Tarihimizde 29 Eylül 1808‘in önemli bir yeri var. 213 yıl önce bugün Osmanlı başkenti İstanbul’da, “padişahın yetkilerinin kısıtlanması” ile sonuçlanan bir toplantı başlatıldı. Padişah II. Mahmut döneminde, Kâğıthane’deki Çağlayan Kasrı’nda, merkezî hükümet ile âyan (padişahça oluşturulan bir tür senato ya da devletin ileri gelenleri) arasında bir dizi gerilimli görüşme yapıldı. 7 Ekim 1808’de de pek çok hukukçunun “ilk Türk[…]
Yazının DevamıSon Yazılar
KADERİ ‘KEF’ İLE YAZILMAK
Şair Nedim’in, 30 Ekim 1730 tarihinde bu dünyaya veda ederken (doğ. 1681) söylediği son sözlerden biri: – Benim kaderim, ‘kaf’ yerine ‘kef’ ile yazılmış. Osmanlı’nın kullandığı Arap Abecesi’nde “kader” sözcüğü, ‘kef’ harfiyle yazılınca “keder” anlamına geliyormuş. En az kırk yıldır, argo deyişle ‘arabeske bağlamış’ bir toplum olarak -Patrona Halil isyanında kaçarken damdan düşüp öldüğü öne sürülen- Nedim‘le benzer acı, üzüntü, dert, sıkıntı, tasa burgacında (türbülans) debelenip[…]
Yazının DevamıTÜRKİYE’YE YAKIŞIYOR MU?
Şair Eşref’e, “Abdülhamit’in torunu doğmuş.” demişler. – Öyle mi? Adını ne koymuşlar? – Ertuğrul. – Eyvah! Biz sonuna geldik sanıyorduk. Desenize baştan başlayacağız! Daha önce de aktardığımız bu öykücüğü (anekdot), YeniGün okurları için yinelemek istedik. Bir hanedan bile olsa Osmanlı, bizim geçmişimiz. ‘Yeni Osmanlıcı’ diye tanımlanan kişiler, 2021 Türkiye’sinde laikliği hallaç pamuğu gibi atıyor. Anayasa bütünüyle yürürlükten kalktı da haberimiz[…]
Yazının DevamıMODA DİL YANLIŞLARI
“Moda”, dilimize İtalyancadan girmiş bir sözcük; bilindiği gibi, ‘değişiklik gereksinimi ya da süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik’ demek. Yanlışın da modası mı olurmuş? demeyin. Oluyor. Örneğin, -mecazî anlamıyla- gözün gözü görmediği 2021 Türkiye’sinde çok sık duyduğumuz sözlerden biri: “Falanca kişi, benim ‘muhattabım’ değil.” Son olarak bir gazetenin deneyimli[…]
Yazının DevamıATALARIN SÖZÜNE DE SAYGI
Atasözü ve deyimler, ulusların -kimi zaman insanlığın- binlerce yıllık yaşam birikimiyle oluşmuş; salt olumlu değil, olumsuz değer yargılarını da anlatan özlü sözlerdir. Bunların kimileri öğüt niteliğindedir; kimileriyse kişilere ve toplumlara yönelik eleştiri, yergi, alaysılama / tersinleme (ironi) içerir. Ekinimizin (kültür) temel taşlarından olan atasözleri ve deyimlerdeki sözcükler, değiştirilemez. [Yalnızca, kimilerinde adıllar (zamir) değiştirilebilir ki o durumda tümcenin öteki kimi ögelerini[…]
Yazının DevamıMUHTACA BAYRAM ETTİRELİM
Dört günlük Kurban Bayramı’nın ilk günündeyiz. Kovit 19 pandemisinin daha da önemli kıldığı ‘sağlık koruma’ (hijyen) kurallarına uygun olarak kestiği kurbanı yoksullara dağıtan yurttaşlarımıza, Allah kabul etsin, diyoruz. Türkiye’de önceki yıl kişi başına 8,5 kilo olan kırmızı et tüketimi, 2020’de yedi kiloya değin düştü (1). Yani toplumca ayda ortalama 650 gram dolayında kırmızı et tüketebiliyoruz. Söz konusu miktar, dünya ortalamasının[…]
Yazının Devamı‘JE TE VEUX’
Aşı karşıtı, doksan yaşında bir kadın, korona virüsünün alfa ve beta adı verilen iki ayrı değişkesine (varyant) birden yakalanarak yaşama veda etmiş. Kadının ölümüne şaşırdık; çünkü o bir Türk değil, Belçikalı. Böyle şeylerin hep bizde olmasına alışkınız. Ama, çok geçmeden bu kez Belçikalı değil, bir Türk ‘bacımız’ bizi irkiltti. Sokakta[…]
Yazının DevamıKAHRAMANINI KURTARMAK
Türk Sineması’nın parlak yıldızlarından oyuncu, yönetmen, senarist Kartal Tibet, 2 Temmuz 2021 günü sonsuzluğa uğurlandı. Tibet, 1938 yılının 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Ankara’da dünyaya gelmişti. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü‘nde öğrenim gördü. 1961’de, Ankara’nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi’nin kurucuları arasında yer aldı. Çizgi romancı Suat Yalaz (1932- 2020) tarafından ‘keşfedilince’ yaşamı değişti, Tibet’in. O artık beyazperdenin Karaoğlan’ıydı. Yalaz’ın Karaoğlan çizgi romanı; 1960’ların başında önce Akşam, ardından Milliyet gazetesinde ‘tefrika’ edilmiş, çok tutulunca dergi[…]
Yazının DevamıHERKESİN ‘NORMALİ’ KENDİNE!
“Normal”; dilimize Fransızcadan girmiş bir sözcük. Türk dilbilgisinde ‘ad’ olarak; ‘aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum’ (1) gibi anlamları var. Cumhurbaşkanlığınca açıklanıp İçişleri Bakanlığınca genelgesi yayımlanan “üçüncü aşama” uygulamalarla yarından (1 Temmuz) başlayarak hepimiz, ‘normalleşme’ye geçilmesini bekliyoruz! Aynı genelgeye göre, kovit19 önlemleri kapsamında daha önce çalışmaları sınırlanan tüm iş yerleri, ruhsatlarındaki faaliyet konularına göre belirlenmiş saatler arasında hizmet verebilecek. Turizm mevsimi yaz’ın ortasında olmamıza karşın, canlı müzik dâhil olmak[…]
Yazının DevamıKİRLİ RUHLAR
Bir haftadır yağmur yağıyor. Gökyüzü, okul müdürü gibi asık yüzlü görünse de aslında baba yürekli; çocuklara karne armağanı olarak ‘yağmur çeşitliliği’ sunuyor: — Sınıfınızda dört mevsim tablosu var ama siz yağmurları çok iyi tanımazsınız. Örneğin, şu anda penceremizi sis gibi incecik damlalarla yıkayan yağmur türüne ‘ahmak ıslatan’ derler. Ahmet, gülünecek bir şey varsa bize de söyle,[…]
Yazının DevamıGARSON, ‘KİTAP’ GETİR!
Çetin Altan, toplumcu (sosyalist) bir yazar olduğu günlerde, gündelik geliriyle yaşamını sürdürmek zorunda kalmayı (proleterlik), ‘her gün bir boğayı boynuzlarından tutup yere çalmakla’ eşdeğer tutardı. Günümüzün boğaları ise pek yaman! “Rabbena, hep bana!” anlayışıyla semirdikçe semirip ortalığı toza dumana katarak gerçekleri perdelemeye çalışıyorlar. “Alma (elma) ağacında büyümek” diye bir deyim, işitmişsinizdir. Adamın biri, denize düşmüş. Kıyıdaki biri koşup suda çırpınan adama[…]
Yazının DevamıBEYİN YOKSULLUĞU VE ‘MÜSİLAJ’
Geçen hafta 3 Haziran’da, 58’inci ölüm yıldönümü nedeniyle andığımız ‘memleket sevdalısı’ Nâzım Hikmet’in Şilili arkadaşı Pablo Neruda (1904 – 1973), bir şiirinde şöyle diyor: “… ve bir gün bitirmek için dünyasal yoksulluğu / yardım et bize ey okyanus, / ey yeşil ve derin baba.“ Şiirin adı: “Deniz Kasidesi“. Dünya’nın dörtte üçünü kaplayan denizler, Neruda’nın deyişiyle ‘dünyasal yoksulluğu bitirmek için’ elinden geleni[…]
Yazının DevamıÇAY, MANGO VE YAŞAMA SAYGI
Çetin Altan’ın deyişiyle “Türk’e Türk propagandası yapmanın” hiçbirimize yararı yok. Türkiye’nin günümüzdeki manzarası iç karartıcı: Bir yandan siyasî rakiplerine yönelik neredeyse ölüm tehdidine varan şiddet söylemleri, kışkırtmalar; ‘kamu vicdanını kanattığını’ (?) düşündüğümüz anayasa / yasa / kural tanımazlıkla birlikte ortaya çıkan ‘kimi devlet görevlileri ile kimi suçluların iç içeliğine’ ilişkin kuşkular; öte yandan getirim (rant) uğruna belki tarihte benzeri görülmemiş yoğunlukta doğa yağması… sürüp gidiyor. 44 YIL[…]
Yazının DevamıCumhuriyetin Simge Meydanı TAKSİM’İN DÜŞÜŞÜ
Beyoğlu; önce Osmanlı’nın sonra da Türkiye’nin Batılı yüzü, çağcıl kültür / sanat merkezi. Bu ilçemizin gözbebeği Taksim Meydanı da alçakgönüllü ama anlamlı Cumhuriyet Anıtı ile Atatürk Türkiye’sinin simgelerinden. Daha doğrusu öyleydi. Artık değil. . Pandemi yasaklarına karşın dün, binlerce kişinin kıldığı cuma namazı ile Taksim Camisi ibadete açıldı. Cemaat, sanki[…]
Yazının DevamıTOLSTOY’DAN 3 SORU 3 YANIT
Son zamanlarda Türkiye’de olup bitenlere bakınca bu dünyaya kötülük etmek için geldiğine inanan ne çok insan var, diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Durum bize, Tolstoy’un (1828 – 1910) “Üç Soru” öyküsünü (*) anımsatıyor: Padişah; ‘yapacağı işlerin önem sıralamasını, hangi işe ne zaman başlayacağını, kimlerle çalışıp kimlerle çalışmaması gerektiğini’ doğru saptayabilirse hep başarılı olacağını düşünmüş. Bu üç sorunun yanıtını bulacak[…]
Yazının DevamıATATÜRK 140 YAŞINDA
19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyoruz. Mustafa Kemal, doğum tarihini bilmediği için 19 Mayıs’ı doğum günü olarak benimsemişti. Bugün, O’nun 140. doğum yıldönümü. Kimileri, bu anlamlı günün adını bir emir kipi gibi, “Atatürk’ü anma!” diye söyleyedursunlar… İyi ki doğmuş Mustafa Kemal. HANNİBAL’İN YAPAMADIĞI Batılı tarihçiler, Kartacalı komutan ve devlet adamı Hannibal‘i (anıt gömütlüğü Kocaeli, Gebze’de) bütün[…]
Yazının DevamıBAYRAM VE ‘EŞ GÖRÜ’
Yarın bayram. Eskiler, “Bugün bayram, bir kaşık ayran sana da yeter bana da.” diye hoş bir tekerleme söylerlerdi. Azla yetinip toplumca yan gelip yatmanın değil, çalışıp çabalayarak edindiğimiz az ya da çok neyimiz varsa kardeşçe, barış içinde paylaşmanın önerildiği bir tekerleme. 1789 Fransız Devrimi’nin simgeleşen “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkelerini çağrıştırıyor. Aslında, dinsel bayramları karşılarken bizden yaşlı kalem erbaplarına öykünüp ‘geçmişe özlem’ yazısı[…]
Yazının DevamıHIDIRELLEZ HAVALARI
İlkyazın son ayı mayıs, bu kez mayıs değil gibi. Uzun kışın ardından doğa, takvime boş verip doğrudan hazirana geçti sanki. (Yoksa mayısın tamamı bir genelgeyle kaldırıldı da haberimiz mi olmadı!?) Oysa yarın 6 Mayıs, Hıdırellez. Müslümanlık – Hıristiyanlık ortak inanışına göre, iki kutsal kişi olan Hızır ve İlyas‘ın, karanlıklar ülkesinde arayıp buldukları bengisudan (abıhayat) içerek ölümsüzlüğe kavuştukları gün. Aslında, üç kişi olarak yola çıkmışlar. Aralarında, İskender-i Zülkarneyn de bulunmaktaymış. Ama, bengisuya ulaştıklarını Zülkarneyn’den[…]
Yazının DevamıSOYKIRIM İFTİRASI
Amerikalı ile Rus, arkadaş olmuşlar. Rus, Moskova Metrosu’nu anlata anlata bitiremiyormuş. Bir süre sonra Amerikalının yolu, Moskova’ya düşmüş. İki arkadaş buluşup metro trenine binmişler. On dakika sonra elektrikler kesilmiş. Amerikalı, Rus’a takılmış: — Öve öve bitiremediğin metronuz bu mu? Alı al, moru mor Rus, verecek yanıt bulamayınca ne dese beğenirsiniz: — Ama, siz de Kızılderilileri kestiniz. Şakadaki[…]
Yazının DevamıİKİ TARİHSEL KİLOMETRE TAŞI
Nisan ayının üç haftasını geride bıraktık ama soğuklar gitmekte ayak sürüyor. Sanki havalar da bizim gibi, ‘Türkiye yorgunu’. Karaduygu (melankoli) kol geziyor. Yağmur, fırtına, sis, pus derken birçok bölgemizde, hava bilgisi uzmanlarının deyişiyle ‘toz taşınımı’ yaşanmış. Hem de yine içinde bulunduğumuz koşullara koşut biçimde ‘çamurlaşarak’! (Sözcüğün mecaz anlamıyla; sanki o da kimileri gibi her fırsatta ‘terbiyesizliğini açığa vurup hır[…]
Yazının Devamı