‘BUGÜN DE KAYBETTİK’

Yüce Tanrı, kimseyi Haruki Murakami’siz bırakmasın!
Sabahın saat beşinde havanın böylesine boğucu olduğunu pek anımsamıyoruz; İstanbul’da duyumsanan sıcaklık 27 derece. Aslında pek yüksek sayılmaz ancak havadaki nem oranı yüzde 100’lere yaklaşınca insanın soluğu -göğsüne TÜİK Başkanı oturup bir de ümüğüne sarılmış gibi- kesiliyor!
Neyse ki içine itildiğimiz kuyuya Murakami bir ip sarkıtıyor da yukarıya çıkabiliyoruz.
Oh! Dünya varmış!..
Haruki Murakami (doğ. 1949) bir Japon yazın ustası.
Öykü ve romanlarında, yer yer okuru uçuran imgelemiyle (hayal gücü, muhayyile, imajinasyon) biraz bizim Sait Faik’i (1906 – 1954) andırıyor.
Son edindiğimiz Murakami kitaplarından biri, “Birinci Tekil Şahıs” (1). Kitaptaki “Yakuth Swallows Şiir Seçkisi” adlı öyküyü okurken kimi zaman onun gibi, “göğüs kafesimizin içindeki enerjik cüceler ‘bungee Jumping’ yapıyorlar…”
Kimileyin kendimizi, “bugün de kaybettik, dedirten bir dünyanın varlığına gitgide alışırken” buluveriyoruz (2).

SORMAK GÖREVİMİZ

‘Bugün de kaybettik’e alışmak, övünülecek bir şey değil elbet.
Değiştiremediğimiz koşullar ve dünya bizi hep oraya doğru itse bile sonunda varacağımız, gitgide yenilgiyi kanıksayıp “çekiver kuyruğunu” noktası olamaz, olmamalı!
Söz gelimi, Türkiye’de öğretmensek ve bize, üyesi olduğumuz sendikaya, ülkenin ciddi eğitim bilimcilerine sorulmadan, danışılmadan bir Öğretmenlik Mesleği Yasa Teklifi hazırlanmışsa yetkililere sormak hakkımız hâttâ görevimiz:
* Bile isteye atamadığınız için ya bu kutsal meslekten uzak veya asgari ücretin de altında aylıkla özel okullarda güvencesiz çalışmak zorunda kalan bizlerin özlük haklarını iyileştirmek gibi bir derdiniz hiç olmayacak mı?
* Anayasal hakkımızı kullanıp Meclis’in önünde, mesleğimize uygun olgunlukta bir protesto gösterisi yapmak isterken kolluk güçlerini üstümüze salıp bizi niçin dövdürüyor, gözaltına aldırıyorsunuz?
* Atatürk ilke ve Devrimleri mayasıyla yetişmiş biz laik öğretmenlerin yerine, okullara imam ya da tarikat meczuplarını doldurmakla nasıl bir Türkiye amaçlıyorsunuz?

Ya da çalışanız, emekliyiz veya ikisi birden, çalışan emekliyiz diyelim…
Korkunç yaşam pahalılığı karşısında biraz nefes alabilmek üzere, umduğumuz maaş zammına esas olacak TÜİK’in enflasyon rakamlarına bakıyoruz…
İTO’ya göre yüzde 82,14; ENAG’a göre ise yüzde 113,08’ü bulmuş olan yıllık enflasyon oranı, TÜİK’in buluşuyla (!) yüzde 71,60.

SKANDAL VERİLER

Devlet sırrı gibi gizlenirken ekonomist / gazeteci Alaattin Aktaş’ın ortaya çıkardığı “TÜİK’in skandal verileri”ne göre, 2024 Haziran’ında ev kiraları ortalaması güya “beş bin 844 lira”; öğrenci yurdunda konaklama ücreti 456 lira; uzman doktor muayene ücreti ise 33 lira 69 kuruşmuş!
Bizim için yaşamsal önemdeki TÜİK’in başkanlık koltuğuna oturtulmuş kişi, sözümüz ona durumu kurtarmaya çalışırken “enflasyonun yüzde 75 olmasıyla yüzde 45 olması arasında bir fark bulunmadığını” söylemez mi!
Aynı açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla söz konusu kurum yönetiminin, istatistik biliminde dört işlemin hangi sırayla yapılacağını dahi bilmediği ya da ‘talimatla’ hareket ettiği için bilim dışı davrandığı yine gerçek ekonomi uzmanlarınca belirtiliyor.

ARNAVUT FIKRASI GİBİ

Arnavut göçmen, İstanbul sokaklarında yarı aç dolaşırken bir börekçinin önünden geçiyormuş. ‘Şişman’ puf böreklerini vitrinde görünce doyurucu olduklarını düşünüp içeriye girerek siparişi vermiş.
Ancak daha ilk ısırışta puf böreğinin içinin boş olduğunu anlayıp canı sıkılmış. İkinciyi alacak parası olmadığı için hesabı ödemeye yönelirken bir hüsran daha yaşamış.
Para kesesinden çıkardığı parayı börekçiye uzatırken Rumeli şivesiyle:
— Al bakayım, Hacı Süleyman Efendi, demiş.
Börekçi:
— Hacı olduğumu nereden anladın?
— Bir lokmacık böregi on beş kuruşa satmandan…
— Peki, adımın Süleyman olduğunu nereden çıkardın?
— Süleymansın (3), çünkü (h)ükmedersin rüzgâra. Doldurmuşsun böreğin içine bile rüzgârı!

YAĞMA HASAN’IN BÖREĞİ

“Avurdu yelli” politikacılar ile ‘kahve dövücünün hık deyicisi’ bürokratların bize ‘yedirdikleri’ böreğin içinde yok, yok!
‘Döviz ödeme garantili’ köprüler, yollar; kendisine ulaşılırsa tıp uzmanına, aygıtına ulaşılamayan şehir hastaneleri, uçak inip kalkmayan hava limanları, hayalet taşıyan teleferikler; maden şirketlerine, turizmcilere, inşaatçılara durmaksızın peşkeş çekilen doğamız, tarım alanlarımız…
Milletin cebinden kuruş çıkmayacak, vaadiyle ‘yağma Hasan’ın böreği’, iktidara yakın varsıllara tepe tepe sunulmuş, sunuluyor.
İsviçre bankası UBS’in, geçen hafta açıkladığı “2024 Küresel Servet Raporu”na göre Türkiye, kişisel servet artışında birinci sırada. Oligark (4) ya da ‘crème de la crème’ (kaymak tabaka) denen Türklerin bireysel servetlerindeki artış, TL cinsinden yüzde 157,78; ABD Doları cinsinden yüzde 63,2 olmuş.
Ülkemizde üretim artmıyor yani ulusal pasta büyümüyor; tam tersine küçüldükçe küçülüyor. Sakın, bu Türk oligarklar – Eduardo Galeano’nun dediğince- bizim açlığımızla doyuyor (!), bizim yoksulluğumuzla sürekli daha varsıllaşıyor olmasınlar!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yüreklere biraz olsun soğuk su serpme gereksinimi duymuş olmalı ki geçen haftaki bir sosyal medya paylaşımında açıkladı; ayda beş milyon liranın üzerinde harcama yapan ama vergi yükümlüsü olmayan sekiz yüz kişi saptanmış, onların üzerine gideceklermiş.
Hiç yoktan iyidir, diye düşündük.
Ama, aynı Şimşek’in, yine geçen hafta katıldığı TOBB toplantısında söylediklerini duyunca ‘Efendim nerede, ben neredeyim?’ demekten kendimizi alamadık:
“Dar gelirliyi, emekliyi enflasyona ezdirmedik.”
Sayın Bakan, bu arada asgari ücretten vergi alınmamasıyla da bir güzel övündü.
Ne diyelim?..
Şahsen gücümüzün son kertesine, kalemimizdeki son mürekkep damlasına değin savaşıma devam!
Çünkü:
Hep yitiren olmak, kimse için olmadığı gibi hiçbir toplum için de değişmeyen yazgı değil.

DİL YANLIŞLARIMIZ

Millî futbolcumuz Merih Demiral’a, “bozkurt” işareti yaptığı için UEFA Kontrol, Etik ve Disiplin Kurulu’nca (CEDB) verilen iki maçta oynatılmama cezasını kınayan siyasetçilerimizden biri de Meral Akşener’di.
Eski İYİ Parti lideri, bu konudaki sosyal medya iletisinde, “Söz konusu Türklük olduğu zaman sergilenen ikircikli tavır, tarihin hiçbir döneminde değişmiyor.” dedi.
“Avrupa’nın kendi içindeki aşırı sağ korkusunu, spor müsabakası yoluyla bizim üzerimizden bir mücadeleye devşirme acizliği” içinde bulunduğunu belirten Akşener, iletisinin sonunda da şunları belirtti:
“… Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden tüm yetkilileri, Türk milletine yapılan bu ikircikli tutumun ve saygısızlığın karşısında gereğini yapmaya davet ediyorum.”
Sayın Akşener’in bu iletisindeki görüşlerinin hemen tamamına katılıyoruz. Ama, bir de itirazımız var:
İletinin iki ayrı yerinde geçen Öz Türkçe “ikircik” sözcüğünü, ‘ikiyüzlülük, riyakârlık’ demekmiş gibi kullanmış.
Daha de önce yazmıştık, yinelemekte yarar var demek ki:
“İkircik”, Arapça kökenli “tereddüt”ün karşılığıdır.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Amazon halkları, anla!
Kendi türü dışında…
Her şeyi yiyip yutmadan
Ve canım gölü kurutmadan
Doymaz nesl-i piranha!

1) Haruki Murakami; “Birinci Tekil Şahıs”, Doğan Kitap, Türkçesi: Ali Volkan Erdemir, 8. basım, 2023 Aralık.
2) Agy. sayfa 87 – 88
3) İslamiyette, Hz. Süleyman’ın hayvanların dilinden anladığı, rüzgâr gibi kimi doğa olaylarına da hükmettiğine inanılır.
4) Oligark: Öz Türkçesi ‘takım erki’ olan oligarşi (Fr. oligarchie) yönetimlerinde siyasal, dolayısıyla da ekonomik gücü elinde bulunduran zümre.