SOYKIRIM İFTİRASI

Amerikalı ile Rus, arkadaş olmuşlar. Rus, Moskova Metrosu’nu anlata anlata bitiremiyormuş. Bir süre sonra Amerikalının yolu, Moskova’ya düşmüş. İki arkadaş buluşup metro trenine binmişler. On dakika sonra elektrikler kesilmiş.

Amerikalı, Rus’a takılmış:

— Öve öve bitiremediğin metronuz bu mu?

Alı al, moru mor Rus, verecek yanıt bulamayınca ne dese beğenirsiniz:

— Ama, siz de Kızılderilileri kestiniz.

Şakadaki gerçek payı:

Avrupalı, 15’inci yüzyıldan başlayarak işgal edip sömürgeler kurduğu Amerika’da, yurtlarını savunan on sekiz milyon Kızılderiliden pek çoğunu öldürdü.

‘Kovboy’, Hiroşima ile Nagasaki‘ye atom bombaları atıp en az 220 bin Japon canı aldı; kuşaklar boyu sakat doğumlara yol açtı. Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta… onun yüzünden kan gövdeyi götürdü.

Fransızlar, 1962’ye değin tam 132 yıl boyunca işgal altında tuttukları Cezayir’de, sayıları bir milyonu aşan Arap‘ı doğradılar.

İngilizler ta 18’inci yüzyılda James Cook’a sözümüz ona keşfettirip çöreklendikleri Avustralya’da, kimi insanbilimcilere (antropolog) göre ‘kırk bin yıldır’ yaşayan Aborijinlerden binlercesine kıydılar.

Bunlar, dünya tarihindeki vahşet / utanç sayfalarından yalnızca birkaçı.

İki yüzlü Batı’nın özellikle ABD ayağı, dünyayı babasının çiftliği, yerküre üzerindeki herkesi de altta alta ‘köleliğe övgü’ içeren Holywood filmi “Rüzgâr Gibi Geçti”nin uşakları gibi görüyor.

TARİH VE HUKUK NE DİYOR

ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan 1915 tarihli Ermeni Tehciri’nin (göç ettirme) 106’ıncı yıldönümüyle ilgili açıklamasında ‘soykırım’ sözcüğünü kullandı, biliyorsunuz.

“Soykırım”; bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. nedenlerle yok etme, Batı dillerindeki karşılığıyla “jenosit” (genocide) demek.

Yukarıdaki kitlesel kıyım örnekleriyle “Tencere dibin kara, seninki benden kara.”  demek istediğimiz sanılmasın.

Olaylara siyasal gözlükle / düşmanca bakmayan, bilim namuslusu tarihçiler, 2015 Ermeni Tehciri öncesinde yaşananların bir “soykırım” değil, “mukatele” (karşılıklı katliam) olduğunu biliyor ve söylüyorlar.

Atatürk de “Nutuk”unda (1) söz konusu olaylardan “kıtal” (2) diye söz ediyor.

Üstelik, Birleşmiş Milletler‘in (BM) “Soykırım Sözleşmesi”,  1948 yılında imzalandı. Yani, 1915’te soykırım suçu yoktu.

İşin hukuksal boyutu bununla da sınırlı kalmıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin (AİHM) iki ayrı biriminin (daire), 2013 ve 2015 yıllarındaki iki kararı şöyle:

“Soykırıma ancak yetkili yerel mahkeme ve uluslararası ceza mahkemesi karar verebilir.”

Yani, devletin yargı dışındaki yetkili organları, örneğin parlamentoları bu konuda karar veremez. Ama, ABD Kongresi iki yıl önce 2019’da Türkiye aleyhine soykırım kararı verdi.

ORHAN ERİNÇ, GÜMRÜ’YÜ ANIMSATTI

Bizim siyasetçilerimizin birçoğu, Biden’ın ‘soykırım’ açıklamasını duyunca şaşırmış gibi davrandılar.

Oysa Biden, senatörlüğü sürdürdüğü 1970’li yıllardan başlayarak sözde soykırımın resmen tanınması yönünde çağrılar yapıyor. Hem Başkan Biden’ın hem de Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in seçim öncesi verdikleri sözlerden biri de buydu. Kaldı ki Biden, 23 Nisan 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak ertesi günkü konuşmasında ‘soykırım’ diyeceğini söylemişti.

Perşembenin gelişi, çarşambadan belliyken Türk diplomasisinin başarılı bir sınav verdiğini söyleyebilmek güç.

Çok değerli meslek büyüğümüz Orhan Erinç, her biri ders niteliğindeki Facebook paylaşımlarından, 25 Nisan 2021 Pazar günkünde Gümrü Antlaşması’nı anımsattı. Söz konusu antlaşma, Türkiye ile Ermenistan arasında, 3 Aralık 1920 tarihinde, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir ile Aleksander Hatisyan başkanlığındaki Ermeni heyeti tarafından imzalanmıştı. Bizim, çiçeği burnunda Millet Meclisi’nin uluslararası alandaki ilk antlaşmasıydı bu. Böylece, Meclisimizi ve Misak-ı Millî (ulusal ant) sınırlarımızı tanıyan ilk devlet, Ermenistan olmuştu. Doğu Cephesi’nde Ermenilerle çatışmalar da büyük ölçüde sona ermişti.

Orhan ErinçGümrü Antlaşması için tarihsel bir saptama yaparak şöyle diyor (3):

“İmzalandığı dönemdeki Ermenistan yönetiminin, yaşananları soykırım değil, karşılıklı kırım olarak gördüğünü önemli bir belge olarak ortaya koyuyor.”

Gümrü Antlaşması; imzalandığı günün ertesinde Bolşevikler, Ermenistan‘ı işgal edip burada bir Sovyet hükümeti kurdukları için onaylanmamış olsa da Ermeniler’in “mukatele” gerçeğini itiraf ettiklerinin yazılı kanıtı niteliğinde.

[Sayın Erinç bu arada, söz konusu antlaşma metninin, Türk Tarih Kurumu’nun (TTK) web sitesinde yer aldığını belirtiyor. Ancak biz bulamadık. Sitede sıralanan, Türkiye’nin imzaladığı 13 uluslararası antlaşma metni arasında, Gümrü Antlaşması yok. Umarız, çıkarılmamıştır. Eğer çıkarılmışsa TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin bunu, gerekçeleriyle birlikte açıklamalı.]

DAMOKLES’İN KILICI

Aralarında Fransa‘nın da bulunduğu 31 ülkeTürkiye’nin (daha doğrusu Osmanlı Devleti’nin) Ermenilere karşı soykırım uyguladığını resmen kabul etmiş durumda. Yukarıda sıraladığımız tarih ve hukuk karşıtlığıyla…

Ama bizi en çok ‘dünyanın jandarması ABD’nin kabulü etkiliyor. Çünkü, bu ülkeyle aramızda Halk Bankası davası; Türkiye’nin Rusya’dan hava savunma dizgesi S-400’leri alması; FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in ABD’den iade edilmemesi; Amerikalı yetkililerin ‘PYD’yi terör örgütü olarak görmedikleri’ yolundaki açıklamaları vb. birçok sorun var.

Biz bu satırları yazdığımız sırada, Bakanlar Kurulu toplantı hâlindeydi. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın şu sözlerinden, kabine toplantısı sonunda, ‘soykırım’a ilişkin önemli bir açıklama yapılmayacağı izlenimi edindik:  

“Önümüzdeki süreçlerde yanıt vereceğiz.”

Bu arada ABDDamokles’in kılıcını (4) başımızın üstünde, ne denli uzun zaman sallandıracak, göreceğiz.

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Sitem etti La Fontaine

Yalaka koyuna:

Yine geldin oyuna

Tutmayacak hesabın

Salhane yolundayken

Satırını yalıyorsun hâlâ

Fabl takmayan kasabın!

 

1) “Nutuk – Söylev”; CHP İstanbul İl Başkanlığı yayını, sayfa 348 – 349

2) Kıtal: Vuruşma, birbirini öldürme.

3) Ayrıntılı bilgi için bkz. Orhan Erinç; “Ermenistan Neleri Kabul Etmişti”, Cumhuriyet gazetesi (23 Ocak 2012)

4) Eski Yunan söylencesine göre, İÖ 4’üncü yüzyılda yaşayan Damokles, Sirakuza Kralı Dionisios ile yakın dost olmuştu. Dionisios, verdiği bir ziyafet sırasında Damokles’in kendi krallığına öykündüğünü görünce ona tahtını ve tacını verdi. Damokles, tahta oturunca tepesinde, at kılına bağlı keskin bir kılıcın sallandığını gördü. Dionisios, bu durumu Damokles’e şöyle açıkladı: “Krallık yalnızca güç ve varsıllık demek değildir. İnsanın her an canının tehlikede olduğu bir makamdır”.

‘Her an gerçekleşebilecek tehlike’ anlamındaki “Demokles’in (Damokles’in) kılıcı” deyimi de bu söylenceden geliyor. (Vikipedi, özgür ansiklopedi – TDK Güncel Türkçe Sözlük)