Türkçemizde, “Gemisini kurtaran kaptan.” diye bir deyim var.
Daha çok ‘yergi’ amacıyla söylenen bu söz, ‘güç duruma düştüğünde ne yapıp edip kendisini ya da yakın çevresindekileri kurtaran Şark kurnazlarına yönelik -biraz da kıskançlıkla karışık- övgü, alkış, onay’ ögeleri içerir.
Aziz Nesin (1915 – 1995), “Gemisini kurtaran kaptan.” deyimine, şu ‘alaysılama / tersinleme’yi (ironi) eklerdi:
“… sen çuval giy, ben kılaptan.”
Arapça (kullab) ve Farsça (-dan) kırması olduğu öne sürülen (1) “kılaptan”, ad olarak ‘pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik’; sıfat olarak da ‘bu tür iplikten yapılmış (giysi, süs)’ demek.
Bizse kaymak tabaka ile halk arasındaki eşitsizliği dile getirirken giyim kuşam farkına dikkat çekmeyi çoktan bıraktık…
Resmen, açlıkla daha fazla sınanacağımız günlere pupa yelken gidiyoruz.
BİRİ YER, BİRİ BAKAR…
Türkiye, Avrupa’daki gelir dağılımı eşitsizliğinde ‘1’ numara. Dünyadaki 130 ülke arasında da ‘en kötü’ 28’inci; birçok Afrika ülkesinden bile geriye düşmüş durumda. Bunu biz söylemiyoruz, Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi açıkladı.
Kamu kaynaklarının hakça bölüşümü, çok ciddi sorunumuz.
* Mafyaya, bir kamu bankasından 550 milyon lira kredi verildiği yeni ortaya çıktı.
* İşsizlik Fonu 2024 Şubat verisi: Fonda biriken paranın üç milyar lirası, evinde ocağı tütmeyen işsizlerimize; onun neredeyse iki buçuk katı olan 7,2 milyar lirası ise işverene gitmiş.
* Yurt dışındaki FETÖ okulları yeniden açılıyor. Bunun için sözümüz ona ‘laik’ Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesinden 5,7 milyar lira ödenek ayrılmış. (Yurt içinde de ulusal eğitimin yerine ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adını verdikleri çağ dışı yapılanmayı, hiçbir çekince duymadan hayata geçirmek üzereler.)
* Ekonomi gazetecisi Şeref Oğuz, dar gelirli yurttaş Et ve Süt Kurumunun önünde altı saat kuyrukta bekletilirken arka kapıdan etlerin yüzde 80’inin ‘tanış’ lokantalara verildiğini ‘bilgiye dayalı’ notuyla paylaştı (2).
* CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen de aynı Et ve Süt Kurumunun, kilosu ‘dört dolara’ ithal ettiği canlı hayvanı, doğrudan tüketiciye sunmak yerine, iktidara yakın 11 şirkete ‘beş – altı dolara’ sattığını öne sürdü. ‘Böylece hem yerli üretimin baltalandığını hem de vatandaşımızın pahalı ete mahkûm edildiğini’ (3)…
Bunlar, insanı kahreden örneklerden yalnızca birkaçı.
ÇİFTE ÇUBUĞA PAYDOS!
Yukarıda, açlıkla daha fazla sınanacağımız günlere yelken açtığımızı söylerken durumu abarttığımızı düşünenler olabilir.
Ama, gelir dağılımı adaletsizliği bakımından birçok ülkesinin gerisine düştüğümüz Afrika’dan söz edince ilk akla gelen şeyin açlık olduğunu unutmayalım.
Bizde, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), ekmeklik buğday alım fiyatını ‘dokuz lira 25 kuruş’ olarak açıkladı, biliyorsunuz.
Oysa, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), buğdayın ortalama maliyetinin geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilo başına 10 lira 87 kuruşa ulaştığını hesaplamıştı.
Enflasyon, TÜİK hesabıyla (!) bile yüzde 75.
Makarnalık ve öteki buğday türlerini de işin içine katınca TMO’nun buğday alım fiyatına yaptığı yıllık zam, sadece yüzde 12,1’de kalıyor.
Bunun anlamı, son 10 yılda yüzde 55’i üretimden çekilen çiftçilerimizin, daha da büyük kitleler hâlinde tarlayı tabanı terk edecek olmaları…
Yıllar önce geleneksel Ata tohumunun yasaklanıp kısır (hibrit) ithal tohum zorunluluğu getirilerek zaten ağır bir darbe vurulan ülke tarımının böylece dibine darı ekilmesinden korkarız.
NEYDİK, NE OLDUK!
İleri Batı ülkelerinde çiftçilerin, bizimkilerle kıyaslanmayacak denli küçük mağduriyet yaşadıkları zaman bile nasıl güçlü tepkiler verdiklerini, traktörlerine binip kent merkezlerini, en işlek otoyolları trafiğe kapattıklarını, tv haber bültenlerinde izliyorsunuz.
Türk çiftçisi için de aynı şekilde, ‘üretimden gelen gücünü kullanmak’ anayasal haktır.
Ama ne yazık ki biz, bu bakımdan da pek iyimser değiliz.
Çünkü, adım adım uygulanan tarım politikaları (?) ile çiftçimizin ‘süngüsü düşürüldü’.
* Her yıl ‘gayri safi millî hasılanın en az yüzde birinin’ çiftçiye ‘tarımsal destek’ olarak ödenmesi yasal zorunluluk. Ama bugüne değin verilen destek hep yüzde birin altında kaldı.
* Yakın geçmişte, TMO’nun silolarının üzerinde devasa harflerle “Çifçinin Kara Gün Dostu” yazısı yer alırdı. Bu ‘yerli ve millî’ kurumumuzun, 2022 yılında dışalım izni verilerek sanki ‘yabancı çiftçilerin dostu’ olması uygun görüldü.
* Kuruluş nedeni ‘tarıma destek’ olan kimi kamu bankalarımız, asıl görevlerinin dışında türlü faaliyetlere yönlendirildi. Bunlar, aldıkları ‘ballı kredileri geri ödemeyen’ kimilerinin önünde, ‘güvercin ürkekliği’ sergiliyorlar.
* Aynı bankalar, ’85 milyonu doyurduğu’ için velinimet saymaları gereken çiftçiye atmaca kesilip ödeme güçlüğüne düşer düşmez tarlasına, traktörüne el konulası, sahipsiz birer gariban muamelesi yapıyorlar.
* Şimdi, içine düşürüldüğü vahim durumda çiftçimiz, tarlasına, traktörüne haciz konulmasa bile, geçen yıl 18 liradan aldığı mazotu, litresi 40 küsur liraya yükseldiği için alamıyor. Dolayısıyla traktörüyle tarlasına bile gidemezken nasıl protesto konvoyları oluşturabilsin!
* Kaldı ki güvenlik güçleri, en masum hak isteminde bulunmak için bir araya gelen üç beş kişi bile olsa orantısız güç kullanmakta bir an bile ikircikli davranmıyor.
DAĞ FARE DOĞURMASIN
Biz bu satırları yazdığımız sırada, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sayın Tayyip Erdoğan ile son yerel seçimden birinci parti olarak çıkan CHP’nin Genel Başkanı sayın Özgür Özel, henüz buluşmamışlardı.
Daha doğrusu Erdoğan, Özel’e ‘iade-i ziyaret’te bulunmamıştı.
Görüşmenin içeriğinin ayrıntılarıyla açıklanacağını pek sanmıyoruz ama sayın Özel’den, seçim öncesi ve sonrası meydanlarda, tv ekranlarında yönelttiği haklı eleştirileri, sayın Erdoğan’ın gözlerinin içine bakarak kararlılıkla yinelediğini umuyoruz.
CHP’yi umut olarak görüp ‘birinci parti’ yapmış milyonlarca seçmenin isteğinin de bu olduğuna eminiz.
‘İKİ TANE (!) BAŞKAN’
CHP lideri Özel, 7 Haziran 2024 günü Adana’daydı. Mitinge dönüşen ziyarette halka seslenirken CHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’i, “En başarılı başkanlardan iki tanesi.” diye övdü.
Sayın Özel, böyle dil yanlışlarına çok sık düşüyor.
İnsanlardan ‘tane’ diye söz edilmez.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
En kaliteli
Fenerbahçeli,
Barışın spordaki
Altı bin yıllık eli.
1) Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedisi.
2) Sözcü TV, 4 Mart 2024, “Para Politika” adlı izlence.
3) ANKA Ajansı, 31 Mayıs 2024, Merve Güven imzalı haber.