Yaşam Tercihi Özgürlüğü

Türkiye, BM’nin dünyadaki ‘mutluluk sıralamasında’ beş basamak gerileyerek 156 ülke arasında 74’üncü olmuş.

Buna da şükür; hâlâ, Pakistan’dan bir basamak yukarıdaymışız!

Mutluluğumuz, şu trajikomik fıkradaki gibi:

Bir Türk, bir Fransız, bir de Alman, resim sergisinde “Adem ile Havva Cennet Bahçesinde” adlı tabloya bakıyorlarmış.

Alman, “İkisinin de bedeninden sağlık fışkırıyor, üstün ırktan geldikleri belli. Adem de Havva da mutlaka Alman’dı!” demiş.

Fransız itiraz etmiş:

– Kusura bakma ama siz Almanlar biraz kaba sabasınız. Oysa bunlar çok zarif. Bence her ikisi de Fransız’dı.

Türk, tabloyu uzun uzun inceledikten sonra görüşünü açıklamış:

– Bence Adem ile Havva, hiç tartışmasız Türk’tüler. Baksanıza üstte yok, başta yok, elmadan başka ağza atılacak tek lokmaları yok ama kendilerini cennette sanıyorlar!

‘ORGANİZE’ SALDIRI

Şaka bir yana, söz konusu mutluluk anketini yapan uzmanlar, Finlandiya’nın birinci olduğu- mutluluk düzeyini saptarken şu ölçütleri göz önüne almışlar:

Kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla, sosyal destek, sağlıklı ömür beklentisi, yaşam tercihlerini yapabilme özgürlüğü, cömertlik, yolsuzluk algısı

Bizim, geçen hafta bir uçak kazasında ölen, ömrünün ilkbaharındaki pırıl pırıl 11 kadınımız için salt sosyal medyada yazılan iğrençlikleri düşünmek bile, mutluluk anketindeki ‘yaşam tercihlerini yapabilme özgürlüğü’ bakımından içinde bulunduğumuz acıklı durumu gösteriyor.

Trajedinin dahası var: Düşen özel jetin ölen pilotu Melike Kuvvet, daha önce Hava Kuvvetlerinde yüzbaşıymış. Bir arkadaş çocuğunun Merzifon’daki doğum gününde ısrarlar üzerine şarkı söylemiş. O eğlenceye ait10 dakikalık video görüntülerinin dokuz saniyelik bölümü kesilerek yüzbaşıya FETÖ kumpası kurulmuş. Kendisini sorgulayan -şimdi tutuklu- istihbaratçı subayların, “Pavyonda şarkı söylemişsin, gece kulüplerinde çıkıyormuşsun, işte görüntüleri!” diyerek ‘ahlaksız yaşantı’ iftirası attıkları genç kadının TSK ile ilişiği kesilmiş.

Merzifon’da ne pavyon ne de gece kulübü var ama Melike Yüzbaşı, AİHM‘ye bile başvurduğu hâlde olumlu sonuç alamamış. Yıllar sonra kendisine TSK’ya dönüş yolu açılmış ancak sıdkı sıyrılmış olsa gerek, dönmemiş.

Bu ‘organize’ saldırıyla sadece bir kadın subayımızın yaşamının karartıldığını düşünmeyin. Asıl amaç, tüm kadınlarımızın hâttâ bütün toplumun üzerine korku salarak köktendinci yaşam biçimi dayatmak. Dün FETÖ’yle yapılan, yarın metöyle denenebilir.

Pabuç bırakmayalım.

CİNAYET FAİLİ HAMAM(!)

Medyamızda kimi zaman, sakınan gözlere çöp batıyor. Doğru Türkçeye özen gösterilen Hürriyet’te, 16 Mart günü yayımlanan bir haberin başlığı:

“Çalışan hamam sahibini öldürdü”

Cinayet, Bursa İnegöl’de meydana gelmiş. Başlığa göre de cinayetin faili, “çalışan hamam”(!)

Başlıkta sıfat gibi kullanılan “çalışan” yerine; “çalışanı” ya da “işçisi” dense hamam aklanacak!

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Dilimizden bağlanıp / Sürüklensek de / Orta Doğu heykelleri gibi / Sokaklarda / Örseleyemezler / Türkçe bahçemizin / Devrim çiçeklerini / Açacak onlar hep öyle / Tüm zamanların vazosunda.