Atasözü ve deyimler, ulusların -kimi zaman insanlığın- binlerce yıllık yaşam birikimiyle oluşmuş; salt olumlu değil, olumsuz değer yargılarını da anlatan özlü sözlerdir. Bunların kimileri öğüt niteliğindedir; kimileriyse kişilere ve toplumlara yönelik eleştiri, yergi, alaysılama / tersinleme (ironi) içerir.
Ekinimizin (kültür) temel taşlarından olan atasözleri ve deyimlerdeki sözcükler, değiştirilemez. [Yalnızca, kimilerinde adıllar (zamir) değiştirilebilir ki o durumda tümcenin öteki kimi ögelerini de değiştirmek gerekir. Örnekler: “Sen işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına.”; “Ben işimi kış tutayım da yaz çıkarsa bahtıma.”]
Atasözü ve deyimlerimizi ne yazık ki bilinçsizce, bilgisizce, sorumsuzca değiştirerek kullanıyoruz.
TALKIM / TALKIN / TELKİN
* Bir siyasal parti liderimiz, 4 Temmuz 2021 günkü konuşmasında, siyasal rakibini eleştirirken bir deyimi -yukarıda sözünü ettiğimiz adıl değişikliğiyle- şöyle kullandı:
“Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın.”
Atasözündeki “cürüm” (suç) olarak yanlış söylenip yazılan sözcüğün doğrusu “cirim”dir (hacim). “Ateş olsa cirmi kadar yer yakar”; düşmanlarımızı gözümüzde gereğinden fazla büyütmemeliyiz, anlamında.
* Bir tv kanalının hem sıcakkanlı hem de doğru Türkçeye özen gösteren başarılı ana haber bülteni sunucusu, belki de ‘sakınan göze çöp batar’ örneği- sık sık dil yanlışına düşüyor.
Sunucu, 10 Haziran 2021 günü, bir siyasal partimizin içinde tartışmalar yaşandığını ancak bunların parti dışına sızdırılmadığını belirtirken şöyle dedi:
“Kol kırılır, yen içinde kalır.”
Oysa bu atasözümüzde yüklem (“kalır”) yok:
“Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen (kürk) içinde.”
‘Her ailede, her küçük toplulukta birtakım kırgınlıklar, anlaşmazlıklar ya da kavgalar olabilir. Ancak bunlar o ailenin ya da o topluluğun bir anlamda sırrıdır. Bu gibi olayların başkalarına anlatılması birtakım sakıncalar doğuracağından, gizli tutulmasında yarar vardır.’ demek (1).
Aynı sunucu, 1 Temmuz 2021 günkü ana haber bültenini sunarken de bir deyimi yanlış söyledi:
“Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı”
“Talkım”, çiçeklerin büyümesindeki bir aşamaya verilen ad. Deyimde geçen sözcüğün doğrusu “talkın”; ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinsel sözler, demek. (“Talkın”ın bir anlamı da “telkin”.)
ÖZDEYİŞ ATASÖZÜ OLDU!
* Öte yandan, atasözü ile özdeyişi birbirine karıştıranlarımız var.
Ünlü bir sinema yazarının, 4 Temmuz 2021 günkü gazete köşe yazısında geçen şu tümce dikkatimizi çekti:
“… Böylelikle, doğru müzik kullanımına ve iyi bestelere görünürlük kazandırmayı hedefledik, ‘Marifet iltifata tabidir’ atasözünden hareketle…”
Sayın yazarın ilk yarısını alıntıladığı sözün tamamı:
“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir.”
Herhangi bir işte başarı kazanan kişi övülür ve desteklenirse daha da başarılı olur, anlamında.
Ne var ki bu bir atasözü değil, özdeyiş.
Özdeyiş; bilindiği gibi söyleyeni belli olan özlü söz (Osm. vecize) demek.
Sözün sahibi de çok yönlü bir sanat / eğitim insanımız; Tanzimat dönemi şair ve yazarı, sözlükçü, öğretmen, eleştirmen Muallim Naci (1849 – 1893).
Yukarıda, bilindiği gibi dedik ama sözün gelişi… Çünkü, Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Güncel Türkçe Sözlük’ünde de “Marifet iltifata tabidir”, bir atasözü olarak geçiyor. Elbette, TDK’ye güvenilerek hazırlanan tüm okul kitaplarıyla yardımcı ders kitaplarında da…
AVARE / AVARA KASNAK
* Son haftalarda kimi politikacılardan birkaç kez işittiğimiz söz:
“Avare kasnak”
Ülke sorunlarına çözüm bulması gerekenlerin bu uğurda çaba harcamak yerine, boşa zaman geçirdiklerini anlatmak için sözümüz ona bu deyimi kullanıyorlar.
Deyimin doğrusu; –bir harf farkıyla- “avara kasnak”. Dişlileri, milleri döndürmeden boşa çalışan makine düzeneğinden esinlenerek türetilen deyim, ‘hiçbir işe yaramayan kimse’ anlamına geliyor.
* Bir başka deyimin daha da sıklıkla yanlış kullanılan biçimi:
“Deveyi hamuduyla yutmak (götürmek)”
Daha önce de yazdık; Farsça ‘deve semeri’ demek olan sözcük “hamut” değil, (ilk hecesi uzun okunan) “havut”. Dolayısıyla ‘kendine çıkar sağlamada sınırsız bir açgözlülüğü’ anlatan deyimin doğrusu, “deveyi havuduyla yutmak (götürmek)”.
TEŞEKKÜRLER, HÜSEYİN MOVİT
Yılların başarılı Türkçe eleştirmeni, değerli dost Hüseyin Movit (doğ. 1940) sağ olsun, birbiri ardına yayımladığı dört kitabını imzalayıp bize göndermiş. Kitaplardan “Türkçenin Doğrusu ve…”; “Türkçesi Varken… Neden?”; “Yamuk Türkçe Öğrenenler İçin” adlarını verdiği üçü, Movit’in medyamızdan saptadığı dil yanlışlarını içeriyor. Dördüncü kitabın adı, “Haliç’in Cefasını Çeken Balat’ın İnsanları”…
Makam-ı Balat Yayınları arasında çıkan her dört kitap, ‘hem eğlenceli hem de öğretici’ niteliğiyle yaz dinlencenizi renklendirebilir. Özellikle, “Balat’ın insanları”ndan bir ‘seyyar dişçi’nin oğlu olan Marlon Kemal’in, gaspçılıktan hukuk fakültesini bitirip savcı olmasına değin uzanan ama acıklı biten ‘film gibi’ yaşamı, çok ilgi çekici.
Yine, Orhan Kemal‘in gedikli berberiyle ilgili öykücüğü (anekdot) sanırız ilk kez okuyacaksınız.
Teşekkürler, Hüseyin Movit.
(Kitapları isteme adresi: pandispanyagazetesi@gmail.com)
İZNİNİZLE…
Tatsızız. Mutsuzuz. Canımız burnumuzda. Hemen her alanda toplumca çok zorlu geçen yılların yorgunuyuz. Biraz kafa dinleyebilmek umuduyla eylül ayı ortalarına değin izin rica ediyoruz. YeniGün’de yeniden buluşup hâlleşmek dileğiyle hoşça kalın.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Ağustos böceği
Çok iyi biliyor ki
Yasaklar…
İçinde en güzel
Senfonileri saklar.
(1) Yusuf Çotuksöken; “Atasözlerimiz”, Özgül Yayınları, 7. Basım, İstanbul, 1994, sayfa 72