İhsan Varol, yıllardır türlü Tv kanallarında hazırlayıp sunduğu yarışma izlencesi“Kelime Oyunu”nu, hâlen Teve 2′de sürdürüyor.
Varol, bu yolla halkımızın sözcük dağarcığının gelişmesine -elbette izlenirliği ölçüsünde- katkı sağlıyor. Kendine özgü; sıcak, sevimli bir sunuş tarzı olduğu için seviliyor da.
Gelgelelim, bu ‘belalı iş’te ‘allameyi cihan’ olsanız yanlıştan kaçınmanız güç! Yanlışlarınızı olabildiğince azaltmak için ise ‘yapıcı’ eleştiriler karşısında dört göz, dört kulak kesilmelisiniz.
‘SOKAK JARGONU’ MU?
Yarışmacılara sorduğu kimi sözcükleri, “sokak jargonu” diye bizce yanlış tanımlıyor,İhsan Varol.
Çünkü Fransızcadan dilimize giren “jargon”; aynı meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığı, demek.
Sokaktakileri, ‘aynı topluluktan insanlar’ diye sınıflandırmak söz konusu olamayacağına göre, bizce “sokak jargonu” da denilemez.
Onun yerine belki “teklifsiz dil” denilebilir; samimi, içli dışlı, sıkı fıkı konuşma,anlamında.
ŞAKAYLA KARIŞIK…
Aynı meslekten insanların, “jargonumsu” (!) ortak şakaları bile vardır.
Bu konuda örnek verirken deliliği de bir meslek sayarsak uçmuş olur muyuz?..
Çoğu bizden daha akıllı olan ruh ve sinir hastanesi ‘sakinleri’, birbirlerine sürekli fıkralar anlatıyorlarmış. Fıkra dağarcıkları tükenince eski fıkralarına birer numara vermişler. Söz gelimi, aralarından biri “Üç!” diye bağırınca hepsi birden kahkahalarla gülüyormuş.
Bu akıllıca yöntemi, hastanenin sözde aklı başında sağlıkçıları nasıl akıl etsin!..
Kendi mesleğimizden de pay biçelim…
Gazetelerin yazı işlerinde, matbaadaki ağır bir nesnenin yere düşmesiyle çıkan yüksek ses işitilince ortaklaşa yapılan şaka:
– Tiraj düştü!
Bu da iki yayınevi çalışanının karşılıklı konuşmasından:
– Türkçe kitabı, matematik kitabına ne demiş biliyor musun?
– Bilmiyorum, ne demiş?
– Amma problemlisin!..
‘AGANİGİ…’ SAÇMALIĞI
“Kelime Oyunu”na dönecek olursak…
Yarışmanın 12 Ocak 2019 günü bu kez Kanal D’de yayımlanan tekrar bölümünde, şu saçma sözü doğruymuş gibi sordu, İhsan Varol:
“Aganigi naganigi”
Anımsanacağı gibi bir Tv reklam filminde, fındık yemenin yararları anlatılırken ‘cinsel ilişki’yi çağrıştırmak üzere slogan olarak kullanılmıştı, “aganigi naganigi”!
Türkçe dilbilgisine göre, bu bir ikilemedir.
Ve dilimizde “ikileme yapma” kuralları bellidir.
Söz konusu kurallar gereği, yukarıdaki ikilemenin ikinci sözcüğünün ilk harfi ‘n’ değil, ‘m’ olmalı; “aganigi maganigi”
Meraklılarına, söz konusu kuralı aktaralım:
Kimi ikilemeler, “ses yinelemesi” (Fr. allitération) ve “uyak” (kafiye, halk yazınında ayak, Fr. rime,) yoluyla yapılır.
İkilemede, yinelenen ya da uyak yoluyla oluşturulan kimi sözcükler anlamsız olabilir. Örneğin, “çoluk çocuk” ikilemesinde geçen “çoluk” sözcüğünün tek başına anlamı yoktur.
Aynı anlamsızlık, ünsüz harfle başlayan sözcüklerde ilk ünsüzün yerine, ünlüyle başlayan sözcüklerde de ilk ünlünün başına “m” harfi getirilerek kurulan ikilemelerde de görülür; kitap mitap, açık maçık… Bu örneklerdeki “mitap” ve “maçık” da tek başına anlamsız sözcüklerdir.
İkilemelerde yer alan kimi sözcükler gerçek anlamını yitirir. Örnekler:
“Şekil şemail”… (Sürekli yanlış söylenip yazıldığı gibi, “… şemal” değil.)
Bu ikilemedeki Arapça kökenli “şemail”in asıl anlamı, ‘huylar, tavırlar’dır. Fakat, “şekil şemail” ikilemesi, ‘görünüş’ anlamına gelir.
Öte yandan, Arapça kökenli“tariz” sözcüğünü de yanlış sesletiyor, Varol. Bilindiği gibi,‘kapalı bir biçimde, dolaylı olarak anlatma, taşlama’ anlamlarındaki bu yazın(edebiyat) sanatını, ilk hecesini uzatarak “taariz” diye sesletmemiz (telaffuz etmemiz) gerekir.
‘DİL UZMANI’ ŞART
TRT’nin TRT olduğu yıllarda yayımlanan “doğru Türkçe”ye ilişkin benzer bilgi yarışmalarında, “dil uzmanı” danışman bulundurulurdu. Herhangi bir soru ya da yanıtta ikircik (tereddüt) doğunca danışman devreye girer, doğruyu o da bilmiyorsa canlı yayın sırasında sözlüğe, yazım kılavuzuna başvurmaktan hiçbiri gocunmazdı.
İhsan Varol’a da “Kelime Oyunu”nda mutlaka danışman bulundurmasını öneriyoruz. Yaptığı ‘belalı iş’in ağır sorumluluğu bunu gerektiriyor.
‘KİŞİYE ÖZEL’ DENİR Mİ
Yukarıda, İhsan Varol’un ‘kendine özgü’ bir sunum tarzı olduğundan söz ettik.
Buradaki “özgü” sözcüğünün yerine “özge”yi kullananlarımız var.
“Özgü”; birine, bir şeye ait olan, öze, has, mahsus, demek.
Başka, gayri, anlamındaki “özge”nin ise bu tamlamada yeri olamaz.
Doğru örnek:
“Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge / Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayri…” (Fuzuli)
Öte yandan “özgü” sözcüğü, kimi zaman “özel”le de karıştırılıyor. Örneğin, yalnızca ilgilisinin açıp okuması istenen mektubun üzerine “kişiye özel” yazmak yanlış. Buradaki anlamıyla “özel”, ‘hususi, şahsi’ demek. Doğrusu, “kişiye özgü” ya da sadece “özel”yazmak.
[“Özge”ye, yakınlık – düşkünlük son eki “-cil” ulanarak yapılan bir sözcük “özgecil” (başkalarını düşünen) “bencil”in karşıtı. Bencil (hodkâm, egoist) – özgecil (diğerkâm, diğergâm)].
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA…
Birbirine karıştırdığımız sözcüklerle ilgili bir anımsatmamız da İçişleri Bakanlığı yetkililerine…
Motorlu araç ruhsatlarımızın kapağında, “Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı – Araç Tescil Belgesi” başlığı yazılı.
Ruhsatın ikinci sayfasında yer alan, aracımızla ilgili bilgilerden biri ise şu:
Şase No: …
Bu tümcede “şase” yerine, bir harf değişikliğiyle “şasi” sözcüğünün kullanılması gerekiyor.
Çünkü “şase” (Fr. sachet); içine mendil, gecelik vb. şeyleri koymaya yarayan çeşitli büyüklükte, kumaştan koruncak, demek.
Şasi (Fr. châssis) ise buradaki anlamıyla motorlu kara taşıtlarının iskeleti. (Şasi sözcüğünün öteki anlamları: 1- Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam veya kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu. 2. Yapı işlerinde sürme çerçeve.)
Dil yanlışlarına dikkat çekmeyi sürdüreceğiz.
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
ÖZGÜR-LÜKS
Kutsalın kaldı mı senin
Ademoğlu?
Yasak meyve olmalı
Dünya sana
Sahilinde kuş ölüleri
Çarmıha gerdiğin
Kanatlarından.