Öz Türkçe karşılığı “ekin” olan “kültür”ün (Fr. culture) geniş anlamı:
“Tarihsel, toplumsal gelişmelerin kazanımlarıyla bunları yaratmada, sonraki kuşaklara aktarmada kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.”
Kültürün başat aktarılma aracı, “dil”.
Dilini koruyup geliştiremeyen toplumlar, zamanla ‘ulusal kimliğini’ yitiriyor.
Sözü fazla uzatmadan, bu ‘yaşamsal’ konuda geldiğimiz yere biraz olsun ışık tutabilmek üzere güncel örneklere göz atalım.
EGALE / EKARTE
Öz Türkçe konuşup yazmanın, günümüzde pek yeğlenmediği ortada.
Aşağıda vereceğimiz ‘dil yanlışı’ örneklerinden çoğu, yabancı kökenli sözcükleri, ‘gülünçlüğe’ varacak denli yanlış / yersiz kullandığımızı gösteriyor.
Sondan başlayalım:
İzlenme oranı en yüksek tv dizilerinden “Kızılcık Şerbeti”nin 19 Ocak 2024 gecesi yayımlanan bölümünde Ömer’e, (Barış Kılıç) iş görüşmesi yaptığı Görkem (Özge Özacar) şöyle diyordu:
– ‘Detayları’ daha sonra ‘ayrıntılı’ konuşuruz.
“Detay”ın (Fr. détail), bire bir öz Türkçe karşılığı “ayrıntı”. İki sözcüğü bir tümcede böyle kullanmak, kusura bakmasınlar ama gaftan öte, bilisizlik (cehalet).
Aynı bölümde Abdullah (Settar Tanrıöğen), aile şirketinde kendisini başkanlıktan düşürüp yerine geçen kardeşi Ömer’e çıkışırken şöyle dedi:
– Ağabeyini egale etmek için…
Fransızca kökenli “egale” sözcüğüyle yapılan “egale etmek” eylemi; ‘eşitlemek’ demek. Bilindiği gibi, daha çok spor terimi olarak ‘bir rekoru yenilemek’ anlamında kullanılır.
Anlaşılan o ki bu dizinin senarist ve yönetmeni; “egale”yi, ‘saf dışı bırakmak’ anlamına gelen bir başka Fransızca sözcük, “ekarte” (Fr. écarté) ile karıştırıyorlar.
Deneyimli oyuncu Settar Tanrıöğen’i de böylece güç duruma düşürmüşler.
(Bu arada Tanrıöğen’e, atlattığını umduğumuz ‘beyin anevrizması’ rahatsızlığı nedeniyle geçmiş olsun, diyoruz.)
PANİK OLMAK (!)
“Kızılcık Şerbeti”nin aynı bölümünde, “panik” sözcüğünden yapılan eylem de en az iki kez yanlış kullanıldı.
Doğa (Sıla Türkoğlu), Abdullah’ın kalp krizi geçirdiğini haber vermek üzere telefonla aradığı Alev’e (Müjde Uzman) şunu söyledi:
– Panik olma hemen!
Daha sonraki bir sahnede de Ömer’in oğlu (Rahimcan Kapkap) aynı yanlışa düştü:
– Panik oldum.
Oysa “panik olması”, bir durumdur.
Canlılar “paniğe kapılırlar” ya da “paniklerler”.
Yeri gelmişken…
“Panik” (Fr. panique) sözcüğünün, Yunan mitolojisindeki keçi ayaklı tanrı Pan’ın adından geldiği öne sürülür. Peri kızı “Nimf”ler, hayli çapkın olan Pan’ı görünce ürküyle kaçışırlarmış. Bu telaşlı koşuşturmaya, zamanla “panik” adı verilmiş.
KONJONKTÜR / KONJÜKTÜR
‘Geçerli durum; her türlü durum ve koşulun ortaya çıkardığı sonuç’ anlamlarındaki “konjonktür” (Fr. conjoncture) de çoğu kimse için bir başka belalı sözcük!
Önümüzdeki 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde, İstanbul’un ilçelerinden birinin belediye başkan adayı olan hanımefendiyi tv’de izlerken hop oturup hop kalktık.
Asıl mesleğinin hekimlik olduğunu öğrendiğimiz hanımefendi; “konjüktür”, “konjüktürel” gibi kulak tırmalayan yanlış sesletimle (telaffuz) yetinmedi…
‘Bir işe karışmış olma’ anlamındaki her iki hecesi kısa okunan Arapça kökenli “dahil”i; ‘iç, içinde’ demek olan ve ilk hecesi uzun okunan “dâhil” ile karıştırdı.
Öte yandan, söylemek istediğinin tam tersini dile getiren ekran ünlüleri var. Yönettiği tv kanalında yorumlar da yapan bir medya mensubu, köktendinci kesimlerin giderek ülkemiz ölçeğinde rahatça sürdürebildikleri ‘hilafet’ gösterilerinden haklı olarak yakınırken şunları söyledi:
– Hilafet çağrısı yapmak, yasal ve anayasal bir suçtur.
“Yaşayan ölü” der gibi, taban tabana zıtlığı (oksimoron) içeren bir anlatım.
“Yasal ve anayasal suç” olmaz.
Çünkü bilindiği üzere “suç; yasalara, törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış” demek.
SESLETİM SORUNU
Aynı kişinin, ‘ince k’ ve ‘ince l’yi sesletememek gibi bir sorunu da var.
Örneğin, “laf” sözcüğünü, ‘kalın l’ ile söylüyor. ‘İkinci k’si ince sesletilen ilimiz “Hakkâri”yi de aynı biçimde…
Kimi siyasal partiler arasındaki seçim ittifakı bitti; ancak bu yönetici, “ittifak” (bağlaşıklık) sözcüğünün, ünlüyle başlayan ek aldığında son hecesini uzun okumamız gerektiğinin ayırdında değil; doğru sesletim: “ittifaakı, ittifaaka…”
Ayrıca, ‘parasının ya da malının mülkünün geliriyle geçinen kimse, getirimci’ demek olan “rantiye”yi (Fr. rentier) de yanlış biliyor.
Söz gelimi, 26 Ocak 2024 tarihli Cumhuriyet gazetesinin internet sürümünde, Cengiz Karagöz imzalı bir haber yayımlandı. Haberin konusu, yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın gözbebeği Atatürk Havalimanı’na, bile isteye kıyılmasıyla ilgili yeni bir gelişmeydi. Milyarlarca liralık canım pistleri kırılan havalimanının yerine, Millet Bahçesi yapılmak isteniyordu. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, projenin yapılacağı bölgedeki imar planına itiraz ederek konuyu yargıya taşımıştı. Bilirkişi, “proje şehircilik ilkelerine aykırı, kamu yararı gözetilmedi” diye yazanak (rapor) verdi ama ilgili mahkeme, yazanağı dikkate almayarak Atatürk Havalimanı’nın talan edilmesini onaylamış oldu.
İşte, bu kıyımın konu edildiği tv izlencesinde aynı kişi, Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu Yeşilköy’den söz ederken “rantiye”yi, “-ci” son eki ekleyerek sesletmez mi:
“Bütün ‘rantiyecilerin’ iştahını kabartıyor.”
Çalışanlarının yaptığı yanlışları düzeltmesi beklenen bir medya yöneticimizin böyle ‘dil çamları devirmesi’, çok üzücü.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
İktidar, ‘talih kuşu’nu kafeslemiş!
YSK, adalette lekesiz inci;
Seçim pusulası için kura çekti,
‘Kaçın kurası’ (*) AKP yine birinci!
(*) Kaçın kurası (sıfat, mecaz): Uyanık olan.