ZAMANIN RUHU VE ‘III. RİCHARD’

“Zamanın ruhu” gereği, “cami” ve “ibadet” ile sözümüz ona bir hayli haşır neşiriz!..

Söz konusu “ruh”; günümüz iktidarına yaranma ya da en azından iktidarla iyi geçinme kaygısındaki her kişi, kurum ve kuruluşu etkiliyor.

İslamiyette, ibadet edebilmek için kimi organların yıkanıp kimilerinin mesh edilmesi yoluyla düzenli olarak yapılan arınmaya verilen ad:

“Aptes”.

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlükleriyle yazım kılavuzunda, bildik bileli bu şekilde yazılıyordu.

Ama, sonra bir baktık ki TDK, sözcüğü Farsça aslına döndürüvermiş:

“Abdest”.

Oysa, Türkçede genellikle “sesçil yazım” geçerlidir. Yani, sözcükleri söylediğimiz gibi yazarız.

Siz bir dindar yurttaşımızın hiç “Abdest aldım!” dediğini işittiniz mi? İşitemezsiniz çünkü biz Türkler bu sözcüğü, içindeki ‘b’ ve ‘d’ yumuşak ünsüzlerini, ‘p’ ve ‘t’ sert ünsüzlerine dönüştürerek söyleriz:

“Aptes …”

‘SALINAN’ TÜRKÇE!

Geçen hafta Meclis’ten geçen ancak Cumhurbaşkanı’nca veto edilen “filtresiz termik santrallar” yasa tasarısı çok tartışıldı, biliyorsunuz. Neyse ki bu santrallara iki yıl daha çevreye zehir saçma izni verilmesinden şöyle ya da böyle vazgeçildi. (Umarız, punduna getirilip hazırlanacak yeni bir ‘torba yasa tasarısının’ içine sokuşturulmaz.)

Medyamızdaki konuya ilişkin tüm haber ve yorumlarda kullanılan anlatım şuydu:

— Doğaya zehirli gaz salınımı…

Burada “salınım” sözcüğünün yeri olmamalı; çünkü “salınım”, bir tür dans olan Arapça kökenli “raks” sözcüğünün öz Türk karşılığı. Fizik biliminde de “düzenli olarak hep aynı konumlardan aynı hızla geçen bir nesnenin hareketi” anlamına geliyor.

Yukarıdaki anlatımda doğru sözcük, “emisyon”un (Fr. émissiyon = ihraç etmek, tedavüle koymak) öz Türkçesi olmalı. Kimi kaynaklarda “salım” diye geçiyor ama aslında “salım”ın anlamı başka; “bir cismin çevresine ışılcık (foton) ya da madde tanecikleri durumunda enerji salması”.

TDK uzmanlarının, “aptes”“abdest”le değiştirmek için gösterdikleri duyarlılığı (!), “emisyon” gibi güncel kullanımdaki sözcüklere öz Türkçe karşılık bulmakta da göstermelerini bekliyoruz!

KÜLTÜR (!) YARIŞMASI

Bilgisiz, kültürsüz insanlar da elbette pek çok iş yapabilirler.

Onların yapamayacakları başlıca şey, herhâlde “bilgi ve kültür yarışması” hazırlayıp tv ekranında milyonlarca izleyicinin karşısına çıkarak sunmak diye düşünülebilir.

Ama, yine zamanın ruhunun (!) gereği mi bilemiyoruz, bu da oldu ve olmaya devam ediyor.

Geçen hafta, söz konusu yarışmalardan birine katılan dört kişinin; Anadolu Aydınlanması’nın simge eğitim kurumu Köy Enstitülerinin kurucu babası, eski Millî Eğitim Bakanlarımızdan Hasan Âli Yücel’i, tüm ünsüz harfleri ekranda yazılı olmasına karşın bilememeleri, sosyal medyada alay konusu oldu.

Ama, aynı “bilgi ve kültür (!) yarışması”nın, 3 Aralık 2019 akşamı yayımlanan bölümünde ekrana yazılan bir yanıt, kimsenin dikkatini çekmedi.

Yarışmacılara sorulan, İstanbul Eminönü’nde Sultan III. Murat’ın eşi olan Safiye Sultan’ın buyruğuyla 1597 yılında yapımına başlanan caminin adıydı.

Yanıt, ekrana şöyle yazıldı:

“Yeni Camii”

Herhâlde bizim gibi kimi izleyicileri ekran karşısında hop oturtup hop kaldırtmış olan yanıtın doğrusu, tamlamanın sonunda bir ‘-i’ harfi eksiğiyle yazılıp söylenir:

“Yeni Cami”

ÇİĞNENEN KURAL

Konuya ilişkin kuralı anımsatalım:

Cami sözcüğü ancak ad tamlaması olduğu zaman sonuna ‘–i’ (ya da ‘ –si’) takısı alır:

Selimiye Camii (Camisi), Sultan Ahmet Camii (Camisi), Süleymaniye Camii (Camisi) …

Sıfat tamlaması olarak kullanıldığında ise yalın durumda kalır:

Yeni Cami, Çinili Cami, Ulu Cami …

Öte yandan, bir haber kanalında ekrana atılan başlık (KJ):

“Defineciler camiiyi talan etti”

Bu da çok ünlü bir yazarımızın, tarihî Yassıada’da yapılan talanı anlattığı köşe yazısından:

“… üzerine 125 yataklı bir otel, 1200 kişi kapasiteli bir camii, 600 kişilik konferans salonu ve başka tesisler inşa edilerek bir beton yığınına dönüşen ada…”

Yukarıdaki her iki örnek de elbette yanlış.

“Cami” sözcüğü, tamlama dışında ad olarak kullanıldığında da yalın biçimini korur:

“Cami”

EŞEK OLUR MU?..

Şimdi, kimi okurlarımızın şöyle düşündüklerini tahmin edebiliyoruz:

“Aptes”“abdest”“emisyon”“salınım” desem; “cami”yi tek değil çift ‘i’ harfiyle yazsam ne olur?

Elbette olur!

Şu gerçek öyküdeki gibi:

Shakespeare’in “III. Richard” oyununda kral, girdiği savaşta ağır bir yenilgiye uğrayınca savaş alanından kaçabilmek için umarsızca sağa sola koşup bir at arar. Bu arada şu ünlü repliği söyler:

– Bir at için krallığımı veririm.

Oyunun Londra’daki temsilinde densiz bir seyirci, bu repliği işitince sahnedeki aktöre seslenir:

– Eşek olur mu?

Hazırcevap aktör, densize ders niteliğinde benzersiz bir yanıt verir:

– Elbette olur; sahneye buyrun!

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Kadın katili tecavüzcü erkeği

İyi hâlden sevindirdi yargıç desteği.

Şiddet karşıtı kadına ters kelepçe

Vurdular ki bu, ‘eve kapan’ kösteği.