“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” haftasındayız.
‘Korona günleri’ nedeniyle evlere hapsolunduğumuzdan, bu anlamlı yıldönümünü yazık ki meydanlarda buluşup coşkuyla kutlayamıyoruz.
Ama, iyi günler ileride, diye düşünerek umutlarımızı canlı tutalım.
Büyük Önder’in Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatmak üzere Samsun’a çıkışının 101’inci yıldönümü kutlanırken bu tarihsel olayda “İngiliz onayı” olduğunu hâlâ öne süren “Atatürk hazımsızları”nın varlığı çok üzücü.
Ata’nın Söylev’de dile getirdiği gibi, İstanbul’un yanı sıra Urfa, Maraş, Antep’i işgal etmiş olan İngilizler, O’nun Samsun’a çıkmasına niçin onay versinler ki? Ve eğer bu sav doğru olsa İstanbul’dan hareket eden “Bandırma” vapurunu İstanbul Boğazı’nda durdurup neden didik didik arasınlar?..
.
ATA KÜKREDİ: “BUDALALAR!”
.
Adana, Fransızların; Antalya ve Konya İtalyanların; Trakya’nın tamamı ile İzmir, Manisa, Aydın, Afyon, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Denizli, Balıkesir, Bursa, Yunan askerlerinin çizmesi altındaydı.
Ülkemizi yayılmacı Batı’nın neredeyse karış karış işgalinden kurtarmak için Samsun’a çıkan Mustafa Kemal önderliğindeki kadroda, Harekât Şubesi Müdürü Kurmay Albay (daha sonra milletvekili ve büyükelçi) Hüsrev Gerede de vardı. Gerede’nin kaleme aldığı anılarındaki şu tarihsel öykücüğü (anekdot) her anımsayışımızda içimiz titrer (1):
“… O eski Bandırma vapurumuzu İngilizler başta, müttefik işgal kuvvetleri Kavaklar’da durdurdular, (Mustafa Kemal) güverteye gelmişti. Durumu öğrenince bana baktı, güldü.
— Budalalar!.. Aradıkları şeye bak. Biz vatana cephane ve silah değil, Kurtuluş kafası götürüyoruz. Silah ve cephaneyi elbette bulacağız, dedi.”
Mustafa Kemal’in arkasında İngiliz desteği ya da onayı olduğunu öne sürenlerin bir yalanı da O’nun 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinde, işgalci İngiliz askerleri tarafından törenle karşılanmış olduğudur. Oysa İngilizler, söz konusu tarihten yedi ay kadar önce 21 Mayıs 1919’da Ankara’dan ayrılmışlardı.
.
İŞGALCİ SEVENLER
.
Ama, Osmanlı tahtındaki padişah Vahdettin, o yıllarda ‘dünyanın jandarması’ olan işgalci İngilizlerin hayranıydı. Nitekim daha sonra onlara sığınıp bir İngiliz gemisiyle başkent İstanbul’dan kaçacaktı.
Vahdettin’in ablası Mediha Sultan’la evli olduğu için “Damat” lakabıyla anılan Başbakan Ferit Paşa da İngiliz Amirali Calthorpe’ye açıkça, “Padişah’ın ve benim biricik umudumuz, Allah’tan sonra İngiltere’dir.” demişti.
Şeyhülislam Dürrizade’nin Anadolu’nun dört bir yanına, Yunan uçaklarından atılan fetvasını asıl hazırlayan kişinin de Damat Ferit olduğu öne sürülür:
“Padişah’ın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek, din gereği ve görevidir…”
Ne var ki Mustafa Kemal, kendisinin bile inanmakta güçlük çektiği ölçüde halk desteğini arkasında bulacaktı. Samsun’a ayak basar basmaz Anadolu insanının heyecanını görünce “İstanbul’dayken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlere karşı bu derece uyanık olduğunu tahayyül etmezdim.” diyecekti (2).
.
ALİ GALİP OLAYI
.
Büyük Önder, aynı coşku ve heyecanı, 27 Haziran 1919’da gittiği Sivas’ta da görecekti. O günlerde yaşanan Ali Galip Bey olayı, bu konuda çarpıcı bir örnektir.
İçişleri Bakanı Ali Kemal Bey’in 23 Haziran 1919 tarihinde yayımladığı genelgeyle Mustafa Kemal’in Erzurum ve Sivas Kongrelerini toplaması engellenmeye çalışılır. Bu amaçla Ali Galip adındaki bir emekli kurmay subay, Elazığ Valiliğine atanma görüntüsü altında, Sivas’a gönderilir. Güvendiği adamları aracılığıyla kentin duvarlarına, Mustafa Kemal’in “hain, asi, tehlikeli adam” olduğu yazılı afişler astırır. Sivas Valisi Reşit Paşa’ya, İçişleri Bakanlığının buyruğuna uyup Mustafa Kemal ‘i tutuklaması için baskı yapar (3):
— Ben senin yerinde olsam hemen kollarını bağlar, tutuklarım. Senin de öyle yapman gerekir.
Vali ve çevresindekiler Ali Galip’e karşı çıkarlar. Tartışma sürerken Mustafa Kemal’in çektiği telgraf gelir. Vali Reşit Paşa, telgrafı Ali Galip’e uzatır:
— İşte, kendisi geliyor! Buyurun, siz tutuklayın!
Ali Galip, telaşla geri adım atar:
— Ben tutuklarım dedimse benim ilim (Elazığ) içinde olursa tutuklarım demek istedim.
Sivas’ta büyük sevgi gösterileriyle karşılanan Mustafa Kemal, Söylev’inde o anları -günümüz Türkçesiyle- şöyle anlatacaktır:
“Bu görünüş, Sivas’ın saygıdeğer halkının ve Sivas’ta bulunan yiğit subay ve erlerimizin bana ne denli bağlı olduğunu ve sevgi beslediğini belirten canlı bir kanıt idi.”
Mustafa Kemal, Ali Galip ve arkadaşlarını yakalattırır. Onlara, Kurtuluş hareketini, ilkelerini anlatır. Ali Galip o gece Mustafa Kemal’le yalnız görüşmek ister. Kendisini kabul eden Büyük Önder’e, “asıl amacının O’nun emrine girmek olduğunu, Sivas’a bu nedenle geldiğini” söyler. Ve Mustafa Kemal’den özür diler.
Çevir kazı yanmasın, padişah uyanmasın!
.
BİR ULUS YARATMAK
.
Ali Galip olayı Ata’nın, Ulusal Kurtuluş’a giden yoldaki güçlü, kararlı duruşuyla, karizmatik kişiliğiyle çevresinde nasıl mucizevi etkiler yarattığının örneklerinden yalnızca biridir.
Ne varsa Ata’nın kendi anlatımıyla Anadolu’ya götürdükleri “Kurtuluş kafası”nda ve O’nun dünya tarihini değiştiren liderlik dehasındadır.
Erzurum ve Sivas Kongreleri, Meclis’in açılması…
Tarihin Meclis tarafından yönetilen ve başarılı olan tek Kurtuluş Savaşı…
Cumhuriyetin ilanı…
Padişahın kullarının -kadınlar dâhil- ileri Batı’da bile olmayan eşit yurttaşlık haklarına sahip özgür birey yapılması…
Yalnızca on beş yıla sığdırılıp İslam dünyasıyla birlikte bütün ezilen halkların öykündüğü, ‘demokrasinin ta kendisi laiklik’ ilkesi başta olmak üzere mucizevi Atatürk Devrimi…
Hepsi O kafadaki ‘tam bağımsızlık’ ülküsünün tarihsel kilometre taşlarıdır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şu dizelerindeki gibi:
“İşte 19 Mayıs / Vardık bir kapısına Anadolu’nun, önlerine Samsun’un / Öyle büyüdü ki ağzımız / Öyle acıktık ki / Bize ekmek değil dağ sunun…”
Ve yürek:
“… Yediden yetmişe analar oğullar kızlar, / Elleri ayakları geçmişten geleceğe büyümüş bak. / Yüreğin bütün ulusun yüreği / Adın Mustafa Kemal / Ne güzel başlamak.”
Sözde değil gerçekten kederde, kıvançta, tasada ortak, 83 milyonluk bölünmez bir bütün olarak; ulusal bilinç ve ülkü (ideal) çevresinde kenetleneceğimiz nice 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramlarına!..
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
Atatürk’ü ananlara
Tüccar diyen sen ey fetbaz
Bari On Dokuz Mayıs’ta
Soytarılıktan geri bas!
.
1) Cemal Kutay; Ardında Kalanlar, Cem Ofset, sayfa 127
2) Tarık Zafer Tunaya; “Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük”, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, Eylül 1997, sayfa 44
3) Paul Dumont; “Atatürk’ün Yazdığı Tarih: Söylev”, Çeviren: Server Tanilli, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, Kasım 1997, sayfa 36 – 37 – 38