B. PEHLİVAN, MOLİERE İLE AYNI CEZAEVİNDE!

Gazeteci Barış Pehlivan, geçen hafta beşinci kez -ve haksız yere- cezaevine kapatıldı. Değerli meslektaşımız, yeni koğuş arkadaşlarından biriyle tanıştırılınca kendisiyle şaka ediliyor sandı. Ya da tanıştırıldığı kişinin aklından zoru olmalı, diye düşündü.
— Bu dostumuz, Mösyö Molière.
— Herhâlde, soyadı benzerliği… Bildiğimiz Fransız oyun yazarı Molière olduğunu söylemeyecek sanırım.
Sözü, bu kez tanıştırılan kişi aldı:
— Barış Bey, koğuştakiler de sizin gibi inanmakta hayli güçlük çektiler ama artık biliyorlar ki ben o’yum.
— Nasıl yani? Siz 17’inci yüzyıl Fransa’sında yaşamamış mıydınız?
— Evet. Reenkarnasyona inanmazdım ama Türkiye’de yeniden dünyaya geldim.
— Peki, neden cezaevindesiniz?
— Dört yüz yıl önce Fransa’da “Tartuffe” adlı tiyatro oyununu yazdığım için…
— Hah, şimdi oldu! Oyunu anımsıyor gibiyim ama ‘iddianame’ye dönüşmüş biçimini sizden dinlemek isterim.

DÖRT YÜZ YILLIK ‘İMA’!

— “Tartuffe”, kendine dindar süsü veren ikiyüzlü bir karakterdir, biliyorsunuz. Ona körü körüne inanan dinibütün varsıl Orgon’a yanaşıp Orgon ailesiyle birlikte yaşamaya başlar. Ev sahibi, zamanla evin yönetimini Tartuffe’e bırakır. Savcının hazırladığı iddianameye göre, ülkemizi yönetenleri ima yoluyla Tartuffe’e benzetip onlara ikiyüzlü demişim.
— Dört yüz yıl önceden Türkiye’nin bu günlerine gönderme yaptığınız iddia ediliyor yani.
— Dahası var! Orgon, evinin yönetimini Tartuffe’e bırakmakla kalmaz, tapusunu da onun üzerine geçirir ya! Savcı bey, bunun altında da yine ima yollu bir çapanoğlunun yattığını düşünüyor. Oyunda ayrıca Tartuffe’ün gerçek yüzünü, evin hizmetçisi Dorine ortaya çıkarır, bildiğiniz gibi. İşte, Dorine karakteri de savcı beye göre aslında halkı simgeliyormuş ve böylece ben, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmişim.

SANATA, ADALETE ‘FRANSIZ’

— Sizi çok iyi anlıyorum. Yalnız, dünyaya ikinci kez Türkiye’de geldiğiniz hâlde soyadınız neden Türk soyadı değil?
— Öyleydi ama değiştirip herkesin bildiği eskisini, Molière’i seçtim. Aslında, Molière benim takma soyadım; gerçeği Poquelin. Cezaevine kapatılınca ilk işim Fransız Büyükelçiliğine dilekçe yazıp durumumu anlatmak oldu. Şimdi Fransız yetkililerin Türk yöneticileri arayıp beni serbest bıraktırmalarını bekliyorum. Umutluyum.
— Son bir soru: Siz, Tartuffe’ü yazdığınız zaman Fransa’da özgürlüklerin olmadığı Kral 14. Louis dönemiydi. Oyuna, saray tepki göstermedi mi?
— Hayır, tam tersine!.. Kral, ilk temsilde oyunu izleyip beğendi. Sonradan, dönemin Tartuffe’leri olan sahte dindarlar sarayı etkileyip oyunu yasaklattılar. Ama, Kral beni Bastille zindanına kapattırmadığı gibi, bana ayda yedi bin livre (eski Fransız lirası) ödemeye devam etti. Türk argosunda “Fransız kalmak” diye olumsuz bir deyim var ya! Söz aramızda, Fransızlar ne sanata ne de adalete, en katı istibdat dönemlerinde bile kimileri gibi Fransız değillerdi!
SON SÖZ:
Sayın okur, zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına.
Bizim elimizden çıkma (ya da siz ‘çakma’ diyebilirsiniz) oyun burada sona eriyor.
Darısı ‘uzun edenlerin’ başına.
Sürçülisan ettikse affola!
Perde!..

DİLYANLIŞLARIMIZ

Bir tv kanalındaki tartışma izlencesinde, 6 Ağustos 2023 akşamı ekrana yazılan başlık (televizyoncu diliyle “KJ”):
“CHP, sağa açılma politikasından vaz mı geçiyor?”
Farsça ad soylu “vaz” sözcüğüyle Türkçe “geçmek” eyleminden oluşan bileşik eylem, bitişik yazılır:
“Vazgeçmek”
İki sözcüğü birbirinden ayırıp araya “mı” ilgecini (edat) sokamazsınız.
Dolayısıyla eylemin doğru çekimi:
“Vazgeçiyor mu?”
Bu arada, “mı, mi”nin “soru eki” değil, “ilgeç” (*) olduğunu vurgulayalım.
Galiba, bu ilgecin sözcüklere bitişik yazılma yanlışı; düşün (fikir) gazetelerinin çapraz bulmacalarında bile “soru eki” diye geçmesinden kaynaklanıyor.

YALNIZ / YANLIŞ AYRIMI

Aynı tv kanalının 9 Ağustos 2023 günkü sabah haber bülteninde, bir milletvekilinin sözleri, ekranda şu başlıkla verildi:
“Depremzede yanlız”
Ve bu yazım yanlışı gün boyu yinelendi. Ne kanal yetkililerinden ne de izleyicilerden ayırdına varıp da uyaran kimsenin olmaması çok üzücü.
Başlıktaki ikinci sözcüğün doğru yazım ve sesletimi (telaffuz), tabii ki şöyle:
“… yalnız”
Türkçe “yalın”dan geliyor; “yalınız” orta hecedeki sesin (-ı-) düşmesiyle “yalnız” (sıfat ve belirteç) olmuş.
Öte yandan, “yanlış” sözcüğü de “yanılış” adının aynı değişimine uğramasından ibaret.
Yanlış hesap Bağdat’tan dönüyor ama ‘yanlış Türkçe’ sanki ‘dönülmez akşamın ufkunda’ !

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Uyuşturucu taciri Yahudi’ye,
İsrail’in ‘rica’sı ile tahliye.
Halkımı afyonlayanların ‘hukuk’u:
‘Uyandırma’ cezası gazeteciye!

(*) İlgeç (Ar. edat, Fr. préposition): Kendi anlamı olmayan; bir tümcede, önünde yer aldığı sözcükle ardından geldiği sözcükler ya da öteki öğeler arasında anlam ilgisi kuran ve anlamı bunlarla belirginleşen sözcük türü.