İç Çamaşırlı İsmet Paşa

Biz Türkler, gündelik konuşmalarımızda meramımızı olabildiğince kısa sözlerle, kestirme anlatmayı yeğleriz.

Bu nedenle örneğin; genellikle plastikten yapılmış bir terlik türü olan “Tokyo sandaleti”, dilimizde “tokyo” olup çıkmıştır.

Kâğıt mendile halkımız, aslında bir marka olan “selpak” der.

Her likit petrol gazına da “aygaz”

“Atlet” (Fr. athlète), atletizmci, demek. Atletlerin kolsuz, askılı iç giysisi ise “atlet fanilası”dır. Ama, TDK’ya göre “atlet”in birinci anlamı, artık “…fanila”!

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü günlerinde, karavanda kızıyla kahvaltı ederken çekilmiş ‘atletli’ fotoğrafı, geçen hafta çok konuşuldu. Hürriyet’te yayımlanan söz konusu görüntüsü yüzünden Kılıçdaroğlu’nu ağır sözlerle eleştirenlerimiz oldu! Öte yandan; karavan, insanın evidir; o uzun, zorlu yürüyüşü yapan adalet savaşımcısının rahat giysiler içinde yemek yemesi çok doğal, diyerek CHP liderini savunanlarımız da…

OTYAM ANLATIYOR

Şimdi aktaracağımız olay, Demokrat Parti’nin (DP) kazandığı 1954 seçimlerinden sonra, İsmet İnönü’nün trenle çıktığı yurt gezisinde yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk’ten sonraki Cumhurbaşkanı olan ve ülkemizi 1946’da ‘çok partili düzen’e geçiren İnönü, seçimi kaybedip Ana Muhalefet (CHP) lideri olmaktan hiç gocunmadı.

Gezide, İsmet Paşa’yı izleyen meslektaşlarımız arasında, (9 Ağustos 2015’te ölen) Fikret Otyam da vardı. İsmet Paşa, gazetecilerin adlarını bilmiyordu. Otyam’ın adı, çalışmakta olduğu gazeteydi Paşa için; “Dünya”.

Rahmetlik Otyam’ın; bizim de Proje Danışmanları arasında bulunduğumuz, Suat Gezgin, Veli Polat, H. Esra Arcan imzalı “Türkiye Sözlü Basın Tarihi”nde (T. İş Bankası Kültür Yayınları, cilt 1, sayfa 458 – 459) yer alan tarihsel anısı şöyle…

‘BEMBEYAZ BİR ADAM’

Tren, Malatya yakınlarına gelmiş. Saat, sabahın altı buçuğu. Dışarıda kadın, çoluk çocuk, müthiş heyecanlı bir köylü kalabalığı birikmiş. Ağlayarak, bağırarak trenin yanı sıra koşuyorlar:

– Babamız nerede? Paşamız nerede?

Otyam, Paşa’nın kompartımanının kapısını çalıyor.

– Kim o?

– Dünya!

– Ne var? Gel bakalım!

Fikret Otyam, içeriye girince ağlasın mı gülsün mü bilemiyor! Karşısında fanilası, uzun külotu, ayağında terlikleriyle Paşa. Ağzında diş yok! Tıraş olmak üzere yüzünü sabunlamış. “Bembeyaz bir adam!” Yanında, eşi Mevhibe Hanım var.

Otyam:

– Paşam, ağlıyor millet pencerenin önünde. Baba diye bağırıyorlar!

– Duyuyoruz herhâlde! Nasıl çıkayım böyle?

– Siz bilirsiniz efendim.

Ve, elinde tıraş fırçası, yüzü sabunlu; iç çamaşırlarıyla kompartıman penceresinden halka kendini gösteriyor, İsmet Paşa. Coşkun sevgi gösterileri arasında, olağanüstü zekâsının eseri şu sözlerle sesleniyor:

– Siz de benim gibi, her gün tıraş olur musunuz?

Sayın okurlar…

Siz ister, artık bütün dünyada özlenen ‘devlet adamlığı örneği’ deyin; isterseniz ‘Cehape zihniyeti’ne bağlayın!

Bizim, burnumuzun direğini sızlatan bir anı bu.

Kurban Bayramınız kutlu olsun.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Koyacaksın bir madde / Kaheka’ya / Bakalım papyon takmadan / Oturabiliyorlar mı / Bir gün olsun kahvaltıya!