CUMHURİYET GÜNDÜZSEFASIDIR

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı haftasındayız. 101’inci yıl, bütün ulusumuza kutlu olsun. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tarihin bu topraklarda yetişmiş en yüce değeridir. O, 10 Eylül 1922’de Türk orduları İzmir’e girdiğinde “Truva’nın intikamını aldık.” demiş olsa da… Okuyanlar bilir; Yunan mitolojisine göre Peleus’un, deniz tanrıçası Thetis’ten bir oğlu olur. Adını,[…]

Yazının Devamı

TIBBIN BEŞİĞİNDE BEBEK CİNAYETLERİ

En vahşi yaratığın insan olduğu, sugötürmez bir gerçek. Dünyanın dört bir yanındaki faşist rejimlerle yönetilen ülkelerde, ‘en savunmasız / en masum canlı’ olan bebeklerin bile topluca öldürüldüğüne ya da ailelerinden koparıldığına türlü zaman dilimlerinde tanık olundu. Avrupa’dan Avustralya’ya, Güney Amerika’dan Asya’ya ‘kıtalar arası’ çocuk kıyımının kısa tarihçesini, beş buçuk yıl[…]

Yazının Devamı

MENEKŞELERE FİL İSTİLASI!

Menekşe mevsimini bitirdik. Aslında, ilkyaz ve yaz çiçeği olan menekşe, mevsim güze evrilince de çiçek açmayı sürdürebiliyormuş. Elbette uygun ortam, iyi bir bakım ve ille de sevgiyle… 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda, lirik şiirin (1) öncü ustası Goethe (1749 – 1832), “Menekşe” adlı bir şiir yazmış; Bir çoban kızı, kırlarda gezerken[…]

Yazının Devamı

‘SES BAYRAĞIMIZ’ YERLERDE -2

Aksakal (duayen) gazetecilerden birini daha sonsuzluğa uğurladık. Kutsal ışıklar içinde huzurla uyusun. N’eyleyelim ki yaşam varsa ölüm de var. Değerli üstadın acı haberini alınca daha dün yaşamışız gibi taptaze bir anı gözümüzde canlandı: 1980’li yıllarda, kendisinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı Güneş gazetesinin bulunduğu sokaktan -sanırız öğle yemeği için az ilerideki[…]

Yazının Devamı

‘SES BAYRAĞIMIZ’ YERLERDE -1

Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914 – 2008), kendine özgü bir akım yaratan, en üretken şiir ustalarımızdandı. “Türkçe Katında Yaşamak” adlı şiirinde, ana dilimize bağlılığını, belleğimize kazınan şu dizesiyle anlatmıştı: “… Türkçem benim ses bayrağım.” Şimdi sağ olsa ‘ses bayrağının nasıl yerlerle süründüğünü’ görüp çok üzülürdü. Yazılı ve görsel medyada izlediğimiz kadarıyla[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -4

Eylülün son haftasındayız. Hava, sabahları, kimileyin de gece dışında gün boyu balkon sefası yapmamıza hâlâ izin veriyor. Komşu bahçe, güz yağmurlarıyla koruluğa dönüştü. İç içe geçmiş ağaçlar, Uzakdoğu insanları gibi eğilerek birbirlerini selamlıyor. Zeytingiller ‘eşrafından’ dişbudak, baklagillerden akasyaya, sert gövdesine rüzgârın etkisiyle arada bir savrulan dallarındaki dikenleri batsa bile saygıda[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -3

Egemen siyasetçilerden sıklıkla işittiğimiz bir söylem: — Hepimiz aynı gemideyiz. Bize göre ise sanki karada, bir ‘raylı sistem’le ilerlemeye çalışıyoruz. Kavramı, değerli ruhbilimci (psikanalist) A. Kadir Özer’den ödünç aldık; “Kafada raylaşma” Ruhbilimciler, psikoterapi uyguladıkları kişilere hasta değil, ‘danışan’ diyorlar. Ruhbilimci Özer, üst düzey yöneticiliğe yükselmiş bir kadın ‘danışan’ına, ‘buyruğundaki tüm[…]

Yazının Devamı

‘BU CENNET BU CEHENNEM’ -2

Medyada, hemen her orman yangınından kısa süre sonra doğanın kendini yenileme çabasını yansıtan görüntüler dikkatinizi çekmiştir. Neredeyse tümüyle yanmış bir ağacın gövdesinden fışkıran taptaze sürgünler, kundakçı rantiyenin karanlık yüzüne çarpan birer tokat gibidir. Ağacın ölüme böylesine direnmesinde, ortakyaşarlık (simbiyotik hayat) ne denli etkilidir, bilemiyoruz. Nâzım’ın deyişiyle ‘kardeşçe’ bir yaşamın hüküm[…]

Yazının Devamı

BU CENNET BU CEHENNEM’ -1

Eylül ayıyla birlikte havanın görece de olsa serinlemesini fırsat bilip Boğaziçi’nin Büyükdere sahilinde yürüyüşe çıkmıştık. Genellikle çalkantılı olan deniz, o gün sakin, dingin esintiyle insanın hem bedenini hem de ruhunu anne şefkatiyle okşuyordu. Koyu lacivert sulara sıfır noktada bir banka oturmuş iki kadın dikkatimizi çekti. Kadınlardan orta yaşlısı, genç olanın[…]

Yazının Devamı

ANA DİLİNİN GÜCÜ

Ana dili, bir ulusun birliğini sağlayan en önemli ögelerdendir. Bu konudaki çarpıcı örneklerden biri, neredeye bir milenyum (953 yıl) önce 26 Ağustos’ta yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi. 26 Ağustos aslında, bu savaştan bizce çok daha önemli bir günün, Kurtuluş Savaşı’na son noktanın konulduğu, 9 Eylül 1922’de işgalci Yunan ordularının ülkeden sökülüp[…]

Yazının Devamı

MECLİS SİNEMASI!

TBMM’de yaşanan son ‘yumruklu oturum’ bize Sam Peckinpah’ın “Vahşi Belde” (The Wild Bunch, 1969 yapımı) filmiyle ilgili bir sözü anımsattı. Meclis, geçen cuma günü AYM’nin hükümlü Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki kabaca “Atalay’a vekilliğinin geri verilmesi” kararını görüşmek üzere toplanmıştı, biliyorsunuz. Oturumda söz alan TİP Milletvekili Ahmet Şık, ağır sözlerle[…]

Yazının Devamı

BU GİDİŞLE CHP’Yİ TİMSAHLAR YER Mİ?

Kimi insanlar (ve de kurumlar) üzerinde “Tehlike anında kırınız!” yazısı bulunan ama kırılmaz camlarla kaplı, korunaklı mahfazalara benziyor. Babıâli’nin en renkli kişilerinden İlhan Banguoğlu (1927 – 2018) öyle biriydi. Şimdiki adıyla SGK’nin Samatya’daki İstanbul Hastanesinde tedavi gördüğü sırada, yatakta olması gerekirken koridora çıkan rahmetlik İlhan Ağabeyi bir hastabakıcı yüksek sesle[…]

Yazının Devamı

SORGU SUAL…

Eski Yunan düşünürü Sokrates (İÖ 470 – 399), öğrencisi Platon’un aktardığına göre, “Sorgulanmamış yaşam, yaşanmaya değmez.” demiş. Platon’un öğrencisi Aristoteles (İÖ 384 – 322) de kısaca, “her canlının varlığının bir nedeni olduğunu, insanın dünyaya ‘mutlu olmak için’ geldiğini” savunur. ‘Mantığın babası’ Aristoteles’in, kısacık yaşamımızda’ neden mutlu değiliz?’in yanıtını aramamızı önermemiş[…]

Yazının Devamı

FANTEZİ ZAMANI

FANTEZİ ZAMANI Dünya kediler kentinde iki kedi konuşuyorlardı. Orası da neresi? diye sormayacaksınız umarız. İstanbul elbet. İkisi de öyle besiliydiler ki yürürken karınları yere değiyordu. Ama, birbirinden farklı dünyaların kedileri gibiydiler. Belki aynı cinsten olmaları, onları birbirine yaklaştırmıştı. Ankara (ya da Angora) kedisiydi ikisi de. Zamanında Vikinglerden alınıp Anadolu’ya getirildiği[…]

Yazının Devamı

YAKIN TARİHE UZAK OLMAK

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli kilometre taşlarından Lozan Barış Antlaşması’nın 101. yıl dönümü. Yaygın ve bizce de doğru tanımlamayla “Türkiye’nin tapu senedi” olan Lozan için Atatürk, Söylev’inde (Nutuk) şöyle diyor: “Bu antlaşma, Türk Milleti’ne karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını[…]

Yazının Devamı

‘BUGÜN DE KAYBETTİK’

Yüce Tanrı, kimseyi Haruki Murakami’siz bırakmasın! Sabahın saat beşinde havanın böylesine boğucu olduğunu pek anımsamıyoruz; İstanbul’da duyumsanan sıcaklık 27 derece. Aslında pek yüksek sayılmaz ancak havadaki nem oranı yüzde 100’lere yaklaşınca insanın soluğu -göğsüne TÜİK Başkanı oturup bir de ümüğüne sarılmış gibi- kesiliyor! Neyse ki içine itildiğimiz kuyuya Murakami bir[…]

Yazının Devamı

TEŞEKKÜRLER ÇOCUKLAR!

Mutluluğa, başarıya, yürek dolusu gülmeye ulusça ne denli aç bırakıldığımız, Euro 2024 Futbol Şampiyonasında bir kez daha ortaya çıktı. Ulusal futbol takımımızın çeyrek finale yükselerek Türkiye’nin adını Avrupa’da ‘ilk sekiz’ arasına yazdırması karşısında çocuklar gibi sevindik. Geçen Cumartesi gecesi oynanan son karşılaşmada, ayaktopunun dünya devlerinden biri olan Hollanda’yı yenmemiz işten[…]

Yazının Devamı

ÇOK GEÇ OLMADAN…

Fransız Aydınlanması’nın mimarlarından düşünür / yazar Voltaire (1694 – 1778) “Tanrı kadınları, erkekleri evcilleştirmek için yarattı.” demiş. “Evcil”in karşıtı “yabanıl” yani “vahşi”. Geçen hafta, 246. ölüm yıl dönümü nedeniyle anılan üstadın özdeyişinde ‘evcilleştirmek’ yerine ‘evcimenleştirmek’ demiş olması bizce daha güçlü olasılık. Kadın, ‘akşamcı’ olan kocasını evcimenleştirmek için bir umut, ona[…]

Yazının Devamı

EKMEK ARASI ‘KISIR DÖNGÜ’!

Lise öğreniminde bizim gibi felsefe okumuş kuşaklar, “Giritli kısır döngüsü”nü (çatışkı, paradoks) bilirler. İÖ 6’ncı yüzyılda yaşamış olan düşünür Epimenides, “Tüm Giritliler yalancıdır.” diye bir önermede bulunur. Önermesini doğru sayarsak Epimenides’in yalancı olması gerekir; çünkü, o da bir Giritlidir. Eğer, Epimenides yalancıysa her söylediği gibi, “Tüm Giritliler yalancıdır.” önermesi de[…]

Yazının Devamı

DİLİM YOKSA BEN KULUM -5

Türkçemizde, “Gemisini kurtaran kaptan.” diye bir deyim var. Daha çok ‘yergi’ amacıyla söylenen bu söz, ‘güç duruma düştüğünde ne yapıp edip kendisini ya da yakın çevresindekileri kurtaran Şark kurnazlarına yönelik -biraz da kıskançlıkla karışık- övgü, alkış, onay’ ögeleri içerir. Aziz Nesin (1915 – 1995), “Gemisini kurtaran kaptan.” deyimine, şu ‘alaysılama[…]

Yazının Devamı