Kerim Evren

Kerim Evren’in Güncel Yazıları

‘BÜYÜK TÜRK(LER) İÇİN ÇALIŞMAK’

“Travailler pour le grand turc” Büyük Türk için çalışmak, anlamında Fransızca bir deyim. Sanırız, kökeni Fransa ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki (daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ağır borç yükünü üstlendiği) kapitülasyonlar dönemine dayanıyor. ‘Büyük Türk’, sultan anlamında. Sultan da devletin ta kendisi olduğundan, onun için çalışmak, ‘adanmışlık’ gerektiriyor. Siyaset bilimci Prof. Dr.[…]

Yazının Devamı

HEYBEDEKİ ‘KARA MİZAH’ TURPLARI!

Üç beş yıl önce birisi çıkıp da “Gün gelecek, yürüyüş biriktireceksin!” dese güler geçerdik. Oysa, doğru öngörü olurmuş. Fırsatını ve de kaslarımızda yeterli gücü bulur bulmaz, karşı konulmaz bir kendimizi dışarıya atıp ‘yerküreyi arşınlama’ isteğine kapılmaya başlayınca anladık. Yaşamın gerçeği: Yaşlanmanın salt kendisi bile başlı başına bir hastalık. Öyle olmasa[…]

Yazının Devamı

‘GÜLÜMSE, UMUDUNU YİTİRME, BAŞARACAĞIZ’

Para sesi, kadın sesi, su sesi… En güzel sesler sıralamasında niçin çocuk sesine yer verilmez ki! Öğrenciler, geçen cuma gününden beri yarıyıl dinlencesindeler. Kış ayazına inat, günlük güneşlik havaya sinmiş derin hüznü, onların ‘ruh okşayıcı’ tınıları dağıtıyor. Beş gündür sokaklardan, oyun parklarından, çocuk senfonileri yükseliyor. Senfoni iğretilemesi (metafor) yapınca… Velilere[…]

Yazının Devamı

VURDUMDUYMAZLIK ‘DİLE’ GELİNCE -2

Her dilin kendi ‘ezgi’si vardır. Konuşurken kullandığımız tümcelerle bir tür ‘beste’ yapmış oluruz. Yabancılar, Türkiye Türkçesinin ezgisini beğeniyorlar. Elbette, sözcükleri doğru seslettiğimiz (telaffuz ettiğimiz) ölçüde. Bilgisizlik ya da özensizlikle ortaya çıkan “ses kakışımı”(Fr. cacophonie), yerli / yabancı kulakları tırmalar. Bu arada, siyaset sahnemizdeki en hafif deyişle ‘biçem (üslup) düzeysizliği’nin çok[…]

Yazının Devamı

VURDUMDUYMAZLIK ‘DİLE’ GELİNCE -1

Öz Türkçe karşılığı “ekin” olan “kültür”ün (Fr. culture) geniş anlamı: “Tarihsel, toplumsal gelişmelerin kazanımlarıyla bunları yaratmada, sonraki kuşaklara aktarmada kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü.” Ekinin temeli dildir. Bizim için ulusal dil; Türkçe. ‘Başöğretmen’ Atatürk’ün deyişiyle ‘dilimizi, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak’, son çeyrek yüzyıldır ulusal[…]

Yazının Devamı

2025’TE ‘DU BAKALI N’OLECAK?’

2000’lerin ilk çeyreğini, bugün girdiğimiz yeni yılla bitireceğiz. Ömrümüz yeterse… Orhon M. Arıburnu (1920 – 1989) bir şiirinde , “Dünya döndükçe / Umut fakirin ekmeği / Ye Memet ye…” diyordu ama… İktidar ve bileşenlerinin dışında, 2025 yılı için umutlu olan kimseyi pek göremiyoruz. Ne diyelim? Bizim yine de bir ‘umudumuz’[…]

Yazının Devamı

‘EN UZUN GECE’ BİTTỈ Mİ?

Kışın dondurucu ayazından yakınan Nasrettin Hoca’ya biri, takılmış: – Hocam yazın yandım, kışın da dondum diyorsun. Ne olacak senin bu hâlin? Hoca, soruya soruyla karşılık vermiş: – Sen benim ilkbahar aleyhinde konuştuğumu hiç duydun mu? Zemheri bilgesi (!) Ayaz Ata’yı düşünürken bu hoş fıkrayı anımsadık. Kimileri, biz Türklerin, tarih sahnesine[…]

Yazının Devamı

‘ÖTEKİ’ OLMANIN CEZASI

Tolstoy’un öykü kahramanlarından Martin Aydeyiç, kunduracıdır. Tek pencereli bir bodrum katında oturmaktadır. Sokaktan gelip geçenleri, yüzlerini görmediği hâlde tanır; ayakkabılarından… (1) Bir yoksul, sevgilisiyle buluşmaya giderken arkadaşının ayakkabısını ödünç almış olsa Aydeyiç yanılacak. Günümüzde ise ‘ayakların baş olduğu’ bir dünyada yaşadığımızı düşününce ‘yanılgının büyüklüğünü’ az çok anlayabiliyoruz. Doğrusu, ‘ayakların baş[…]

Yazının Devamı

ŞAM ŞEYTANLARI

Komşu Suriye’de 13 yıldır provası yapılan ‘işgal’, sonunda ‘seyirci önüne çıktı’! Kendilerine HTŞ adını veren, El Kaide / IŞİD / El Nusra türevi, BM kararıyla bütün dünyanın ‘terörist’ saydığı cihatçı örgütün başkent Şam’ı da ele geçirmesiyle Suriye düştü. 13 yılda ‘bitirilmiş’ olduğu anlaşılan Suriye ordusu, en küçük bir direniş bile[…]

Yazının Devamı

KIŞLA GELEN…

Kasım ayının ilk iki haftasına özgü pastırma yazını, bu yıl uzunca yaşadık. Çoğunlukla ılık geçen güz, evrenin, dolayısıyla da Dünya’nın milyarlarca yıldır süren şaşmaz ‘döngü’süyle yerini, soğuk mevsime bıraktı. Balkonumuza konan ‘haydut’ kargaların, tadını seviyor olsalar gerek, yapraklarını sık sık didikledikleri yılbaşı kaktüsü, iki haftadır kabına sığamayan bir ‘iç devinim’[…]

Yazının Devamı

‘TEPKİME’ ZAMANI -2

Hafta sonunda, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladık. Öncelik, Başöğretmen Atatürk’te olmak üzere, biz Türklerin ‘çağcıl uygarlık sahnesindeki onurlu yerini’ borçlu olduğumuz tüm Cumhuriyet kuşağı öğretmenlerinin bu özel gününü kutluyor, her birinin ellerinden öpüyoruz. Ölenlere de Tanrı’dan rahmet diliyoruz. Atatürk ilke ve Devrimleri meşalesini taşımaktan ‘yılmayan’ eğitim ordusu askerlerinden birinin yüreğimizde[…]

Yazının Devamı

‘TEPKİME’ ZAMANI -1

Ülkemizde şunlar şunlar kötü ama hiç değilse falanca gösterge iyi, diyebileceğimiz bir avuntu tümcesi bile kuramaz duruma geldik. Bu ileri yaşımızda ve gazetecilik mesleğinde yarım yüzyılı geride bırakmamıza karşın anlamadığımız, son nefesimizi verinceye değin de anlayamayacağımız dehşet verici gelişmeler bitmek bilmiyor. 21. yüzyıl dünyasında her güne, insanların kanını donduran bebek,[…]

Yazının Devamı

‘DİYALEKTİK YAZILAR’A ALÇAKGÖNÜLLÜ KATKI

“Diyalektik”, Eski Yunancadan Fransızcaya (dialectique), oradan da dilimize geçmiş bir sözcük. Ortaokul ve lise öğreniminden anımsayacağımız “tez – karşı tez ile akıl yürütme yöntemi, münazara”dan alıntı. Geniş anlamıyla ise ‘doğanın, insanların, dolayısıyla toplumların sürekli iç çekişmeler / çatışmalar yaşamaları ve bundan kaynaklanan devinimleri / değişimleri sonucu ortaya çıkan olgu’ gibi[…]

Yazının Devamı

TOPLUMCA ‘SİBİRYA HİSTERİSİ’NE DOĞRU

İstanbul’un Esenyurt ilçesi Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in eşi Selma Hanım, geçen çarşamba sabahı maazallah ‘Sibirya Histerisi’ geçirse kimse şaşırmazdı. Sabahın saat 06’sında eve gelen polisler, onun “Ben uyandırayım.” demesine aldırmadan yatak odasına girerek eşi Ahmet Özer’i gözaltına aldılar. Ev baskınıyla eş zamanlı olarak polis Esenyurt Belediyesine, bekçiden anahtarı[…]

Yazının Devamı

CUMHURİYET GÜNDÜZSEFASIDIR

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı haftasındayız. 101’inci yıl, bütün ulusumuza kutlu olsun. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tarihin bu topraklarda yetişmiş en yüce değeridir. O, 10 Eylül 1922’de Türk orduları İzmir’e girdiğinde “Truva’nın intikamını aldık.” demiş olsa da… Okuyanlar bilir; Yunan mitolojisine göre Peleus’un, deniz tanrıçası Thetis’ten bir oğlu olur. Adını,[…]

Yazının Devamı

TIBBIN BEŞİĞİNDE BEBEK CİNAYETLERİ

En vahşi yaratığın insan olduğu, sugötürmez bir gerçek. Dünyanın dört bir yanındaki faşist rejimlerle yönetilen ülkelerde, ‘en savunmasız / en masum canlı’ olan bebeklerin bile topluca öldürüldüğüne ya da ailelerinden koparıldığına türlü zaman dilimlerinde tanık olundu. Avrupa’dan Avustralya’ya, Güney Amerika’dan Asya’ya ‘kıtalar arası’ çocuk kıyımının kısa tarihçesini, beş buçuk yıl[…]

Yazının Devamı

MENEKŞELERE FİL İSTİLASI!

Menekşe mevsimini bitirdik. Aslında, ilkyaz ve yaz çiçeği olan menekşe, mevsim güze evrilince de çiçek açmayı sürdürebiliyormuş. Elbette uygun ortam, iyi bir bakım ve ille de sevgiyle… 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda, lirik şiirin (1) öncü ustası Goethe (1749 – 1832), “Menekşe” adlı bir şiir yazmış; Bir çoban kızı, kırlarda gezerken[…]

Yazının Devamı

‘SES BAYRAĞIMIZ’ YERLERDE -2

Aksakal (duayen) gazetecilerden birini daha sonsuzluğa uğurladık. Kutsal ışıklar içinde huzurla uyusun. N’eyleyelim ki yaşam varsa ölüm de var. Değerli üstadın acı haberini alınca daha dün yaşamışız gibi taptaze bir anı gözümüzde canlandı: 1980’li yıllarda, kendisinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı Güneş gazetesinin bulunduğu sokaktan -sanırız öğle yemeği için az ilerideki[…]

Yazının Devamı

‘SES BAYRAĞIMIZ’ YERLERDE -1

Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914 – 2008), kendine özgü bir akım yaratan, en üretken şiir ustalarımızdandı. “Türkçe Katında Yaşamak” adlı şiirinde, ana dilimize bağlılığını, belleğimize kazınan şu dizesiyle anlatmıştı: “… Türkçem benim ses bayrağım.” Şimdi sağ olsa ‘ses bayrağının nasıl yerlerle süründüğünü’ görüp çok üzülürdü. Yazılı ve görsel medyada izlediğimiz kadarıyla[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -4

Eylülün son haftasındayız. Hava, sabahları, kimileyin de gece dışında gün boyu balkon sefası yapmamıza hâlâ izin veriyor. Komşu bahçe, güz yağmurlarıyla koruluğa dönüştü. İç içe geçmiş ağaçlar, Uzakdoğu insanları gibi eğilerek birbirlerini selamlıyor. Zeytingiller ‘eşrafından’ dişbudak, baklagillerden akasyaya, sert gövdesine rüzgârın etkisiyle arada bir savrulan dallarındaki dikenleri batsa bile saygıda[…]

Yazının Devamı