Atatürk Gayri Millîymiş (!)

TV kanallarındaki belli tartışma izlenceleri, toplum sağlığına basbayağı zararlı olmaya başladı.

Kimi egemen siyasetçilerin ve onlara ‘vantrilok kuklalığı’ yapanların, her gün kendi kendilerini aştığını gösteren gerici sabuklamalarını ne acıdır ki kanıksadık.

Ama, akademisyen unvanlı bir kişi, ekranda Atatürk’ü “gayri millî” ilan etme cüretini gösterince sanırız bizim gibi birçok izleyicinin de kanı beynine sıçramıştır.

Çöken imparatorluğun enkazından kurtardığı ‘padişah kullarını’ döneminin en ileri Batı ülkelerinde bile verilmemiş ‘yurttaşlık’ haklarıyla donatan; “ümmet”ten, bağımsız, özgür bir “millet” yaratan Atatürkgayri millî” ise sizi hangi sıfatla tanımlayacağız ey aymaz aydın (!)

Aynı kişi, Medeni Kanun’u neden İsviçre’den almış olduğumuza da kafasını takmış. Tek eşliliği zorunlu kılan yasanın yerine, çok eşliliğe izin veren Mecelle’nin geri getirilmesi için yobazlara ‘sübliminal’ ileti mi göndermeye çalışıyor, nedir?

“RAHİM ATAR, TOPRAK YUTAR”

Yine bu ‘akademisyen’, halka hiçbir hak ve özgürlüğün tanınmadığı sınırsız despotluk, anlamındaki “istibdat”ın simgesi olmuş Padişah II. Abdülhamit’i parlatıyor!

O padişah ki Meclis’i kapatmış, rafa kaldırdığı anayasayı hazırlayan Mithat Paşa’yı Taif’te boğdurtmuş, en masum eleştirilere karşı uyguladığı katı sansürle basına, aydınlara hayatı zindan etmiş.

Abdülhamit’in saltanatının 32 yılını geçirdiği Yıldız Sarayı’nda tüm merdivenler ahşaptır; ‘kuşkucu’ padişahın, gelip gidenlerin ayak seslerini işitmesi için. Yine onun Alman Kayzeri II. Wilhelm onuruna Saray’da yaptırdığı tiyatro da ilginçtir; loca, salonun en gerisindedir; Hünkâr, arkasını sağlama alsın diye.

Mabeyinci Fahri Bey’in hatıratı, Abdülhamit’in ne denli acımasız, entrikacı olduğunu gösterir. Onun tahttaki (dört aylık V. Murat dönemini saymazsak ) önceli (selef) olan amcası Abdülaziz, intihar etmişti. Abdülhamit, amcasını Mithat Paşa’nın öldürttüğüne değgin sahte deliller üretmeye çalıştı. Bu amaçla kendisinin huzurunda işkenceden geçirilenlerden biri olan Fahri Bey, ‘edep yerlerinin kıskaçla burulması’ dâhil, kendisine çektirilen acılar için “Dünyada her türlü derdin fevkindeydi.” diye yazıyor.

Abdülhamit‘in, gözünün önünde yapılan işkencelerle ölümün eşiğine getirilen mağdurlara karşı tutumu dehşet vericidir:

“Amaaan! Rahim atar, toprak yutar.”

İşte, hortlatmaya çalıştıkları Ulu Hakan (!) kimliğinden, ibretlik kesitler.

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Arpası, suyu fazla gelmiş / Zamane merkebi azar / Ahırdan, otobüse sızar da / Şortlu kadına çifte atar!