ATATÜRK 142 YAŞINDA
Büyük Önderimizi, aramızdan ayrılışının 85’inci yıl dönümünde, her gün biraz daha artan özlemle anıyor, arıyoruz.
Anadolu insanı, Atatürk’ten önce Türk olduğunun bile ayırdında değildi.
Kendisine sorulunca “Müslümanım” diyordu.
Dahası, Osmanlıya göre biz, “Etrak-ı bîidrak”; yani algılayamayan, mankafa Türklerdik.
Bize Türk olduğumuzu öğreten, gizilgücümüzü (potansiyel) çok iyi bilen bir lider olarak özgüven aşılamak üzere, “övün, çalış, güven” diyen Atatürk’tür.
Bu gün karşı devrimcilerin “ümmet” potası içinde eritip yok etmeye çalıştıkları, Türk kimliğidir.
Türk kimliği derken kafatasçılık yaptığımız sanılmasın. O’nun kendi adıyla özdeşleşen; hangi budunsal (etnik) kökenden geldiğine bakılmaksızın “T.C. devletine yurttaşlık bağıyla bağlı herkesi” kapsayan “Atatürk milliyetçiliği”nden söz ediyoruz.
‘ÂMİN ALAYI’NA DOĞRU
Günümüz Türkiye’sini yönetenlerin, bilisiz (cahil) ailelerin çocuklarını henüz dört yaşındayken Kuran kursuna almaları boşuna değil.
II. Mahmut dönemine değin süren Osmanlı eğitim dizgesinde çocuklar, 4 yıl 4 ay 4 günlük olunca sıbyan mektebine (ilkokul) başlatılıyordu.
Şimdi o günlerden tek eksiğimiz, kundaktan henüz çıkmış çocuğumuz sözde okula adım atarken Âmin Alayı adı altında dinsel tören düzenlemek!
Yakında, yurdun dört bir yanından yoğun biçimde Âmin Alayı haberleri de almaya başlarsak şaşırmayalım.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamındaki marifetleri (!) ortada.
Son olarak da Karaman’daki devlet lisesinde ‘manevi danışman’ olarak iki hafta boyunca edebiyat dersine giren bir vaizin, Atatürk’e hakaret ettiğini, O’nun kurucusu olduğu Cumhuriyet değerlerine saldırdığını duymuşsunuzdur (1).
‘ÇEVRE DUYARLILIĞI’ MASALI
Hazretlerin, rahat koltuklarını, ballı börekli maaşlarını borçlu oldukları Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘sahip çıkılması gereken değerler’ olarak görmedikleri çoktandır belli de…
Bizim bu arada garipsediğimiz, ÇEDES’in açılımındaki güler misin, ağlar mısın? dedirten “Çevreme Duyarlıyım” masalı!
Örneğin, zeytin cenneti diye bilinen Türkiye’de binlerce yıllık zeytin ormanlarına tarihin en büyük talanıyla, doğa cinayetleriyle kıyanlar, çocuklarımıza, torunlarımıza çevre duyarlılığını öğretme vaadinde bulunarak bizimle alay etmiş olmuyorlar mı?
Düne kadar dünya zeytin üretiminde (İspanya, İtalya ve Fas’ın ardından) dördüncü sırada yer alan Türkiye’de, ‘halk sağlığının olmazsa olmazı zeytinyağı’nın litresi üç yüz lira olmuş!
Şaka gibi ama güldürmüyor.
İÇKİ İÇMEK VE DEVLET YÖNETMEK
Öte yandan, İngiliz romancı ve deneme yazarı John Fowles’a (1926 – 2005) göre, “Faşizmin bir tanımı da başka insanlar hakkında hüküm vermeye hakkın olduğuna inanmandır.” (2)
Bu saptamanın bir adım sonrası, insanların yaşam alanlarına doğrudan burnunu sokmak, onları kısıtlamak, kendin gibi olmaya, ‘tek tip yaşam’a zorlamaktır.
Atatürk döneminde İtalya Devlet Başkanlığı koltuğunda, faşist lider Benito Mussolini (1883 – 1945) oturuyordu. “Duce” (balta) takma adlı Mussolini, diplomasi kurallarını hiçe sayan bir liderdi.
Her faşist gibi küstahlıkta sınır tanımayan, ‘ağzının ayarı bozuk’ Mussolini, bir gün Atatürk’e dil uzatarak -elbette O’nun gıyabında- şöyle diyecekti (3):
— Gece gündüz içtiği hâlde ülkeyi nasıl yönetiyor?
Bu söz kulağına gelince Atatürk, Rize Milletvekili Fuat Bulca’dan, resmî bir davet düzenlemesini istedi. Davete, İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Galli de çağrıldı. Atatürk, davete özellikle geç geldi. Gelince de tüm davetlilerin şaşkın bakışları üzerine çevrildi. Büyük Önder’in üzerinde, mareşal üniforması vardı.
Atatürk, İtalyan Büyükelçisi Galli’yi bir kenara çekerek Mussolini’nin hakaretini anımsatıp şöyle dedi:
– Yaz kendisine: Devlet yönetmek, şişelerin içindeki sıvılara uzak veya yakın olmaktan başka bir şeydir.
Bu özdeyişinin de senin rakı içmeni diline dolayan tüm faşist kulaklara küpe olması dileğiyle her şey için sana sonsuz teşekkürler, ölümsüz Büyük Önder.
CHP’DE ÖZEL DÖNEMİ
CHP’nin geçen hafta sonunda yapılan 38. Olağan Kurultayı’nda, “değişimciler”in adayı Özgür Özel, Genel Başkanlığı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan devraldı.
İkinci tura kalan seçimi Özel, 1366 delegeden 812’sinin oylarıyla kazandı.
Kılıçdaroğlu ise 536 oy aldı.
13 yıllık Parti liderliğinde; Adalet Yürüyüşü, Altılı Masa mimarlığı … gibi tarihsel kilometre taşlarına imza atan Kemal Kılıçdaroğlu’na, anlaşılan o ki son Cumhurbaşlığı Seçimi ile Genel Seçimlerdeki başarısızlığın faturası kesilmişti.
Türk siyasetinde hiç kuşkusuz temiz bir iz bırakan Kılıçdaroğlu’na, bundan sonraki yaşamında esenlikler diliyoruz.
Cumhuriyetimizle yaşıt CHP’deki kan değişiminin, ülkemizin düze çıkmasına katkıda bulunacağı umuduyla yeni Genel Başkan Özgür Özel’i ve yol arkadaşlarını kutluyoruz.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Hem halefi Özel hem de Kılıçdar
Saygın, uygar, barışçıl insanlar;
Olgun kurultayı nasıl hazmetsin
Haram yiyip de nefret kusanlar!
1) Cumhuriyet gazetesinin, 4 Kasım 2023 tarihli sayısında yayımlanan Sena Tufan imzalı haber.
2) John Fowles; “Daniel Martin”, Ayrıntı Yayınları, Türkçesi: Süha Sertabiboğlu, sayfa 255
3) Cemal Kutay; “Ardında Kalanlar”, Cem Ofset Yayını, sayfa 102