ÇOCUKLAR BİZE KARNE VERSE…

Göçer kuşlar geçiyordu üstümüzden
Sarı sıcağa kalmışlar.
Soyulmuş badem yüzlü çocukları
Sait Faik’in
Yürecikleri nedense erken büyüme telaşında,
Terleri gözyaşı olmuş her arnavutkaldırımı taşında.
Öngörülemez yazgıya açılmış göğüs bağır,
Tek göz kutsal tutukevlerinden yükselen anne çağrılarına sağır.
Havanın cıvıl cıvıl serçe serpintili olduğu gün
Zaman durdu aniden
Bir çocuk öldü
Akreple yelkovana asılmıştı.
(K.E. “Çocuk va Zaman”, 3 Temmuz 2018, Büyükdere)

12 YILLIK ÖMÜR!

Dünya, kötü zamanlardan geçiyor. İbni Haldun’un (1332 – 1406), “Coğrafya yazgıdır.” tezi, günümüzde çocuklar için geçerli görünüyor; Ön Asya’da (Anadolu), Kara Afrika’da, Orta Doğu’da…
Geçen hafta, Şanlıurfa’nın Eyyübiye kırsalındaki bir ahırda, 12 yaşında bir erkek çocuğun cesedi tavana asılmış hâlde bulundu. Menzil tarikatına yakın kişilerce kurulup işletildiği öne sürülen kaçak medresenin hemen yanı başında, hayvanların barındığı binada… Cenazesine dört gün sonra ulaşıldığı belirtilen yavrucak, 19 arkadaşıyla birlikte yatılı olarak sözümüz ona ‘eğitim’ görüyormuş. Artık orada neler yaşadıysa iki kez kaçıp 140 km. uzaklıkta bulunan Ceylanpınar ilçesindeki evine dönmüş ama ailesi onu medreseye geri getirmiş.
Derin yoksulluktan mı, “Allah yolunda (!) olsun da başına ne gelirse gelsin!” kör inancından / sorumsuzluğundan mı yoksa ikisi birden mi? Gizemli, feci sonun altında yatan nedenler polisin yanı sıra umarız, toplum bilimciler tarafından da araştırılır.
İleri Batı toplumlarında devlet, bu gibi ailelerin çocuklarını elinden alıyor. Bizde ise sanki çocukları devletten korumak gerekiyor!
Çünkü Türkiye’de, tarikatların devletle bu denli iç içe olduğu bir dönem yaşanmadı.

YANLARINA KÂR KALIYOR

Canına kıyan ya da öldürülen Şanlıurfalı çocuğun adı, Abdülbaki. Aynı zamanda örgün eğitim öğrencisiymiş. Ailesi, kimseden şikâyetçi olmadı. Daha önceki birçok tarikat / cemaat bağlantılı olayda gördüğümüz gibi…
* Süleymancılar’ın iki ayrı yurdunda, sekiz yıl arayla iki facia yaşandı, toplam 28 öğrenci ile iki eğitmen can verdi.
* Bunlarda ilki 2008 tarihli; Konya Taşkent’te, ruhsatsız Kız Kuran Kursu binasında gaz sıkışmasından patlama meydana geldi. Patlamada 17 öğrenci ile bir eğitmen öldü, 29 kişi yaralandı.
* İkincisi 2016’da, Adana Aladağ’daki Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunda yaşandı. İzinsiz, denetimsiz yurtta çıkan yangında 11 öğrenciyle bir eğitmen diri diri yandı ya da dumandan boğuldu.
* Geçen yılın Ocak ayında ise zavallı Abdülbaki’nin yazgı ortağı, bir hekim adayı oldu; Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes Kara… Canına kıyan Enesçik, bıraktığı yazılı iletiyle videoda; özgür olmadığını, ailesinin baskısıyla kaldığı cemaat evinde ibadete zorlandığını, bu arada doktorluk mesleğinin itibarının da kalmadığını intihar gerekçeleri olarak sıralıyordu.

SUDAN’DAN YEMEN’E…

Ölüm, en soğuk sözcük. Can pazarının en korkuncu ise kuşkusuz, savaşlarda yaşanıyor. Yunan yazar Mirivilis’in (1890 -1922), Balkan Savaşı’nı anlattığı kitabının adı bile dehşeti anlatmak için yeterli; “Mezarda Hayat”. (1)
Savaştan en çok etkilenenlerin yine çocuklar olduğu da su götürmez bir gerçek…
* Sudan’daki bir yetimhanede 11 bebek, sağlık görevlileri kaçınca bakımsızlıktan öldü. Ülkeyi, darbeci Ömer el Beşir 30 yıl demir yumrukla yönettikten sonra 2019’da sokağa dökülen halk tarafından devrilmişti. Ardından, askerî yönetim geldi ama ülkede iç savaşa varan kargaşa giderilip de demokrasiye hâlâ geçilemedi.
* Yemen’de ise durum daha da vahim. Sekiz yıldır süren iç savaşta ölen ve yaralanan çocuk sayısı 10 bini aştı. Bunlardan çoğu, 15 yaş altındaki ‘çocuk askerler’… Aralarında Suudi Arabistan ve Katar’ın da bulunduğu ‘ABD güdümlü’ sekiz Arap ülkesi, 2015’te gariban Yemen’e çullanmıştı. Sebeplerden biri, petrol taşımacılığının yüzde sekizinin yapıldığı Babülmendep Boğazı üzerindeki anlaşmazlık. Tarifsiz evlat acıları çeken Yemenliler, aynı zamanda kuru ekmeğe muhtaç. Ve “Babülmendep”, ismiyle müsemma; ‘hüzün kapısı’.
* Yemen, önce 1538 – 1636, sonra da 1839’dan başlayarak II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılına değin Osmanlı egemenliği altındaydı. Bizde, “ümmet” sözcüğünü dillerine persenk edenlerin, hiç Yemen’e yardım eli uzatmaktan dem vurduklarını duydunuz mu? Duyamazsınız; çünkü, işin içinde tarihsel bağları da din kardeşliğini de lafügüzaf kılan ABD buyruğu var.

1907’NİN CUMARTESİ ANNELERİ

* Yemen’den söz edince türküsü hepimizde acı bir çağrışım yapıyor; “Ano (ah o) Yemen’dir / Gülü çemendir / Giden gelmiyor / Acep nedendir?”
Yürek dağlayan bu türküyü yakanlarla onlarca yıldır kayıp çocuklarının kemiğini bile bulmaya razı, günümüzün -her hafta polisçe itilip kakılan / gözaltına alınan – “Cumartesi Anneleri” arasında bir koşutluk olduğunu düşünebilir misiniz?
Türkünün öyküsü şöyle:
* Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdan Fahrettin Altay Paşanın (1880 – 1974) anılarından (2) özetle aktarıyoruz:
“… 1905 yılında redif (yedek er) taburları, Yemen’e gönderildi. İki yıl sonra terhis edilip Trabzon’a getirilecekler, oradan da memleketlerine kolayca gideceklerdi.”
* “Askerler vapurla İstanbul’dan geçerlerse nümayiş (gösteri) yaparlar korkusu Sultan Abdülhamit’i sarmış. Bunun için de hiçbir vapurun İstanbul’a gelmemesini, askerin İskenderun’da karaya çıkarılmasını, karayolu ile dağıtılmasını irade buyurmuş. ”
* “Yemen’den kurtulabilip gelenler zaten bitmişler. Üst baş perişan, mevsim kış, bir sefalettir gidiyor. Kuzeye doğru çıktıkça kış şartları daha da ağırlaşıyor. Zavallı askercikler, bu defa da karlar ve buzlar içinde boğuşuyorlar ve hasta olup köylerde kalıyorlar.”
* “Doktor yok. İlaç yok. Ölüyorlar, köy mezarlıklarının bir kenarına gömülüyorlar. Halk bu mezarlıklara Garipler Mezarlığı adını takıyor. Zavallı ve çilekeş askercikler… Oğlunu yıllarca bekleyip ona kavuşamayan bir ananın yaktığı türkü, şimdi bile kulaklarımızdadır: Ano Yemendir / Gülü çemendir / Giden gelmiyor / Acep nedendir?”

‘PADİŞAHIM ÇOK YAŞA’!

Yüzyıllar geçiyor ama bizim gibi toplumlar için “Coğrafya yazgıdır.” durumu değişmiyor.
Sanki biz bu ‘coğrafya’nın üzerinde yaşamıyormuşuz da ‘coğrafya’ bizim üzerimizde tepiniyormuş gibi!
116 yıl önce, alaşağı edilme korkusundan, perişan durumdaki savaş gazisi Mehmetçiklerin kitlesel ölümüne yol açan zalimler zalimi bir padişah…
2023 yılında, biatçı ‘Padişahım çok yaşa!’ anlayışını sürdüren; çocuklarına ‘din kurbanı’ olmayı reva gören, Atatürk Cumhuriyetinin 100. yılında hâlâ birey / yurttaş olamamış “kul” anne babalar…
Geçen perşembe günü, ilk ve ortaöğretim okullarında öğrencilere karne verildi. Acaba diyoruz, bir kez olsun çocuklar biz büyüklerine karne verseler aramızdan kaçı geçer not alabilir?..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Vahşi sermaye nazarlığı,
Asgari ücret pazarlığı:
“İşten kovmadığıma şükret
Yoksa yerin aç mezarlığı”.

1) Stratis Mirivilis; “Mezarda Hayat”, Can Yayınları, Türkçesi: Nevzat Hatko, Eylül 2008
2) Fahrettin Altay; “Görüp Geçirdiklerim – 10 Yıl Savaş (1912 – 1922) ve Sonrası” , İnsel Yayınları