Aşı karşıtı, doksan yaşında bir kadın, korona virüsünün alfa ve beta adı verilen iki ayrı değişkesine (varyant) birden yakalanarak yaşama veda etmiş.
Kadının ölümüne şaşırdık; çünkü o bir Türk değil, Belçikalı. Böyle şeylerin hep bizde olmasına alışkınız.
Ama, çok geçmeden bu kez Belçikalı değil, bir Türk ‘bacımız’ bizi irkiltti. Sokakta gördüğümüz ‘bacı’nın üzerindeki tişörtte, onlarca punto iriliğinde şöyle bir yazı vardı:
“Je te veux”
Bu Fransızca tümcenin Türkçesi:
“Seni istiyorum.”
Evet, eskilerin deyişiyle ‘aynıyla vaki’.
Paramızın değeri yerlerde sürünürken yabancı yatırımcı (!) arayan talihsiz bir hayat kadınından söz etmiyoruz.
Saçlarının yarısını turuncuya, öteki yarısını cart yeşile boyamış, dudakları pirsing’li, özgür ruhunu tepeden tırnağa görüntüsüne de yansıtma cesareti gösteren bir genç kadın da değildi, gördüğümüz…
Belki geleneksel bayram temizliğini yeni bitirip evini sakız gibi yapmış olmanın rahatlığıyla akşam alışverişine çıkmış, ellili yaşlarında, sıradan bir ev kadınıydı.
.
SOMUT DELİ(L)
.
Hanımefendi Fransızca bilseydi elbette böyle bir tişörtü giyip sokağa çıkmazdı.
İlginç (!) olan, giysisindeki yabancı dilde yazının anlamını merak edip öğrenme gereği duymaması.
Bu durumda, “je te veux”yü kendisine yapılmış açık bir çağrı sayacak sapıkların tacizine uğrasa karakoldan da mahkemeden de “suçlu” çıkabilir!
Zaman, o zaman.
Taciz de değil, basbayağı tecavüzcülüğü tescilli kimi tarikat şeyhlerinin, beyinlerini belden aşağıya ‘aldırmış’ oldukları, her fırsatta yumurtladıkları incilerden, kadına / çocuğa bakışlarından belli.
‘Tişörtten vazife çıkaracak’ okumuş (y)azmışların da sürüsüne bereket olduğunu medyadaki haberlerden öğreniyoruz.
Kaldı ki Meclis’ten geçen “4’üncü Yargı Paketi”ne göre artık bu ve benzeri ‘vazife çıkarma’ suçlarında tutuklama için “somut delil” koşulu aranacakmış.
Sözümüz ona, kendini savunurken “Bizim de nefsiniz var.”diyebilen çocuk istismarcısı tarikat şeyhinin müritlerince sosyal medyada “Müjde!” diye paylaşılan yeni yasal düzenlemeyle bakın, ‘somut delil’ aranacak suçlar hangileriymiş:
Çocuğa ve kadına yönelik olanlar da dâhil cinsel saldırı / istismar, taciz, ayrıca kasten öldürme, işkence…
Hâlen delil toplamada zaten büyük sıkıntılar yaşandığına dikkat çeken hukukçular, “Cinsel istismarın önünü büsbütün açacak, bu suçların cezasız kalmasını daha da yaygınlaştıracak bir durumla karşı karşıyayız.” diyedursunlar.
Gazeteciyi, bilim / sanat / düşün insanlarını, öğrencileri tutuklarken aranmayan ‘somut delil’, söz konusu ahlaksızlık zanlıları suçlanırken aranacak.
Elbette bu arada tecavüzcü, yargıç karşısına kravat takmış olarak çıkıp bir de ‘iyi hâl’ indiriminden yararlanıyor / yararlanmayı sürdürecek.
Mahkeme salonunda; mağdurdan ‘somut delil’ istenince cinsel tecavüzcü tarafından -bu kez insanı güldürmek bir yana, öfkeden delirtecek – Kemal Sunal’lı trajikomik film sahnelerinin yaşatılması bile sürpriz olmayacak.
.
DİL YANLIŞLARIMIZ
.
En yüksek satışlı gazetelerimizden birinin, 3 Temmuz 2021 günkü sayısından bir başlık:
“Meslek örgütleri açıkladı: Zama zam geliyor”
Bu ayın başında, elektriğe (yüzde 15) ve doğalgaza (yüzde 12) zam yapılmasına, kimi meslek örgütlerince tepki gösterildiği aktarılan haberin metninde de aynı dil yanlışı yineleniyordu:
“Zama…”
Bir şeyin fiyatını ya da sunulan hizmetin karşılığı olan ücreti artırma, bindirim, anlamlarındaki Arapça kökenli sözcüğün, yönelme eki aldığında son sesi (m) ikizleşir.
Doğru yazım ve sesletim:
“Zammı, zamma…”
.
‘EL Pİ Cİ’ NEDİR?
.
Milletvekili seçildiği partiden geçen yıl ihraç edilip parti değiştiren bir parlamenter de 5 Temmuz 2021 günü düzenlediği basın toplantısında, türlü mal ve hizmetlere yapılan son zamlara değinirken şöyle dedi:
— El pi ci’ye litre başına 39 kuruş zam…
Yüksek fiyat artışı eleştirisinde haklı olan sayın milletvekilinin, bu arada LPG’yi “el pi ci” diye okuması üzerine gülmekten kendimizi alamadık.
LPG; bilindiği gibi her biri Batı kökenli ama Türkçeleşmiş olan “likit petrol gazı” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır; yazıldığı gibi “le pe ge” olarak okunur.
Öte yandan, ünlü müzik grubumuz Mazhar – Fuat – Özkan’ın kısaltması da söz konusu üç Türk erkek adının baş harflerinden oluşuyor: “MFÖ”. Ama, örneğin Mazhar Alanson’a sorarsanız grubun adı “em ef ö”dür.
En basitinden bu Türkçe duyarsızlığı (ya da anlatımı “Türk kaşığıyla… “diye başlayan malum özenti) karşısında:
Mazeretim var, asabiyim ben!
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
-Orhan Veli’den esinle-
Soma’da, Ermenek’te
Yedi kat altında yerin
Yabanıl ilkelliğe gömüldü
Üç yüz on dokuz
‘Kömür karası’ yüz.
.
Açlığa başkaldıran sağlar,
Kazma ucundan çalınan ekmeğinin
Peşi sıra on beş yıldır
Yürürken can verdiyse eğer
‘Yüz karası’, bizimki.