19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyoruz.
Mustafa Kemal, doğum tarihini bilmediği için 19 Mayıs’ı doğum günü olarak benimsemişti.
Bugün, O’nun 140. doğum yıldönümü.
Kimileri, bu anlamlı günün adını bir emir kipi gibi, “Atatürk’ü anma!” diye söyleyedursunlar…
İyi ki doğmuş Mustafa Kemal.
HANNİBAL’İN YAPAMADIĞI
Batılı tarihçiler, Kartacalı komutan ve devlet adamı Hannibal‘i (anıt gömütlüğü Kocaeli, Gebze’de) bütün zamanların en büyük askerî dehalarından sayarlar.
Mustafa Kemal Atatürk de öyledir.
Üstelik, Hannibal’den farklı olarak Atatürk, ‘barışçıl’ bir başkomutandı.
Hannibal’in Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yürüyüşü, “Roma’yı yıkmaya” yönelik yani saldırı amaçlıydı. O, ülkesi için gözdağı saydığı Eski Roma ile savaşmak üzere ordusuyla sarp Apenin Dağları’nı aşarken askerlerine tarihe geçecek şu ünlü sözü söylemişti:
“Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil!”
Bizim dâhi Başkomutanımız Mustafa Kemal’in yaptığıysa “topyekûn bir savunma”ydı. Bu uğurda bir “hatt-ı müdafaa (savunma hattı” yoktu, “sath-ı müdafaa (savunma yüzeyi)” vardı ki “o satıh, bütün vatan“dı.
Çünkü, “memleketin her köşesi bilfiil (gerçekten, eylemli olarak) işgal edilmişti”.
Hannibal, Avrupa yürüyüşünde bozguna uğradı ama ondan yaklaşık ‘iki bin iki yüz yıl sonra’ Mustafa Kemal, Anadolu’ya ve Trakya’ya yürüyen Avrupa’yı, dünya tarihinin en saygın ‘kurtuluş savaşı’ ile yendi.
O, yol bulamadığı yerde kendi yolunu açmış, işgal altındaki ülkesini yöneten padişahın hakkında idam fermanı çıkarmasına karşın yoldan çekilmemişti.
19 YILDA MUCİZELER
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa Kemal Atatürk, 1938 yılının 10 Kasım’ına değin yalnızca 19 yılda, mucizevi işler başardı:
* Millet Meclisi’nin açılışından (23 Nisan 1920), savaş meydanlarında kazandığı utkulara,
* Saltanatın kaldırılmasından (1 Kasım 1922), Cumhuriyet’in ilanına (29 Ekim 1923),
* Eğitim Birliği Yasası ile ülkedeki tüm bilim ve öğretim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmasından, halifeliğe son verilmesine (3 Mart 1924),
* Dinin hukuk dizgesinden ayrılarak ‘laik çağdaş hukuk dizgesi’nin benimsenmesi demek olan Türk Medenî Yasası (17 Şubat 1926) çıkarılmasından, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanmasına (1930 – 1934),
* Arap Abecesi‘nden Latin Abecesi’ne geçilmesine (1 Kasım 1928), Türk’ün tarihteki izlerini bilimsel ölçütlerle sürebilmek için Türk Tarih Kurumu’nun (TTK, 12 Nisan 1931) ve Türkçemizin ‘yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılıp’ öz güzelliğinin, varsıllığının ortaya çıkarılması için de Türk Dil Kurumu’nun (TDK, 12 Temmuz 1932) kurulmasına…
Hangi birini sayalım!
‘ÇÖLDE SAKLI YAŞAM’
Biz mucize dedik ama Atatürk, Türk’ün gizilgücüne (potansiyel) bütün yüreğiyle inanıyordu.
Yunus Nadi, “Türkiye’yi Sokakta Bulmadık” adlı kitabının (*) “Mustafa Kemal ile Uzun ve Tarihi Bir Hasbihâl (söyleşi)” başlıklı bölümünde, Ulu Önder’in (1920 yılında) kendisine söylediği şu sözleri aktarıyor:
“…Bu çölden bir hayat çıkarmak, bu inhilalden (çözülme) bir teşekkül yaratmak lazımdır. Mamafih (yine de) sen ortadaki boşluğa bakma. Boş görünen o saha doludur, çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O millettir, o Türk milletidir.”
[Mustafa Kemal’in Yunus Nadi (Abalıoğlu) ile yakınlığı boşuna değildi.
Bu değerli gazeteci ve düşün insanı, 1918’de kurduğu Yeni Gün gazetesinin matbaasını iki yıl sonra İstanbul’dan Ankara’ya taşıyarak Millî Mücadele‘ye yazılarıyla büyük destek verdi. 1924 yılında da Cumhuriyet gazetesini kurdu.]
Osmanlı’nın son döneminde bile en iyimser öngörüyle yüzde 9,6’sı okuma yazma bilen Türk halkı, benzersiz sezgisiyle kurtuluşun Mustafa Kemal Atatürk’te olduğunu görüp O’nun ardından gitmişti.
Büyük Önder’in ulus kimliğini kazandırdığı aynı halk, kimilerince hâlâ “çöl sanılan bu âlemde“, kesinlikle inanıyoruz ki kendisini yeniden bağnazlığın kör karanlığına çekmek isteyenlere fırsat vermeyecektir.
19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.
İyi ki doğdun, Mustafa Kemal Atatürk.
DİL YANLIŞLARIMIZ
Futbolda “Süper Lig” şampiyonu olan BJK’yi kutluyoruz.
Satışı en yüksek gazetelerimizden birinin, 16 Mayıs 2021 günkü internet sürümünde yer alan konuyla ilgili haberden bir paragraf:
“… Siyah-beyazlılar performans primi (80 milyon TL), sezon sonu sıralama primi (50 milyon TL) ve ‘Ayak bastı parası’yla birlikte kasaya önemli bir girdi sağlayacak. Şampiyonlar Ligi’ne direk katılımdan ise 40 milyon Euro’nun gelmesi bekleniyor.”
Yukarıdaki iki tümceye sığdırılabilen (!) yanlışlar:
1- Siyah – beyazlılar tanımlaması, BJK’nin yerine kullanılmış olduğu için özel ad gibi yazılır; Siyah – Beyazlılar.
2- ‘Bir yere dışarıdan gelen insan ve eşyadan alınan vergi, toprakbastı’ anlamındaki “ayakbastı”, bir bileşik sözcüktür, bitişik yazılır.
3- Bir ekonomi terimi olan “ayakbastı” zaten ‘para (vergi) ödenmesi’ anlamı içerdiğinden ayrıca “para” demeye gerek yoktur.
4- Tümce içindeki alıntılar, ancak özel ad ya da ayrı bir ‘bağımsız tümce’ olduğunda büyük harfle başlar. O yüzden ‘ayakbastı’nın ilk a’sı küçük harfle yazılmalı.
5- ‘Doğrudan, aracısız’ anlamındaki Batı kökenli sözcüğün sonunda ‘t’ sesi vardır; “direkt” (Fr. direct).
6- Avrupa Birliği’nin para birimini, her ulus kendi dilinde yazıp okuyor; -ilk harfi ‘e’ küçük yazılan- euro’ya; İngilizler ‘yuro’, Fransızlar ‘öro’, Almanlar ‘ayro’ (au:roo) diyorlar. Bu para biriminin Türkçesi, “avro”dur.
TRİBÜN – TÜRBİN FARKI
* Bir tv kanalının üst düzey yöneticisi, eleştirdiği politikacılardan pek farklı olmayan, sert bir biçemle (üslup) konuşuyor, zaman zaman da ekrandan parmak sallıyor.
Bu arada, her izlencesinde sık sık dil yanlışına düşüyor.
Özellikle de yabancı kökenli sözcükleri ya birbirine karıştırıyor ya da yanlış sesletiyor.
‘Spor salonu, stadyum, hipodrom vb. yarışma ve gösteri yapılan yerlerde seyircilerin oturduğu koltuklu ya da basamaklı bölüm, sekilik’ demek olan “tribün”e (Fr. tribune) hep “türbin” diyor.
Oysa bilindiği gibi, “türbin”in (Fr. turbine) anlamı başka: ‘Su, buhar, gaz gibi herhangi bir akışkanın hareket enerjisiyle ve birtakım özel düzenler yardımıyla dönerek çalışan araç.’
Aynı zamanda eski bir futbolcu olan bir spor yorumcusu ise 15 Mayıs gecesi, BJK’nin bileğinin hakkıyla şampiyon olduğunu belirtirken sözcüğü kerelerce şöyle sesletti (telaffuz etti):
“Türübün”
Güler misin, ağlar mısın!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Cânım iç denizi kurutup
Orta Asya’dan sürüldüğümüz
Anadolu, talan yolu;
Cerattepe, Kaz Dağları,
Karabiga, İkizdere…
Yeni kavimler göçüyle
‘Şüheda fışkıracak’ yurt nere?
(*) Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., Ağustos 1997, İstanbul, sayfa 109