İki Sevgi İnsanına Veda

Geçen cuma günü, biri tiyatro – sinema, öteki mimarlık ve basın yayın dünyasının iki ünlüsünü yitirdik; Münir Özkul ve Aydın Boysan’ı. İkisi de olup bitenleri alacakaranlık kuşağı ürpertisi içinde izlediğimiz günümüz Türkiye’sinin, siyah egemen resim paletindeki en canlı, en parlak renklerdendi.

Özkul, bir bakıma şanslıydı; 2003 yılından beri ‘demans’ hastası olduğu için bu dönemin derin toplumsal acılarının ayırdında olmadı. Gerçi, 93 yıllık ömründe pek çok acı çekti ya!

 ‘OĞLUM, ERKEKSEN

ERKEĞE TOKAT AT’

Münir Özkul, doğuştan sanatçıydı. Karikatürcü olmak isterken tiyatrocu oldu. 1940’ta henüz 15 yaşındayken kendini Bakırköy Halkevi sahnesinde buldu; Eugène Marin Labiche’in “Mahcuplar” oyunuyla. Ne var ki sanatçı duyarlılığı onu aynı yaşlarda alkole yöneltti. Bu illetten kurtulabilmek için 11 kez akıl hastanesine yattı. Genç Özkul, birlikte olduğu kadınlara, aşırı içkinin etkisiyle zaman zaman şiddet uyguladığını işiten babasından, kulağına küpe olacak şu zılgıtı yemişti:

– Erkeksen, erkeklere tokat at!

H. TANER’Lİ BİR ANI

Birçok piyeste, üç yüz filmde oynayan Özkul’u gençliğimizde, yumuşacık gülümsemesi, alçakgönüllü hâliyle Topağacı’nda görürdük. Sonra 1978’de, “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyununun sezon galasında izledik. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ndeki temsilde, oyunun yazarı rahmetlik Haldun Taner de izleyiciler arasındaydı. (Taner, kendisine ‘Türkçeyi en güzel konuşan sanatçılar’ sorulduğunda, Özkul’un da adını vermişti.) Yazarın, Türk Tiyatro Tarihi’ni konu alan yapıtında baş kahraman Fasulyacıyan’ı canlandıran Özkul’u nasıl bir duygu yoğunluğuyla alkışladığına tanık olduk.

Ve de ünlü final tiradına:

– Aktör dediğin nedir ki! (…) Artık kendimiz yokuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama, repliklerimiz fısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perdeee!

ÇOK YÖNLÜ BOYSAN

Bir diğer kaybımız, 97 yaşında ölen Aydın Boysan. 55 yıllık mimarlık yaşamında, Çatalca’daki Aziz Nesin Vakfı binaları dâhil pek çok yapıt bıraktı. Onlarca da kitap yazdı.

Boysan’ı yazmaya özendiren, rahmetlik Erol Simavi’ydi. Hürriyet’in eki Kelebek‘te – bizim de bu grupta çalıştığımız 1980’lerde-  mizahî köşe yazıları yazıyordu, Boysan. Sonra, 2000’lerin başında Akşam‘da birlikte bulunduk. Yazılarına ve sohbetine bayıldığımız sevgi dolu bir entelektüeldi. Ancak 2002’de Akşam’ın yönetimi değişince Boysan’ın da işine son verildi.

Cerrah Tarık Minkari (2010’da öldü), en yakın dostuydu. İkisinin birlikte, ‘kutup buzuyla bile’ rakı içtikleri söylenir. (Efsanenin doğrusu, Aydın Ağabey‘in uçakla Kuzey Kutbu’nun üzerinden geçerken içkisine buz koyduğuymuş.)

Bu da -artık cesaret işi- politik gülmeceye yaptığı son katkılardan biri:

“Belki her gün aralıksız içiyorum. Hâlâ sığırla samanı ithal ederken ‘Yerli uçak yapacağız!’ diyecek kafayı bulamadım…”

İki sevgi insanı, Özkul ve Boysan nur içinde yatsınlar.

 GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Binmiş muhalif kayığına / Ağlak muğlak konuşuyor / Sanıyor ki kurucuydu / Oysa bu zat bizim / Partimizde çaycıydı!