Varlıklarını ancak kendi karanlık düzeninde sürdürebilecek olanlar, sanattan, sanatçıdan öcü gibi korkarlar.
Çünkü sanatçı, toplumuna ve insanlığa ışık tutan, ilerleyeceği doğru yolu gösteren kutup yıldızıdır.
Hiç kuşkusuz bu kişilerden biri olan İrlandalı yazar Bernard Shaw‘a göre, ‘bizi zulme, adaletsizliğe ve bayağılığa katlanmayacak şekilde geliştiren’ de gerçek sanattır.
OMURGALI SANATÇI
Bestekâr Hacı Arif Bey(1831 – 1885), döneminde II. Abdülhamit zulmüne karşı koyma cesaretini gösteren ender sanatçılardandı. Tarihçi Yılmaz Öztuna’nın aktardığına göre, Padişah bir gün Hacı Arif Bey’i, yeni şarkılarını dinlemek için saraya çağırtır. Bestekâr, hasta olduğunu öne sürerek ’emre’ uymaz. Miralay Rifat Bey, “Temaruz ediyor (hasta numarası yapıyor) hünkârım!” diye fiştekleyince II. Abdülhamit çok kızar. Mabeyncisini gönderip çağrıyı yineler. Hacı Ârif Bey, bu kez açıkça tavır koyup mabeynciye şöyle der:
– Sanatta padişah iradesi geçerli değildir. Hem, babası Abdülmecit bana daha saygılıydı.
Bestekâr bununla da yetinmeyip “Küçük bir şehzadeyken kucağımı ıslattığı günleri unutmasın!” yolunda sözler söyleyince saraydaki Mızıkayı Hümayun’un bir odasında elli gün hapis yatar.
AKİL ‘ALEVİMETRE’!
Günümüzde, “Yeni Türkü” müzik grubunun kurucusu Derya Köroğlu, anne tarafından Hacı Arif Bey’in dördüncü kuşak torunu. Ağacının dibine düşen armut örneği, o da muhalif bir sanatçı. Grubun ta 1979’da çıkardığı ilk albüm“Buğdayın Türküsü”, 12 Eylül 1980 faşizminin çizmesi altında sır olmuştu! Birçok Yılmaz Güney filminin yok edilmesi, yönetmen Halit Refiğ‘in TRT için çektiği Kemal Tahir uyarlaması “Yorgun Savaşçı” dizisinin Genelkurmay matbaası fırınında yakılması gibi…
Öte yandan, her dönem çubuğunu yakıp keçesini selamete çekmeyi yeğleyen ‘sanatçılar’ da var! Günümüz iktidarı, onlara ‘akil (akıllı) insanlar’ diyor!
Muhalifliğin büyük tehlikelere gebe olduğu ülkemizin ‘akil’ bir arabesk müzik üstadı, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) yöneticiliğinden geçen hafta istifa etti. Böylece de Kültür ve Turizm Bakanlığının, ilk kez bir meslekî kuruma, kayyım / yandaş atayabilmesinin en azından yolunu açtı.
Arabeskçinin istifa mektubundaki şu sözleri dikkat çekiciydi:
“… MESAM, etnik köken ve inanç üzerinden örgütlenerek faaliyette bulunulacak veya ele geçirilecek bir kurum değildir!”
Aydınlarımız ve Alevi yurttaşlarımızın tepkisini çeken bu açıklama üzerine arabeskçi, ‘gerçek Alevilere çok saygılı olduğunu’ söyledi. “Gerçek olmayan Alevi nasıl oluyor?” sorusunu yanıtlarken ise çamların daha büyüğünü devirdi:
“Alevi felsefesine uymayan insanlarımızın çoğu Alevi olduğunu söylüyor. Ama, belki de onlar Allah’a da inanmıyor.”
Galiba, yazımızın başındaki tanımlamaya bir yenisini eklememiz gerekiyor:
Sanatçı; toplumu, dinî inanç ya da inançsızlığa, mezhebe, etnik kökene göre ayıran değil, sevgi ortak paydasında birleştiren kişidir.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Ayakta alkışlanası / Meclis’te gece yarısı / (Hü)cum-hur İttifakı ile / Demokrasiden / Sandık kaçırma operası!