BİZE BİR ŞEY OLMAZ (!)

Biz Türkler, gözükara insanlarız. Başımıza kolay kolay bir şey gelmeyeceği inancıyla karanlık, tehlikeli sulara hiç gereği yokken girip nereye gitmekte olduğumuzun ayırdına varmadan rahatça kulaç atabiliriz. “Evvel Allah!” diyerek… Padişah Abdülaziz’in Dışişleri Bakanı Keçecizade Fuat Paşa, Osmanlı’nın Batılılarca ‘hasta adam’ olarak nitelendirildiği yıllarda yurda gelen yabancı bir heyete İstanbul’u gezdiriyormuş.[…]

Yazının Devamı

‘TARİH ÖNCESİ KÖPEKLER…’

Bugün 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü. Diyojen‘e bir gün kötü haber vermişler: — Seni sürgüne gönderiyorlar. — Kim gönderiyor? — Sinop site yönetimi. Düşünürün tepkisi: — Ben de onları Sinop’ta yaşamaya mahkûm ediyorum. Yetkenin (otorite) sizi, belli bir yerin dışında ya da belli bir yerde oturmakla cezalandırmasına “sürgün” denilir, biliyorsunuz. ANADOLU’NUN GENLERİ Şair Cemal[…]

Yazının Devamı

ZAMANIN RUHU VE ‘III. RİCHARD’

“Zamanın ruhu” gereği, “cami” ve “ibadet” ile sözümüz ona bir hayli haşır neşiriz!.. Söz konusu “ruh”; günümüz iktidarına yaranma ya da en azından iktidarla iyi geçinme kaygısındaki her kişi, kurum ve kuruluşu etkiliyor. İslamiyette, ibadet edebilmek için kimi organların yıkanıp kimilerinin mesh edilmesi yoluyla düzenli olarak yapılan arınmaya verilen ad: “Aptes”. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlükleriyle yazım[…]

Yazının Devamı

ARALIKTA RAPSODİ

Aralık, güzün kışa evrildiği ay. Artık, canlıların mevsim dönerkenki olağan uyum güçlüğünden mi, “kişisel mevsimimiz”den mi ya da ikisi birden mi bilemeyiz; kimi sabahlar, yatağa çivilenen İsa’yız sanki. Hasan Hüseyin Korkmazgil‘in dediğince: “Başım gezer bulutlarda / Ayaklarım kan içinde …” Aynalar da giderek gençliğimizin karikatürünü göstermeye başlıyor. Yaşlanmak bize, hiç değilse[…]

Yazının Devamı