GÜVERCİN AYAĞI KIRMIZISI

Herkesin herkesten ve her şeyden öğreneceği ne çok şey var.
‘Şahsen’ son öğrendiğimiz:
Tüm güvercinlerin ayakları kırmızıymış.
Bize bunu bir güvercin öğretti.
Birkaç haftadır evimizin balkonuna gelip konuyor. Biz yemini, suyunu hazırlayıp her gün tazeledikçe yatıya da kalmaya başladı. İki saksılığı boşaltıp iki ayrı tünek yaptık ama o, balkondaki lambanın üzerinde gecelemeyi yeğledi. Eğimli yüzeyde arada bir kayıp düşme tehlikesini göze alarak…
Parlak gri – beyaz tüyleriyle gelin gibi alımlı, süzüm süzüm süzülen ‘paçalı’ bir güvercin bizimki.

SEVİLİNCE DİLE GELDİ

Ayak bileklerini kavrayan süt beyazı ‘paçalarının’ altından, çingenepembesine çalan çok hoş kırmızı renkteki ayak uçlarını görünce kapıldığımız şaşkınlığı -elbette bir de sevildiğini- anladı; kendine özgü boğuk sesiyle konuşmaya başladı bizimle:
— Bilmiyor musun akıllım; biz güvercinlerin ayakları kırmızıdır.
— Vallahi bilmiyordum, sayende öğrenmiş oldum.
‘Paçalı’ olmaları, onların rüzgârdan daha çok yararlanmalarını sağlıyormuş. Bu nedenle hem havalanma hem uçuş hem de konuşları daha hızlı ve gösterişli oluyormuş.
— Tevekkeli değil, kanat seslerinden balkona senin geldiğini anlıyorum.

BÜYÜ BOZULUYOR

Derken bir sabah, büyü bozuldu; paçalı güzelle aramızdaki muhabbeti, kargalar gölgeleyiverdi!
Sabahın köründe harekete geçen bir ‘kara sürü’, balkonun üzerindeki saçağa yerleşip çirkin sesleriyle ürkütücü bir ‘kakofoni korosu’ oluşturunca bizimki ürküyle uçup karşı evin çatısına sığındı.
O gün bugündür de yalnızca yiyip içmeye geliyor, yatıya kalmıyor.
Hâttâ öyle ki paçalının tedirginliği, yemeğine suyuna ortak olan bir kumru yavrusundan bile çekinmeye, onu tehdit olarak görmeye değin vardı.
Zalimlerin yemlediği ‘sürüsüne bereket’ çirkef trollerin her an bir yerlerden çıkıp linç edebilecekleri zamane aydını gibi.

UNUT’MADIMAK’LIMDA

2 Temmuz Pazar, Madımak faciasının yıl dönümüydü.
Sivas’ta, çoğu Alevi 33’ü aydın ve sanatçı, ikisi otel görevlisi 35 kişi, 30 yıl önce diri diri yakılarak ya da dumanda boğularak öldürüldü.
Her birinin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan, aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu aydınların kaldığı Madımak Oteli, cuma namazının ardından toplanan on beş bin kişinin “Sivas, laiklere mezar olacak!” çığlıkları eşliğinde ateşe verildi.
Aziz Nesin’in kurtulduğu olayda, Metin Altıok, Asım Bezirci, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin… gibi 33 aydın – sanatçı, feci biçimde can verdi.
Pazar günü Sivas’ta düzenlenen geniş katılımlı anma töreninde, şimdi kültür merkezi olan Madımak Oteli’nin “utanç müzesi” yapılması istendi. Eğer bu isteğe uyulursa orayı da yakmak isteyeceklerine hiç kuşkunuz olmasın.
Bu arada, Orta Çağ’dakilere benzer tarihsel Sivas kıyımını, bir hukuk faciasının izlediğini anımsayalım.
Davaya ilişkin olarak DGM ile Yargıtay arasındaki görevsizlik tartışmaları, temyizler, müdahil avukat istemleri derken tam yirmi yıl savsaklanıldı! İşte, bu insanlık suçunu işleyenlerin, davanın ‘zaman aşımı’na uğradığı gerekçesiyle cezasız bırakıldıklarını da unutmayalım.
Ve ‘balık hafızalı’ bir toplum olmaktan kurtulup hiç değilse ‘güvercin belleğine’ sahip olalım ki tarih tekerrür etmesin.

KUŞ BEYİNLİ DEĞİLLER

Biz insanlar, aramızdan kimilerini ‘kuş beyinli’ diye küçümserken en azından güvercinlere haksızlık ediyoruz.
Bu zarif canlıların öyle olmadıklarını; uçuş ve konaklama sırasında, çevrelerinde gerekli gördükleri her nesneyi, hâttâ Ay’ın hareketlerini kaydeden güçlü belleklerinin, yeryüzündeki manyetik alanları saptayan (53 adet) beyin hücrelerinin bulunduğunu öğrendik.
Ama, tüm bu hayranlık uyandırıcı özellikleri varken biz -garip bir saplantıyla- her türden güvercinin ayrıksız (bilaistisna) ayaklarının kırmızı oluşuna takıldığımızı itiraf edelim.
Konuya ilişkin bilimsel bir veriye ulaşamadık ama bu durumun İslam inancına göre bir açıklamasının olduğu bilgisini edindik.
Nas varken sana, bana ne oluyor? diye düşünen okurlarımız varsa onların ilgisini çekebilir varsayımıyla aktaralım…

BARIŞ / AZAP SİMGESİ

Efendim, Hz. Nuh; tufandan sonra gemisi Cudi Dağı’na oturunca çevrede keşif yapması için bir güvercini görevlendirmiş. Dağdan havalanan güvercin, düzde suların yüksekliğini anlamak üzere ayaklarını suya batırmış. İşte o anda da ayakları yanıp kıpkırmızı kesilmiş. Çünkü su, Azap Suyu imiş.
Öte dünyada cehennemliklere, kendi bedenlerinden akan pis, kötü kokulu sıvılar içirilirmiş. Günahkârlara ezinç çektirme amacıyla kullanıldığı için de bu sıvılara Azap Suyu denirmiş.
Hz. Nuh’un, tufandan bir süre sonra gönderdiği ikinci güvercin ise gagasında bir zeytin dalıyla gemiye dönmüş. Böylece de suların çekilmiş olduğu kanısına varılıp gagasında zeytin dalı tutan güvercin barışın, erincin simgesi sayılmaya başlamış.

ADALET YARALARIMIZ

Sözü yine biz insanlara getirip ‘iğretileme’ (mecaz, metafor) yapmayı, boynumuzun borcu sayıyoruz.
‘Güvercin ayağı kırmızısı’ da ‘ağzında zeytin dalı tutan güvercin’ de kimilerimize ne denli uzak simge / kavramlar!..
Nuh deyip peygamber demeyen aynı kişilerin ‘suç ve ceza’ anlayışını; evrensel hukuk bir yana, ‘vicdan sınırlarının dışında’ diye yorumlayan hukukçular, ısrarla dikkat çekiyorlar:
* Üç kişiyi işkenceyle öldürdükten sonra evinin bodrumuna gömen 71 yaşındaki Hizbullahçı, ‘kocama hâli’nden affedildi.
* Ama, mide kanaması geçiren 83 yaşındaki Çetin Doğan Paşa, en azından biz bu satırları yazdığımız âna dek cezaevinde tutuluyordu. Tıpkı, daha önce Kuddusi Okkır’a,Vural Avar Paşaya… yapıldığı gibi, Atatürkçü yurtsever Çetin Doğan da sanki ölüme terk edilmişti.
* Yoksulların avukatı Can Atalay’ın, milletvekili seçilip mazbatasını aldığı hâlde Anayasa açıkça çiğnenerek tutukluluğu sürdürülüyor; Meclis’te ‘yoksulların sesi’ olması engelleniyor.
* Osman Kavala; defalarca beraat etmesine, AİHM’nin ‘tahliye edin’ kararına karşın yaklaşık 6 yıldır demir parmaklıkların ardında.
* Son olarak -pek çok görüşünü benimsemesek de- Merdan Yanardağ gibi ‘toplumun belleği’ gazeteci / televizyoncu / sosyolog; avukatına göre ‘bağlamından koparılan’ tv’deki sözleri bahane edilip ‘terör destekçiliği’ savıyla bayram günü tutuklandı.
* Kendisini cezaevinde ziyaret eden üç CHP milletvekilinden eski gazeteci Utku Çakırözer, Yanardağ’ın dokuz günlük bayram dinlencesi fırsat bilinerek birçok temel insan hakkından yoksun bırakıldığını açıkladı.
Haklarında ‘hayalî suçlar’ uydurulan güvercinlerin salt ayaklarını değil, bütün gövdelerini bu dünyada Azap Suyu’na sokanların yerine, sanki ‘nedamet’ getirmesi gereken bizmişiz gibi, hiç abartısız, kahroluyoruz.
Yüzümüz, ‘güvercin ayağı kırmızısı’ !..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
-Metin Altıok’a Ağıt-

Göğe kondurulmuş öpücük sesine benziyor şu martının çığlığı
Senin de şiirin mektup olsun kendine
Yazıp göndereni sen
Hasret sokağı on numarada alıcısı sen
Sivaslı Veysel’in sevgi közünde yaktılar posta güvercinlerini
Yeni postacılar, posta koyan Engizisyon artığı
Zulüm üfürüyor Madımak’ın alevlerinden!