TAÇ GİYMİŞ VİRÜS!

İnsan, kimi zaman bir “arayış” içinde olduğunu ancak aradığını bulduğunda anlıyor. Tıpkı, sahip olduklarının gerçek değerini, onları yitirdiğinde anladığı gibi…
Adnan Binyazar’ın Cumhuriyet’teki 13 Mart 2020 tarihli “Ayna”sında, “iç kale” sözünü görünce bu duyguyu yaşadık.
Stefan Zweig’ın anlatımıyla Montaigne’in; “dış dünyanın gelgitlerinde kendine bir tür ‘iç kale’ inşa etme ve bu kaleyi dış dünya karşısında ne pahasına olursa olsun ayakta tutabilme çabasıyla belirginleşen bir kişilik” olduğunu belirtiyordu, Binyazar. Daha doğrusu, bu tanımı Ahmet Cemal’in bir yazısından aktarıyordu.

FATİH’E KAFA TUTMAK

Tek kitabı “Denemeler”ini belli aralıklarla üç kez okuduğumuz Montaigne’in (1533 – 1592), söz konusu kişilik özelliğini keşfedebilmek için Stefan Zweig olmak gerek.
Sanırız, burada anlatılmak istenen, Fransız düşünürün tespih böceği gibi dokunulduğunda kabuğuna çekilen, kendini toplumdan soyutlamış (asosyal) bir kişilik sahibi olduğu değil. İstanbul Balat’taki tarihsel “Petrion İç Kalesi”nin bilimsel akıl / duygusal zekâ karışımı harcıyla yoğrulmuş soyut, alçakgönüllü bir karşılığı sanki.
(“Petrion”; kaya anlamındaki Yunanca “petra” sözcüğünden geliyormuş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alırken Balat’taki iç içe surların ardında yaşayan Bizanslılar uzun süre direnmişler. Sonunda anlaşmayla teslim olmuşlar. Kimi kaynaklara göre de Fatih, onurlu direnişleri nedeniyle kendilerini ödüllendirmiş.)

KORONA / KORONER

Dört yüz küsur yıl önce yaşamış düşünür Montaigne’in kişiliğinden, günümüz insanoğlu / insankızı özeline gelecek olursak…
Gariptir; neredeyse bütün gezegenimizi etkisi altına alan “koronavirüs” salgını yüzünden, kendi istemimiz dışında, kendi “iç kalemize” çekilip orada yaşamaya mahkûm olduk.
Dünya, 2020 yılına neredeyse “koronavirüs” ile uyanmıştı. Geçen yılın son günlerinde, Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıktığı kesinleşen virüs, korkunç bir hızla dünyadaki 194 ülkenin 158’ine yayıldı. Biz bu satırları yazdığımız sırada, virüsün yol açtığı Covid-19 hastalığı nedeniyle dünyada ölenlerin sayısı altı bin 400’ü aşmıştı. Ülkemizde bir kişinin öldüğü, koronavirüslü hasta sayısının da 98 olduğu açıklandı. Aynı nedenle komşu İran’da ölü sayısı en az 611, İtalya’da ise onun iki katından fazla; bin 414.
“Koronavirüs” sözcüğünün kökeni ilginç. Fransızca “coronaire” (T. koroner); “1- Taca ilişkin, 2- Kalbi besleyen ana atardamara ilişkin.” anlamlarına geliyor. Latince ‘taç’ demek olan “corona”dan türetilmiş.
Bir bakıma bu “koronavirüs”; kendisini gezegenin tek sahibi sanıp şımardıkça şımaran; doğaya, öteki canlı / cansız varlıklara yapmadığı kötülüğü bırakmayan insanı yere çalmış, onun gasp ettiği tahta oturup tacını giymiştir.

VİCDANDAKİ VİRÜS!

Dünya, elbet bunu da atlatacak. Umarız, çok daha büyük kitlesel kayıplar verilmeden ve sosyoekonomik yıkımlar yaşanmadan…
Bizce “koronavirüs” felaketi, ülkemizde “koroner” (kalbi besleyen ana atardamara ilişkin) çok ciddi bir toplumsal sorun da yaşanmakta olduğunu bir kez daha gösterdi!..
Şöyle:
Bundan dört yıl önce, Fransa’nın Nice kentiyle İstanbul’da, dört ay arayla iki büyük terör saldırısı olmuştu. 84 kişinin öldüğü Nice’teki gece saldırısında Fransız taksiciler, mağdurları sabaha kadar ücretsiz taşıdılar. Bizimkiler ise 45 cana mal olan İstanbul’daki saldırının mağdurlarından en kısa mesafeler için bile yüz dolar istediler.
Aynı durumu geçen ay, biz kendilerine Avrupa’ya gidebilme umudu verince Batı sınırlarımıza yığılan sığınmacılar yaşadı. İstanbul’dan Edirne’ye, yirmi beş bin lira ücretle sığınmacı aile götüren taksicilerimiz oldu.
Son olarak da “koronavirüs”, salgın vakasının ilk açıklandığı gün İstanbul’da ‘taç giydi’; üç liralık makarnanın fiyatı bir anda 15 liraya, 10 liralık maske 90 liraya çıktı. 10-15 liralık kolonya 100 liraya uçtu, dezenfektan ürünleri yüzde dört bin zamlandı.
Bizim “iç / dış kalelerimizi” asıl yerle yeksan edecek “koronavirüs”, kimi vicdanlardaki bu yaygın mikrop bulaşığı olabilir mi, ne dersiniz?..
Zamanın imbiği; yaşadığımız iyi ve güzel şeylere atık muamelesi yapıp acıları süzerek arı, duru hâle getiriyor.
Yüreğimize oturan, korkarız ki kolay kolay eritemeyeceğimiz bir tortudur.

DİL YANLIŞLARIMIZ

Medyamızın yüzde doksanında, dünya ölçeğinde görülen salgın hastalıktan söz edilirken şöyle deniliyor:
“Coronavirüs”
“Korona”yı “c” harfiyle İngilizce, “virüs”ü Türkçe yazarak bileşik sözcük elde edilmez. Edilirse buna “Türkilizce” (!) denilir!..
Kimi gazetelerimizde de şöyle anlatımlar görüyoruz:
— Oscarlı aktör…
Yabancı bir özel ad olan “Oscar” sözcüğünü sıfat yapacaksanız “-li” yapım ekiyle adın arasında kesme imi (‘) koyacaksınız; “Oscar’lı…”
Bir tv kanalımızın 12 Mart 2020 geceki ana haber bülteninde yer alan, koronavirüs salgınına ilişkin haberden:
— İtalya’da mağazaların kapatılması da ‘önlem tedbirleri’ arasında.
Gülünç. Çünkü “önlem” sözcüğü, Arapça kökenli “tedbir”in bire bir Türkçe karşılığı.

“PANİK OLMAK” (!)

Yine söz konusu salgına ilişkin haberlerde çok sık kullanılan bir eylem:
“Panik olmak”
12 Mart sabahı bir kanaldaki “Gün Başlıyor”un sunucusu:
— Aman, panik olmayın!
Aynı günün gecesi bir başka kanalda, profesör unvanlı bir erkek sunucu, konuk ettiği tıp doçentine soruyor:
— Panik olmalı mıyız?
Daha önce de yazdık, yineliyoruz; insanlar panik olmazlar, paniğe kapılır ya da paniklerler…
“Panik olması” bir durumdur. Doğru örnek:
“Sürücü direksiyon hâkimiyetini kaybedince otobüste panik oldu.”

“FİNANSMANLIK”?..

Bir milletvekili, rakip partinin grup başkanvekiline ağır sözlerle saldırmıştı. Saldırıyı haber bülteninde aktaran tv kanalı, söz konusu milletvekilinin geçmişi hakkında bilgi verirken şöyle bir dil yanlışına düştü:
— … finansmanlığını üstlenmişti.
Finansman (Fr. financement); bir girişime işleyebilmesi, gelişebilmesi için gereken para ve krediyi sağlama işi, anlamında bir ad.
Yine, Fransızca kökenli “finanse etmek” (akçalamak) ve “finanse edilmek” (akçalanmak) yardımcı eylemli bileşik eylemleri (fiil) var.
Ama ne Fransızcada ne de Türkçede, kanalın bir sonraki haber bülteninde de aynen yinelenen “finansmanlık” sözcüğü yok.
O şarkıdaki gibi; üzgünüm Leyla!..

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Burnumuzda tüten ilkyazın
Bundanmış meğer bütün nazı
Ağıtlarla dönüverdi kış
Elinde öç tezeneli sazı.