Atatürk‘ün Dil Devrimi ile başlattığı “Türkçemizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma” çalışmalarını geliştirerek sürdürmek yerine, kültür meşalesini ne yazık ki yerlere düşürdük.
Artık, Büyük Önder’in kurduğu CHP’nin bile bu konuda yeterli özeni gösterdiğinden kuşkuluyuz.
Kuşkumuzun nedenine geçmeden önce, 2016 Ekim‘indeki bir yazımızda anımsattığımız yürek burkan bir öykücüğü (anekdot), YeniGün okurları için yineleyelim:
DE GAULLE DALGA GEÇTİ
Charles de Gaulle (1890 – 1970), Fransa Cumhurbaşkanı iken resmî ziyarette bulunduğu Ankara’da, coşkulu törenlerle karşılanır. Dönemin belediye başkanı, seçkin konuk onuruna düzenlenen toplantıda, başkentteki çalışmalarını anlatır:
– Ankara’da ‘elektrifikasyon’u tamamladık, ‘kanalizasyon’ şebekesini genişlettik, bir ‘reklamasyon’ merkezi kurduk ayrıca ‘komünikasyon’ yatırımları yapıyoruz.
De Gaulle, Başkan’ın konuşmasını Fransızcaya aktaran çevirmeni şaka yollu susturur:
– Çeviriye gerek yok; galiba ben Türkçe biliyorum!
Kendi anadilleri konusunda çok duyarlı, dolayısıyla da ‘korumacı’ olan Fransızların sözünü sakınmayan asker kökenli lideri, Türk konuşmacıyla açıkça alay etmiştir.
“EŞGÜDÜM” UNUTULDU MU?
Ana muhalefet partimiz, 8 Şubat 2019 günü İstanbul’da şu adla bir toplantı düzenledi:
“CHP İstanbul İl Başkanlığı Kampanya Koordinasyon Çalıştayı”
Toplantı salonuna dev harflerle yazılan bu başlıkta, “çalıştay” sözcüğünün kullanılması güzel. Elbette, toplantının anlam ve amacına uyuyorsa…
Bilindiği gibi, İngilizce “workshop”un öz Türkçesi olan “çalıştay”; bir konunun uzmanlarının, asıl büyük toplantıya ön hazırlık niteliğinde inceleme ve değerlendirme amacıyla bir araya gelmeleri, demek. Biz, CHP’lilerin bu sözcüğü kullanmalarından; 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi, en azından daha geniş katılımlı olarak yeniden toplanacaklarını anlıyoruz. Göreceğiz…
Söz konusu başlıkta, “kampanya”, özellikle de “koordinasyon” sözcüklerinin kullanılmasını ise yadırgadık.
İtalyanca kökenli “kampanya; belirli bir konuda ve belirli süredeki hızlı, yoğun, yaygın etkinlik ya da etkinlik dönemi, demek.
Fransızca “koordinasyon” ise Charles de Gaulle‘ü güldüren sözcüklere benziyor. Oysa “koordinasyon”un, uzun yıllardır kullanılan, yaygınlıkla benimsenmiş bire bir (*) öz Türkçe karşılığı var:
“Eşgüdüm”
Bizce söz konusu toplantının CHP’ye yakışan başlığı, örneğin şöyle olabilirdi:
“CHP İstanbul İl Başkanlığı Seçim Eşgüdüm Çalıştayı”
TELEVİZYON TÜRKÇESİ
Tv karşısında gereksiz yere ‘vakit öldürenlerden’ değiliz. Akşamları haber bültenleri (Foks TV, Halk TV ve Tele-1′de), müzik ve futbol izlenceleri (TRT’de), nitelikli sinema filmleri ilgi alanımıza girer.
Ekran karşısında Türkçe yanlışıyla karşılaşmadığımız gün, yok gibi.
Tele-1‘in 13 Şubat 2019 günkü ana haber bülteninde, Meksika’da bir uyuşturucu çetesi liderinin mahkemeye çıkarıldığı haberi veriliyordu. Şu anlatımla irkildik:
– Jüri heyetinin suçlu bulduğu El Chapo…
“Jüri” bir kuruldur; seçici kurul. Yani “heyet”. Dolayısıyla jüri heyeti denilmez.
Aynı bültende, FETÖ terör örgütüne üye olduğu savıyla yargılanan eski bir futbol adamının aklandığı bildirilirken:
– Görülen duruşmada…
Duruşma “yapılır”; dava “görülür”.
İLGİNÇ SUNUM VE GÜFTELER
TRT Müzik kanalında bir kadın sunucu:
“Falanca solist şimdi ‘evlerinize teşrif’ ediyor.”
Arapça kökenli “teşrif” onurlandırma, şereflendirme, demek. “Teşrif etmek” debelirtili nesne alan geçişli bir eylem. Dolayısıyla:
– … evlerinizi teşrif ediyor (şereflendiriyor, onurlandırıyor) , demelisiniz sayın sunucu hanımefendi.
[Aynı dil yanlışını, türlü çağrılıklarda (davetiye) çok sık görüyoruz. Örneğin, “düğünümüze teşrifinizi…” yerine, “düğünümüzü teşrifinizi…” denilmesi gerekiyor.]
Öte yandan, kimi şarkı sözleri de bir âlem…
Söz gelimi, ekrandaki Ajda Pekkan, ardı ardına iki şarkı söylüyor. Şarkılardan ilki:
“Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz.”
Türkçe dilbilgisine göre, bir tümcede “ne… ne de” diye yinelenen bağlaçlardan sonra yüklem olumlu olur. Dolayısıyla şarkı sözünün doğrusu:
“Bu dünya ne sana ne de bana kalır.”
Yine Pekkan’dan ikinci şarkı, “Kapı açık, arkanı dön ve çık!” nakaratıyla dillere destan olan “Bambaşka Biri”:
“Sardı korkular / Gelecek yıllar / Düşündüm / Sensiz nasıl yaşanacaklar?..”
Öznesi insan olmayan tümcelerde, özne çoğul bile olsa yüklem, tekildir. Bu şarkı sözünde de soyut “gelecek yıllar” özne olduğuna göre, yüklem tekil olmalı:
“…yaşanacak”
Kimi şarkılardaki mantık yanlışlarını işitince de gülmekten kendinizi alamıyoruz. Örnek, neredeyse her hafta Tv’lerde yayımlanan “Eyvah Eyvah” filmlerinden birinde, Ata Demirer’in seslendirdiği şarkı:
“Sen Tanrı mısın, beni öldürdün? / Eşime dostuma beni güldürdün…”
Herhâlde, “… Eşimi dostumu bana güldürttün!” demek istiyor.
Bundan daha gülüncü ise Halk TV’nin bir reklam duyurusunda karşımıza çıkıyor. Hani, trafik polisi araçlarından, sürücülere şu duyuru yapılır ya:
– Falanca plakalı araç, bekleme yapma!
Halk TV’nin bir mobilya reklamında da ‘oturma grubunun rengi’ için ekranda her gün belki yüz kez şöyle deniliyor:
– Solma yapmaz!
Mehmet Akif‘ Ersoy’un, günümüz medyasının bir elemanı olup da İstiklal Marşı’nı yeniden yazdığını düşünebilir misiniz:
“Korkma, ‘sönme yapmaz’ bu şafaklarda yüzen al sancak!..”
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Kendi ülkemizde
Olduk mu şimdi
Kızılderili
Türkçe işgalcileri
Hep çatal dilli!
(*) ‘Baş başa’ ve ‘eşit ölçüde’ anlamlarındaki “bire bir” ile, bitişik yazılan “birebir” sözcüğü, sıklıkla karıştırılıyor. Bitişik yazılan “birebir”; etkisi kesin olan, demek: “Aspirin, baş ağrısına birebir.”