Şempanzenin genleri, insan genleriyle yüzde 98 aynı. Tanrı bize, şempanzeden esirgediği “ses kirişleri”ni verdiği için konuşabiliyoruz.
Kimi Tv sunucuları ve ‘ekran gediklisi’ diyebileceğimiz kimi ‘uzmanlar’ (?) yakınlarındaki kimselerce uyarılmıyor -ya da yapılan uyarıları önemsemiyor- olmalılar ki sürekli aynı sesletim (telaffuz) yanlışlarıyla karşımıza çıkıyorlar.
Bu kişiler, doğru sesletiminden emin olamadıkları herhangi bir sözcük için mutlakaTürk Dil Kurumu’nun (TDK) “Güncel Türkçe Sözlük’üne ya da “Sesli Türkçe Sözlük”üne başvurmalılar.
Örneğin, atv‘nin “Kim Milyoner Olmak İster?” adlı “bilgi” (!) yarışmasını sunan genç erkek oyuncu, eğer bu sorumluluğa uygun davransa 23 Şubat 2019 gecesi yayımlanan bölümdeki bir soruyu okurken “… edebiyatı” sözcüğünün tüm hecelerini kısa sesletmezdi.
Çünkü, Güncel Türkçe Sözlük’te Arapça kökenli “edebiyat”ı arayıp bulunca karşısına şu bilgi çıkacaktı:
“… isim (edebiya:tı)”
Ses biliminde iki nokta (:), kendisinden önce gelen ünlünün uzun okunacağını gösterir.
Dolayısıyla sunucu, sondan bir önceki ünlüyü uzatarak “… edebiyaatı” diyecekti.
(Aynı yarışmadaki sorulardan birinde de “geçtiğimiz günlerde” deniliyordu. Oysa, zamanı biz geçmeyiz, o kendiliğinden geçer. Bu nedenle “geçtiğimiz günlerde…” yanlış Türkçedir.)
TSK MİLLETVEKİLİ (!)
Halk TV‘de çok başarılı izlenceler hazırlayıp sunan bir erkek gazeteciye de aynı öneride bulunacağız. Bu meslektaşımız da kendi izlencesinin adını yanlış söylüyor:
“Görkemli Haatıraalar”!
Yine, Güncel Türkçe Sözlük’te, Arapça kökenli “hatıra” sözcüğüne bakalım:
“… isim, (ha:tıra)”
Görüldüğü gibi, “hatıra”nın; sunucu arkadaşın seslettiği gibi ilk ve son heceleri değil, sadece ilk hecesi uzun okunur.
Halk TV’deki kadın sunuculardan biri de ‘en çok’ anlamındaki “azami” sözcüğünün okunuşunu bilmiyor. Kredi kartı faizlerindeki artışla ilgili bir haberi sunarken üşenmeyip saydık; tam sekiz kez tüm heceleri kısa olarak “azami” dedi.
Aynı sözlüğe baksa şunu görecekti:
“… sıfat (a:zami:)”
Yani, doğru okunuş: ilk ve son heceler uzun, “aazamii”.
Bu sunucunun “muhattap” diye okuduğu “muhatap”ın (kendisine söz söylenilen ya da kendisiyle konuşulan kimse) doğru sesletimi:
“… isim (muha:tap)”
Yalnızca orta hece uzun.
Bitmedi!
Aynı kadın sunucu, Ordu milletvekilimizden biriyle ilgili haberi aktarırken “Ordu”nun ikinci hecesini vurgulayınca gülmekten kendimizi alamadık. Çünkü “ordu“; ikinci hecesi vurgulanarak sesletilince “silahlı kuvvetler” anlamına gelir. Dolayısıyla sunucunun adını andığı kişinin unvanı da Türk Silahlı Kuvvetleri Milletvekili (!) olur.
İki heceli yer adlarında vurgu, ilk heceye yapılır. Söz konusu haberde de Ordu ilimiz söz konusu olduğuna göre, ilk hece vurgulanmalı.
ÂDEMOĞLU, DİKKAT!..
Benzer bir sesletim yanlışına, üst düzey bir yayıncılık çizgisi izleyen “Açık Radyo”da tanık olduk. 8 Şubat 2019 günü saat 16.30’da, yapay zekâdan söz edilirken -izlence konuğu tarafından- kullanılan şu tamlama kulağımızı tırmaladı:
– Aadem-i merkeziyetçilik!..
İlk hecesi uzun okunan “âdem”; bilindiği gibi insan, insanoğlu, adam, demek.
Yukarıdaki tamlamada kullanılması gereken doğru sözcük ise ‘yokluk’ anlamında olup her iki hecesi de kısa “adem”.
“Adem-i merkeziyet” de devlet merkezinin gücü azaltılarak yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını içeren siyasal görüş…
Kimi magazin izlencelerinde de sıklıkla şu söz kullanılıyor:
– Seksii şarkıcı…
‘Cinsel çekiciliği olan’ anlamındaki “seksi” sözcüğünün son sesi , nispet i’si değildir;yani uzun sesletilmez. İngilizce “sexy” sözcüğü, okunduğu gibi -kısa hecelerle-Türkçeye aktarılmıştır.
Benzer biçimde; “seri” ve “serî”, birbirine karıştırılıyor. ‘Dizi’ demek olan “seri”nin her iki hecesi de kısa. ‘Hızlı’ anlamındaki -nispet i’li- “serî”nin ise son hecesi uzun.
Bu arada, sunucularımızın sesletimini karıştırdığı öteki kimi sözcükler:
Zararına (tüm heceleri kısa).
Kararı (orta hece uzun; karaarı).
Marul (her iki hecesi de kısa).
Salep (ilk hecesi uzun; saalep)…
‘HARAP’ NAĞMELER!
TRT Müzik‘te “Ömürlük Şarkılar” adlı çok hoş bir TSM izlencesi… Son yılların en başarılı erkek seslerinden biri, Atatürk’ün de çok sevdiği bilinen bir şarkıyı (Tatyos Efendi’nin Hicazkâr bestesi) seslendirecek:
“Mani oluyor hâlimi takrire hicabım
Üzme yetişir üzme, firakınla harabım…”
(Hâlimi anlatmaya engel oluyor utancım
Üzme yetişir üzme, ayrılığınla harabım…)
Aslında mesleğinde bir hayli deneyimli olan solist, önce şarkı sözünü okuyor. Her iki okuyuşunda da “harabım” sözcüğünün orta hecesi “-ra-“ yerine, son hecesi “-bım”ı vurguluyor. Böylece de güftenin anlamı değişiyor; “ben harabım” demesi gerekirken “benim harabım” demiş oluyor. Böyle parlak bir ses yıldızı, nasıl olur da söylediği şarkıyı içselleştirmez, diye hayıflanıyoruz.
Artık kimin umurundaysa!..
Tv sunucularımızı eleştirirken kimilerinin yaptığı bir gafa da değinmek istiyoruz. Bu kişiler, sundukları izlencenin sonunda vedalaşırken şöyle diyorlar:
– Bugün falanca kişiyi konuk ettik; bize, filanca konuyu ‘anlatmaya çalıştı’.
Ekrana çıkarılan kişiyi küçültücü bir anlatım bu.
Anlatmaya çalışmadı, anlattı. Biz anladık. Sen anlayamadıysan o senin sorunun!..
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Sana bu satırları
Karlı bir Trakya sabahında yazıyorum
Düzeltme imsiz yazdım, kusuruma bakma!
Kârlı olmasını yeğlerdin biliyorum.