de bir yurttaşa yapılan beş bin liralık ödemenin banka dekontunda, “Oy parası” diye yazıldığını ortaya çıkardı. Parayı yatıran kişinin, Belediye Meclisi üyelerinden birinin yeğeni olduğu belirtildi (2).
AYAKLAR SUYA ERDİ
Bir yerel seçimden çok daha fazla anlam taşıyan bu sonuçlar, halkımızın gözünü motosiklet akrobasisinden ayırıp ‘gerçekleri görmeye başladığını’ gösteriyor:
* O gösteriyi izlerken arkasına dolanan ‘cep fareleri’ tarafından soyulduğunu…
* ‘Üstüvane’ye enerji sağlayan güç kaynağı aynı kişilerce yağmalandıkça motosikletin garip sesler çıkarıp önce hız kesmek zorunda kaldığını…
* Sonra yalpalamaya başlayıp tamamen dururken hâlâ alkış bekleyen akrobatın göğsünden bayrak çıkararak “Tek vatan, tek millet, tek bayrak… tek adam!” diye var gücüyle haykırdığını…
* O âna dek kulak vermediği muhaliflerden, “Evet, tek adam… Biz 85 milyon halk ise ‘cüdam’ (mec. sefil, kötü, beceriksiz)!” seslerinin yükseldiğini…
* Ve nihayet, egzozu sökülmüş aracın kulakları sağır eden patırtısı sona erince açlıktan sırtına yapışmış midesinin yine 85 milyonluk koro hâlinde guruldadığını; gözü gibi bakıp boğazından kısarak okuttuğu çocuğunun işsiz olduğunu; okula henüz ilk adımı atan torununa, sarıklı – cübbeli kimi tiplerce sınıfta mezar hazırlanıp ağıt yaktırıldığını… ve kendisine yapılan daha binbir kötülüğü fark ediverdi.
Neyse ki sonunda iyilik kazandı.
O nedenle de çeyrek yüzyıldır ilk kez bir bayramı ağız tadıyla karşıladık.
Ama bu sevinçle, coşkuyla yetinmeyelim.
Atalarımızın dediği gibi, ‘demir tavında dövülür’.
Ülkemizde ‘iyiliğin yeniden kurumsallaşması’ için dört yıl beklemeyelim.
İktidarın, uğradığı ağır ‘güven yitimi’ni kabullenmesini de…
Bir ‘erken genel seçim’ istemiyle ulusça sesimizi yükseltirsek kimse önümüzde duramaz.
Hepinize, sağlıklı ve mutlu olarak karşılayıp uğurlayacağınız nice bayramlar diliyoruz.
(Not: “Kızılcık Şerbeti”adlı tv dizisinde yapılan ‘dil yanlışları’nı bu hafta ele almaya söz vermiştik. YeniGün’de bize ayrılan yere sığamayacağımız için zorunlu olarak önümüzdeki haftaya erteledik, affola.)
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Bayramlık ağızları
Yine hayra kapalı;
Sindiremezler halktan
Yedikleri tokadı.
1) Wikipedia
2) Sözcü gazetesinin 5 Nisan 2024 tarihli sayısı