PERŞEMBENİN GELİŞİ…

Göktürk boyları, henüz devlet kuramadıkları 500’lü yılların başında, yönetici (bey) seçmek için inanılması güç bir yönteme başvuruyorlardı. Kimi Çin kaynaklarına göre, yönetici adayları arasında ‘yükseğe sıçrama yarışı’ yapıyorlardı. En yükseğe sıçrayanı da kendilerine ‘bey’ olarak seçiyorlardı.

Ancak, bu ‘çevik’ beylerden ‘zeki ve ahlaklı’ olmayanlar, boy’un yaşlı bilgelerinden oluşan bir kurulca görevden uzaklaştırılıyordu.

[Orhun YazıtlarıGöktürklerin devlet olduktan sonra (yıl: 552) seçimi kurumsallaştırdıklarının belgesidir. Meclis (toy) onaylamadan, kağan tahta geçemiyordu. Örneğin, 572’de tahta çıkan Tapo Kağan, ölümünden sonra Ta Lo Pien’in kağan olmasını vasiyet etmişti ama meclis, Işbara’yı seçti.]

ADALET ANLAYIŞI

Amerikalı iş insanı (emlakçi) ve siyasetçi Trump, 8 Kasım 2016 tarihinde yapılan seçimle ABD’nin 45. başkanı olmuştu. Cumhuriyetçi Parti’nin adayı  Demokrat Partili Hillary Clintonla yarışmıştı.

İki adayın, seçimden önce tv’deki son ‘atışması’ trajikomikti. Şımarık emlakçi, Hillary Clinton konuşurken onun arkasına geçip kâh garip el kol hareketleri yaparak kâh yüzünü garip biçimlere sokarak aklı sıra rakibiyle alay ediyordu. Seçim yarışını, neredeyse bir Göktürk boy’una bey olabilmek için -günümüzde elbette gülünç kaçan- yükseğe sıçrama yarışından çok daha aşağı düzeye indirmişti.

ABD kapitalizminin içeride ‘vergi odaklı’ olduğu bilinir. Amerikan halkının yumuşak karnı olduğu varsayılan bu konu da tv kapışmasında gündeme gelmişti.

Trump,“Vergi ödemiyorsun!” diyen Clinton‘a, akıl almaz bir pişkinlikle şu yanıtı vermişti:

“Çünkü akıllıyım.” 

Ardından bir tehdit savurmuştu:

“Ben başkan olsaydım, sen şimdi hapiste olurdun.”

KADINA ‘BAŞKAN’ BAKIŞI!

Trump düzeysizliği, o geceyle de sınırlı değildi. Seçimden hemen önce basına sızan ses kaydında, kadın cinselliğinin argo dildeki adını kullandığı, burada yinelemek istemediğimiz bayağılıkta sözler söylüyordu.

Tepkiler üzerine sonradan silmek zorunda kaldığı bir başka iletisi de şöyleydi:

“Hillary kocasını tatmin edemiyor, ülkeyi nasıl tatmin edecek?”

Ve bunca gariplikle uyumlu garip seçim sonucu:

Hillary Clinton’dan üç milyon az oy almasına karşın TrumpABD’ye özel Seçiciler Kurulu seçim yöntemi gereği, başkanlık koltuğuna oturdu. Amerikalılar böylece ilk kez bir kadın başkan seçme fırsatını kaçırarak en hafif deyişle “ayrıksı” (eksantrik) bir erkek lidere kavuşuyordu!

İÇ SAVAŞIN EŞİĞİ

Dört yıllık başkanlığı boyunca ABD tarihinin belki de sorumluluk duygusuna en uzak başkanı olan Trump, 3 Kasım 2020 günü yapılan seçimde, Joe Biden karşısında yenildi. 

Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olduğu üzere…

Trump, doğal olarak yenilgiyi kabullenemedi ve ‘hile yapıldığı’ savıyla ABD Yüksek Mahkemesi’ne başvurup seçimlerin iptalini istedi. Olumlu sonuç alamadı; çünkü, Washington’da hâkimler vardı. 

6 Ocak 2021 günü KongreBiden’ın 46. ABD Başkanı seçildiğini onaylamak için toplandı.

Trump, aynı gün Washington’da bir miting düzenledi. Seçimlerde hile yapıldığı savını bu kez meydanda yineledi, taraftarlarına ‘direnmeleri’ çağrısında bulundu.

Ve olan oldu; silahlı, aşırı sağcı bir yandaş grubu, Kongre’yi bastı. Baskında dört kişi öldü, onlarca kişi yaralandı.

“Darbe girişimi”, yalnız Amerikalıların değil, dünyanın yüreğini ağzına getirdi. Neyse ki aynı gün bastırıldı ve ABD, iç savaşın eşiğinden döndü.

‘OH OLSUN’ MU?..

ABD’deki olaylar  sırasında , Trump’ın hesabını kapatan sosyal iletişim ağı Twitter’da, eğlenceli iletiler yayımlandı. Bir paylaşımcı, “ABD’de darbe olmaz, çünkü ABD büyükelçiliği yok!” diye yazıyordu.  

Rüstem Batum’un paylaştığı bir başka ileti şuydu:

“Seyahat kısıtlamaları yüzünden ABD, bu yılki darbeyi kendi ülkesinde organize etmek zorunda kaldı.”

ABD, komşusu Meksika’dan, Latin Amerika ülkesi Bolivya’ya; Şili’den Irak’a… değin; darbecileri “Bizim çocuklar.” diye destekledikleri Türkiye dâhil, halkın seçtiği yöneticileri devirip kendi çıkarlarına hizmet edecek olanlarla değiştirmişti.

Tüm bunlara karşın ABD, yoksul anakaralardan bakılınca ‘dünyanın aydınlık yüzü’ydü.

Çünkü orada çağcıl bilim / uygulayımbilimin (teknoloji) yanı sıra varsıllık ve fırsat eşitliği vardı! Günümüzün moda deyişiyle “elit” (seçkin) olmayan insanların da çok çalışırlarsa her alanda üstün başarıya kavuşacaklarına ilişkin “Amerikan rüyası” görülüyordu.

YARGI KAPIDA

Trump’ın görev süresi gelecek hafta bugün (20 Ocak 2021) doluyor.  Ancak Kongre baskınında ‘şiddete kışkırtma suçu’ işlediğine karar verilirse başkanlıktan azledilecek. (Biz bu satırları yazdığımız sırada, ABD Temsilciler Meclisi’ndeki azil süreci sonuçlanmamıştı.)

Trump’ın bu arada kendine özel af yasası çıkarma telaşına kapıldığı ancak elini çabuk tutamadığı belirtiliyordu. En geç 20 Ocak 2021’de dokunulmazlığı kaldırılınca adalet yakasına yapışacak. Hillary Clinton tv’de kendisini ‘vergi kaçırmakla’ suçlayınca verdiği “Çünkü akıllıyım!” yanıtını tabii ki mahkemede veremeyecek. Bununla da kalmıyor; yolsuzluktan, evrakta sahtecilik hâttâ kendisiyle ilişki kuran iki kadına 2016 seçimlerinden önce ‘sessiz kalmaları karşılığında para verdiği’ savını içeren seks skandalına değin birçok kirli çamaşır, dünyanın gözü önüne serilecek.

TÜRKİYE – ABD

Elbette bizim için en önemlisi, yeni Başkan Biden yönetimindeki ABD ile Türkiye ilişkilerinin geleceği.

Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alımı nedeniyle Türkiye’ye ABD’nin koyduğu yaptırımları, yılın son ayında Trump imzalamıştı. Rusya ile ilişkilerimizi soğutup ABD / NATO’ya daha sıkı sarılmamız için yaptırımlar, yeri geldikçe Damokles’in kılıcı gibi tepemizde sallandırılacak.

Bu arada, kendi savunma sanayiimizi geliştirmemize karşı tavır konulacak. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı‘nın ardından ABD’nin uyguladığı silah ambargosunu aşmak için kendi silah sanayiimizi kurma çabalarını yinelememiz, engellenmeye çalışılacak.

Halk Bankası davası ise korkulu rüyamız.  28 Şubat’ta 12 kişilik jürinin seçilmesinin ardından 1 Mart’ta duruşmalara başlaması ve davada kararın çıkması bekleniyor. Reddi hâkim, özel ve ayrıcalıklı yargılanma, davanın düşürülmesi istemleri geri çevrilen Halkbank‘ın artık yüksek mahkemelere başvuru şansı da kalmadı.

İddianamede; İran hükümetinin petrol ve doğalgaz satışlarından elde ettiği ancak yaptırımlar nedeniyle ülkesine sokamadığı milyarlarca dolarlık gelirin, başta altın olmak üzere türlü ticari işlemlerle bu ülkeye aktarıldığı, Halkbank’ın da aynı amaçla kurulan sistemin bir parçası olduğu öne sürülüyor. Kimi Türk yetkililer, aynı savlarla doğrudan suçlananlar arasında.

Türkiye‘ningeçen yıl kovit 19 salgının patlak vermesinden kısa bir süre sonra ABD’ye ‘tıbbi malzeme yardımı’ yapmasına, kimileri bıyık altından gülmüşlerdi.

Bir bakmışsınız, şimdi işe yarayıvermiş.

Ahir zaman hâlleri bunlar!..

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

– Salâh Birsel’den esinle-

‘Boğaziçi’

Şıngır mıngır,

Arsası…

İbadullah mangır!