14 Mayıs 2023 günü, Kafkaesk (*) bir sabaha uyandık.
Prag’lı yazar Franz Kafka’nın (1883 – 1924) “Dönüşüm” öyküsünde, gezgin satıcı Gregor Samsa’yı bir güne hamam böceğine dönüşmüş olarak başlatması gibi…
(Sanatçıların böyle bir özgürlükleri / sihirli güçleri var; her şeyi dilediklerince yaratıp dünyaya gönderebiliyor ya da dönüştürebiliyorlar.)
Biz de o sabah Kafkaesk uyku sersemliğiyle kendimizi sokağa atar atmaz önümüze çıkan her on kişiden ikisinde üçünde, ortak bir gariplik görüp irkildik. Bu kişilerin giysilerinin sırtında iri puntolarla şu yazı yer alıyordu:
“L’Aveugle Par Démocratie”
Yani, ‘demokrasiye kör’.
Türkiye’de miydik yoksa dünyanın baş belası yayılmacıların, halklarını tek tipleştirdiği bir sömürge ülkesinde mi?
Gördüklerimiz bir karabasan olmalıydı ve biz silkinip hayırdır inşallah şaşkınlığını üzerimizden atmalıydık.
Gelgelelim, dört gündür atamıyoruz.
.
ÇAY BAHÇESİNDEKİ KADIN
.
Efendim, gördüğümüz bir karabasan ise bunun altında yatan, ‘bilinçaltımıza işlemesi olası’ öykümüzün başlangıcı şöyle:
14 Mayıs seçimlerinden iki gün önce bir çay bahçesinde bol güneşli, ılık limonata tadında havanın keyfini sürüyorduk.
On metre kadar ötemizdeki plastik sandalyede, orta yaşlı, sarışın bir kadın oturuyordu. Kadının, üzerindeki koyu lacivert hırkanın ensesine yakın bölümünde iri puntolu şu yazı dikkatimizi çekti:
“L’Aveugle”
Görme engelli olmayan bir kişi, nasıl olur da üzerinde Fransızca ‘kör’ yazan bir giysiyle insan içine çıkar? diye gülümsemekten kendimizi alamadık.
Kadın, “L’Aveugle”ün Türkçesini bilmiyor olmalıydı.
Bir ara sandalyesinden doğrulunca gördük ki kadının hırkasının orta yerinde cicili bicili birtakım desenler ve etek kısmında da üstteki yazının devamı var:
“(L’Aveugle) Par Amour”
Meğer kadıncağız “aşka kör”müş!
.
TEYVE’DEN AYTEN ALPMAN’A“
.
Aveugle”, aynı zamanda Fransız şarkıcı Mireille Mathieu’nün dünyaya sevdirdiği bir şarkının adı. Güftesi, insanı kalabalık kentlerin ömür törpüsü dağdağasından alıp kırsalın cennet bahçelerine götürüyor:
“Köyde, umudunu kemanına bağlayan kör bir adam vardı
Bakışı bulutlarda, yüzünde bir gülümseme…”
“(…) Parmaklarının altından yağmur ve güzel hava doğuyordu.”
Ancak “Aveugle” şarkısınınn aslı, romantizm konforundan hayli uzak. Geleneksel bir Yahudi halk ezgisi; “Rabbi Elimelekh”. 1900’lü yılların başında, Rusya’da yaşayan Yahudilerin çektiği acıları anlatıyor. “Damdaki Kemancı” müzikalinde, sütçü Tevye’nin (Cüneyt Gökçer) söylediği şarkılardan biri aynı zamanda. Bizim de yabancımız değil; ünlü caz sanatçısı Ayten Alpman (1929 – 2012) tarafından yerli uyarlaması yapılmıştı. Fikret Şeneş’in yazdığı sözleriyle 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan beri her dinlediğimizde ulusal duygularımızı şahlandırıyor:
“Bir Başkadır Benim Memleketim”
Müzik evrensel, toplumların acıları da insanlığın duygudaşlığı (empati) ölçeğinde öyle.
Türkiye’de, ‘giderlerse gitsinler’ci anlayış egemenliğini sürdürdükçe dünyanın dört bucağında, Yahudilerinki gibi biz Türklerin de bir ‘diaspora’sı olacak.
Yurtdışında yaşayan T.C. vatandaşlarının sayısı, Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 6,5 milyonu geçmiş. Buna bir de yabancı devlet uyruğuna geçmiş olan Türkleri katarsanız köklerinden kopmak zorunda kalanlarımızın sayısı sanırız komşu Yunanistan’ın nüfusunu aşar.
.
BİR SEÇİM Kİ!..
.
14 Mayıs 2023 seçimlerinin biz bu satırları yazarken henüz kesinleşmemiş olan sonuçları, yukarıdaki şarkıyı bizlere bu kez de ‘arabesk ağlaklığı’ ile söyletiyor.
“Bir Başkadır Benim Memleketim”
Cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura kaldı ama seçmenlerin neredeyse yarısı, -yoğun Anayasa tartışmalarına karşın- yeniden aday olan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığından memnun görünüyor.
Adaylardan bizce başarılı bir seçim kampanyası yürüten Kemal Kılıçdaroğlu, ondan dört küsur puan geride.
Yüzde beş dolayında oy alan bir diğeri Sinan Oğan, yarıştan çekilip hangi adayı destekleyeceği beklentisiyle ikinci tur için ‘kilit aday’.
Bu arada, 21 yıllık iktidar yorgunu AKP, bir miktar sandalye yitirmesine karşın, oyların yaklaşık üçte birini aldı. Ortağı MHP ile birlikte (Cumhur İttifakı) Meclis’te çoğunluğu elinde tutmaya devam edecek.
Cumhuriyet döneminin ‘beşte bir’lik süresini tüketen (21 yıllık) AKP iktidarı, böylece -arada erken seçim olmazsa- beş yıllık ilaveyle 26 yıla evrilip çeyrek yüzyılı devirecek.
Dolayısıyla medyamızdan parlamento haberlerini alırken en sık karşılaşacağımız tümce şu olacak:
“Muhalefetin önceki on bin önergesi gibi, bugün Meclis’e verdiği de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.”
Yüce Meclis’teki ‘ret cephesi’nde çehreler de bir hayli değişiyor.
AKP, Hüda – Par’dan dört kişiyi Meclis’e taşıdı; hani şu ‘domuz bağcı’ terör örgütü Hizbullah’ın siyasal uzantısı; Anayasa’nın ‘değiştirilemez’ ilk dört maddesini kabul etmeyen, şeriatçı, milletvekili andı içmeye karşı çıkan, bölücü temsilcilerini…
Onlara bir de kimileri aşırı sert, kutuplaştırıcı, kışkırtıcı demeçleriyle toplumu sürekli geren bakanların, dokunulmazlık zırhına bürünmeleri için milletvekili yapılmaları da eklenince varın, yeni Meclis’in tablosunu siz düşünün.
Erdoğan, 28 Mayıs’ta yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse bunlardan her birinin sırtını dayayacağı Saray duvarları, üstelik daha berkitilmiş olarak varlığını koruyacak.
Yok eğer Kılıçdaroğlu’nu 13. Cumhurbaşkanı seçersek her türlü güçlüğe karşın adalet, ekonomi, ulusal eğitim, iç ve dış barış, üniversite özerkliği, tarım/ sanayi, bilim / sanat, rantın kutsanması yerine emeğin değer kazanması, doğamızın korunması vb. birçok yaşamsal alanda ulusça yeniden düze çıkma umutlarımız canlanacak.
Bilim adamları; insan beyninde, birbiriyle kesintisiz, baş döndürücü bir etkileşim içinde olan ‘seksen milyar nöron’un (beyin hücresi) bulunduğunu söylüyorlar.
‘Demokrasiye kör’, Kafkaesk bir beş yıl daha yaşamayalım diye anımsatalım, istedik.
.
DİL YANLIŞLARIMIZ
.
Tv yöneticileri, kanala sunucu seçerken, adaylara aşağıdaki temrini (alıştırma) söyletmeye çalışsalar çok iyi olur:
Lâpa lâpa kar yağarken lôrd, Lâleli’deki lôkantanın lôcasında, lôkumları lôkma lôkma yutuyordu.
* Özel bir tv kanalında, iddialı bir adla (Ben Bilirim) yayımlanan bilgi yarışması… 18 Nisan akşamı ekrana getirilen bölümde sunucu, “mahlas” sözcüğünü bir değil iki kez ‘kalın l’ ile sesletti.
Oysa ekrana çıkmadan önce, TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’üne bakmış olsa ‘takma ad’ anlamındaki Arapça kökenli sözcükle ilgili şu notu görecekti:
‘l’ ince okunur.
* Fenerbahçe futbol takımının, Konyaspor’u 4-0 yendiği karşılaşmayı anlatan TRT sunucusu da Sarı – Lacivertlilerin lacivertini hep ‘kalın l’ ile söyleme becerisini (!) gösterdi.
(Bu arada, yazılı medyadaki meslektaşlarımıza, Fenerbahçe özel adının yerine ‘Sarı – Lacivertliler’ sıfatını kullanırken her iki sözcüğün başındaki ‘s’ ile ‘l’ harflerini büyük yazmaları gerektiğini belirtelim.)
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
-(U)sandık-
Seçim mevsimindeyiz
Bahar bile yalancı.
(*) Kafkaesk: Franz Kafka’nın yapıtlarındaki gibi, ‘tehdit edici, korkutucu’ anlamlarında sıfat. Aynı zamanda, ‘bilinen, algılanan gerçeklikten kopma, uzaklaşma’ demek.