SANATÇI MUHALİFTİR

Ekrem İmamoğlu’nun, sandıktan çıktığı hâlde -nasıl olduğunu 31 Mart 2019’dan bu yana hâlâ anlayamadığımız ve görünüşe göre hiçbir zaman da anlayamayacağımız şekilde- kazanamamış sayıldığı İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi beş hafta sonra yinelenecek.
.
Temiz biçemiyle (üslup) ülkemizde temiz siyaset umutlarını artıran İmamoğlu’nun yeni seçim sloganı “Her şey çok güzel olacak”; birçok sanatçımız tarafından benimsenip sosyal medyada desteklendi, biliyorsunuz.
Doğaldır; çünkü sanatçı muhaliftir. Hâttâ gerektiğinde muhalefete de muhaliftir. Olumsuzlukları dile getirmeyi kendine hak görmekten öte, görev sayar. Zaten toplum da ondan bunu bekler.Yirmi beş yıldır, hâlen iktidardaki AKP tarafından yönetilen İstanbul Belediyesinin ana muhalefet partisi CHP’ye geçmesini desteklemesinin de yadırganacak bir yanı yoktur.
.
HACI ARİF BEY ÖRNEĞİ
.
Yadırgatıcı olan, Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı’nın, İmamoğlu’nun sloganını yineleyen ünlü sanatçıların adlarının yer aldığı bir liste hazırlaması üstelik bunu “‘Kayıt” notuyla hiçbir çekince duymadan sosyal medyada paylaşması. İşte, o listede Derya Köroğlu’nun da adını görünce bestekâr Hacı Arif Bey (1831 – 1885) ile padişah II. Abdülhamit arasında geçen bir olayı anımsadık.
Geçen yıl yazdığımız  (1), yeri gelmişken YeniGün okurları için yinelemek istediğimiz tarihsel olay şu:
Bestekâr Hacı Arif Bey (1831 – 1885), döneminde II. Abdülhamit’e karşı koyma yürekliliğini gösteren ender sanatçılardandı. Tarihçi Yılmaz Öztuna’nın aktardığına göre, Padişah bir gün Hacı Arif Bey’i, yeni şarkılarını dinlemek için saraya çağırtır. Bestekâr, hasta olduğunu öne sürerek ‘buyruğa’ uymaz. Miralay Rifat Bey, “Temaruz ediyor (hasta numarası yapıyor) hünkârım!” diye fiştekleyince II. Abdülhamit çok kızar. Mabeyncisini (2) gönderip çağrıyı yineler. Hacı Ârif Bey, bu kez açıkça tavır koyup mabeynciye şöyle der:
– Sanatta padişah iradesi geçerli değildir. Hem, babası Abdülmecit bana daha saygılıydı.
Bestekâr bununla da yetinmeyip “Küçük bir şehzadeyken kucağımı ıslattığı günleri unutmasın!” yolunda sözler söyleyince saraydaki Mızıkayı Hümayun’un bir odasında elli gün hapis yatar.
Bu olayın Derya Köroğlu ile ilgisi ne? dediğinizi duyar gibi oluyoruz.
Günümüzde, “Yeni Türkü” müzik grubunun kurucusu Derya Köroğlu, anne tarafından Hacı Arif Bey’in dördüncü kuşak torunu. Ve ağacının dibine düşen armut örneği, o da muhalif bir sanatçı.
“Yeni Türkü”nün ta 1979’da çıkardığı ilk albüm “Buğdayın Türküsü”, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardından sır olmuştu! Birçok Yılmaz Güney filminin yok edilmesi, yönetmen Halit Refiğ’in TRT için çektiği Kemal Tahir uyarlaması “Yorgun Savaşçı” dizisinin Genelkurmay matbaası fırınında yakılması gibi…
.
SON SÖZ:
.
Sanatçının; kurulu düzenden beslenen, iktidara kapılananı makbul değildir. Özgür düşünceli olup gerçekleri yüreklice söyleyeni yani kurulu düzen karşıtı olanı makbuldür ki toplumlar ileriye gitsin.
Atatürk’ün, Tevfik Fikret’ten esinlenerek öğretmenlerin yetiştireceği gençler için söylediği gibi, sanatçılarımızın da “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür…” olmalarını sağlayıp onları bırakın itibarsızlaştırmaya çalışmayı, pamuklara sararak korumalıyız.
DİL YANLIŞLARIMIZ
.
12 Eylül döneminde dört yıl yönettiği Mamak Askerî Cezaevinde yapılan işkencelerin baş sorumlusu olarak gösterilen emekli albay, geçen ay öldü. Bir ‘fikir’ gazetemizin 30 Nisan 2019 günkü12’inci sayfasının manşetinde yer alan konuya ilişkin haberin alt başlığından:
“… bir grup ülkücü, ‘Mezarında rahat uyuyamayacaksın. İşkenceci…’ sloganları attı.”
“Ülkücü” sözcüğünün, alt başlığın yanı sıra haberin içinde de defalarca ilk harfi ‘küçük ü’ olarak yazılmıştı.
Öz Türkçe “ülkücü” sözcüğü, Batı dillerindeki “idealist”in karşılığıdır.
Eğer bir siyasal partinin gençlik örgütünden söz ediyorsak -ki haberde öyle- bu adı, ilk harfi büyük olarak yazıp eklerinden kesme imiyle ayırmalıyız; “Ülkücü’nün” , “Ülkücü’den…”
Aynı gazetenin, tv sunuculuğu da yapan ünlü bir yazarı 2 Mayıs 2019 günkü köşe yazısında önemli bir dilbilgisi yanlışına düştü. Yazar, çağrılı olduğu Boğaziçi Üniversitesinde yaptığı konuşmada Atatürk’e hakaretler yağdıran Tzortzis adlı kişiyle sözümüz ona tarihçi Mısıroğlu arasında bir koşutluk kurup şöyle diyordu:
“… Ne Mısıroğlu, ne Tzortzis yazar, düşünür olarak anılmayacak.”
Türkçe dilbilgisinde “ne…ne de” diye yinelenen bağlaçlardan sonra, yüklem olumluya döner:
“… Ne Mısıroğlu ne Tzortzis yazar, düşünür olarak anılacak.”
.
OTOMATİK MATEMATİK!
.
Öte yandan, bir tv kanalının 28 Nisan 2019 günü sabah saat 10.00 haberlerinden:
– Marmaris’te bugün saat 7.43 sıralarında, dört nokta sekiz büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Haber yazımında kuraldır:
07.43 gibi kesin bir zaman veriyorsanız “…sıralarında” denilmez; “saat 07.43’te” diyeceksiniz.
Medyamızda ayrıca kesirli anlatımlar da bir facia!
“Dört nokta sekiz” ya da “dört virgül sekiz” gibi ısrarla kullanılan ifadeler yanlış.
Doğrusu:
“Dört onda sekiz…”
Matematik önemlidir; adında ‘bayağı’ sözcüğünün bulunması ‘kesir’i önemsiz kılmaz!
Tolstoy’un (1828 – 1910) şu sözü ünlüdür:
“İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini… Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”
Matematiği de hayatımızdan çıkardık mı yoksa!..
.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
.
-Deodor(l)an!-
Şu çöp ağızlılardan
Ne pis koktu vatan
Üstüne Akdeniz’de
Gaz çıkarmaz mı Yunan!
.
(1)Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin (TGC) gündelik yayın organı Bizim Gazete’de 15 Mart 2018 tarihinde yayımlanan köşe yazımız.
(2) Mabeyinci: Osmanlı Devleti’nde padişahların dışarıyla ilişkilerine bakan, buyruklarını ilgililere bildiren, istek ve dilekleri kendisine ileten görevli.