MUHTACA BAYRAM ETTİRELİM

Dört günlük Kurban Bayramı’nın ilk günündeyiz.

Kovit 19 pandemisinin daha da önemli kıldığı ‘sağlık koruma’ (hijyen) kurallarına uygun olarak kestiği kurbanı yoksullara dağıtan yurttaşlarımıza, Allah kabul etsin, diyoruz.

Türkiye’de önceki yıl kişi başına 8,5 kilo olan kırmızı et tüketimi, 2020’de yedi kiloya değin düştü (1). Yani toplumca ayda ortalama 650 gram dolayında kırmızı et tüketebiliyoruz. Söz konusu miktar, dünya ortalamasının yarısından az.

Buna karşın, ülkemizde hayvan kesiminin yılda bir kez bile olsa kıyım boyutlarına varmasına gönül rızasıyla katılamıyoruz.

Her şeyden önce Türkiye’de besicilik -öteden beri uygulanan yanlış politikalar ya da politikasızlık sonucu- can çekişiyor.

Belki de tarihimizde ilk kez bu yıl, kesimlik hayvan varlığımızı bilmiyoruz. Tarım Bakanlığı 2021 Şubat’ında açıklayacağını bildirdiği hâlde, sayıyı hâlâ açıklamadı (2).

KURAN’DA KURBAN

Kurban kesmek; olmazsa olmaz bir dinsel gereklilik değil. 

Bu konudaki hüküm, Kuran’ın Hac Suresi, 37’inci ayetinde yer alıyor:

“O kurbanlık hayvanların etleri de kanları da Allah’a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız (3) O’na ulaşır.”

Yeri kolay doldurulamaz din bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk (1951 – 2016), ayeti şöyle yorumluyordu (4):

“Allah’a yaklaşma vesilesi demek olan kurban, sadece hayvan boğazlamakla olmaz. Her Müslüman, çevresindeki yoksulların durumunu araştırıp onların ihtiyaçlarına en uygun yardımı bulmak ve yoksulu o yolla korumak borcundadır. Allah’ın istediği ve dinin gösterdiği budur. Bu yolla hareket edilirse hem infak (5) ibadeti en ideal biçimde yerine getirilmiş hem hayvanların canına kıyılmamış hem de deri çetelerine destek verilmemiş olur.”

Keşke, Anayasamızda yazılı ‘sosyal devlet’ ilkesi yaşama geçirilse de kimse kimseye ‘muhtaç’ kalmasa…

Bu olmadığına ve kısa erimde de olacak gibi görünmediğine göre…

Barış ve erinç içinde, tarihsel yardımlaşma geleneğimiz gereği hep birlikte el ele, gönül gönüle kutlayacağımız nice bayramlar diliyoruz.

DİL YANLIŞLARIMIZ

Medya çalışanlarımızın çoğu, “cami” sözcüğüyle tamlama yapmayı hâlâ öğrenemedi.

Ana haber bülteni en çok izlenen tv kanalımızda, 4 Temmuz 2021 günü yayımlanan bir haber:

“Mardin Mazıdağı’nda Kubbeli Camii’nin elektriği kesildi.”

Haberde, “Kubbeli Camii” sözü birkaç kez yinelendiği için buna dil sürçmesi diyemeyiz.

‘Cami’, bir ‘sıfat’ tamlamasının tamlananı ise iyelik eki almaz. Yalın durumda kalır. 

Haberde geçen “kubbeli” sözcüğü, sıfattır. Dolayısıyla tamlamanın doğrusu:

“Kubbeli Cami”

‘Cami‘ sözcüğü ancak bir ‘ad’ tamlamasının tamlananı ise iyelik eki alır.

Doğru örnekler:

Selimiye Camii (Camisi), Süleymaniye Camii (Camisi) Mihrimah Sultan Camii (Camisi) vb.

(Aynı kural, cadde ve sokak adları için de geçerlidir. Doğru örnekler:

İncirli Cadde, Namık Kemal Caddesi; Yemişli Sokak, Hasan Tahsin Sokağı…)

‘MAKÛS’ SORUNSALI!

Öğrenemediğimiz sözcüklerden biri de Arapça kökenli “makûs” sözcüğünün sesletimi (telaffuz).

Çok deneyimli ve değerli bir gazeteci / tv sunucusu, 25 Haziran 2021 günkü sabah izlencesinde “makûs”u, ‘kalın k’ ile okudu.

Ters çevrilmiş, baş aşağı getirilmiş, eskimiş, anlamlarında olup ‘ilk hecesi uzun, k’si ince’ sesletilmesi gereken bu sıfatı kullanmaktan vazgeçemiyoruz.

Çünkü, Kurtuluş Savaşı tarihimizde “makûs” sözcüğünün özel bir yeri var. Mustafa Kemal, II. İnönü Utkusu’nu da kazanan İsmet Paşa’ya gönderdiği 1 Nisan 1921 tarihli kutlama telgrafında, şöyle diyordu:

“Bütün tarihte, sizin İnönü Meydan Muharebelerinde üstlendiğiniz görev kadar ağır bir görevi üstlenmiş kumandanlar azdır. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz.”

Mustafa Kemal‘in tarihsel telgrafında, ‘uğursuz, kötü’ mecazî anlamıyla kullandığı “makûs” sözcüğünü yazarken ‘u’nun üzerine mutlaka düzeltme imi (şapka) koymamız gerekir. Editörler kuralı öğrenip uygularlarsa tv sunucuları, dile duyarlı izleyicinin gözünde “makûs talihli” (!) olmaktan bir nebze olsun kurtulurlar!

[Bu arada, bilgisayarda yazarken harflere “şapka” imini nasıl koyacağını bilmeyen meslektaş ve okurlarımızı aydınlatmaya çalışalım: Bilgisayar klavyesinin solunda yukarıdan aşağıya sıralanan tuşlardan alttan ikinci (kontrol tuşunun üzerindeki ok) ile birlikte, üstten ikinci sıradaki soldan sağa sıralanan tuşlardan dördüncüsüne (^) aynı anda basılır. Daha sonra, üzerine şapka konulmak istenen harfin tuşuna basıldığında, şapkalı yazım sağlanmış olur.]

 

GRAM GRAM EPİGRAM

Kalk Anıtkabrinden de

“Cumhuriyet erdemdir”i öğret

Yoz güruh, aydınlığa ram olsun (*);

Buralar yine bayram olsun.

 

(*) Ram olmak: Boyun eğmek.

 

1) Cumhuriyet gazetesi; Gamze Bal’ın haberi, 2 Kasım 2020 

2) https://www.tarimdunyasi.net/2021/07/01/kirmizi-et-uretim-verileri-16-aydir-aciklanmiyor/ (1 Temmuz 2021)

3) Takva: Tanrısal istence ters düşmekten sakınma.

4) Yaşar Nuri Öztürk; “İslam Nasıl Yozlaştırıldı”, Boyut Yayınları, 2. baskı, 2000, sayfa 409

5) İnfak: Yoksula ve yoksuna yardım, sahip olunandan başkalarına pay çıkarma.