En Acı 10 Kasım

Bugün 10 Kasım 2016.

Büyük Önder, aramızdan ayrılalı 78 yıl oldu.

21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde toplumca yaşamakta olduğumuz acıların temelinde, Atatürk devrim ve ilkelerinden uzaklaşmış olmamız yatıyor.

Dört bir yanımız, ahtapotlarca kuşatıldı.

Kimi ahtapot türlerine doğa, kendini savunabilsin diye mürekkep fışkırtma özelliği vermiş. Bunlardan “değişinim” (mutasyon) geçiren kimileri, matbaa mürekkebi püskürtüyor! Egemen siyasetçinin hedefindeki muhalif medyaya ‘kara çalmak’la da yetinmeyip hapse atılan meslektaşlarının arkasından ‘teneke çalıyorlar’!

Ne olduk, diye şişiniyor; ne olacağız? demiyorlar.

Ahtapotlar, kabuksuz ve omurgasızdır.

Biliyorsunuz; yumuşakçaları düşmanlarından koruyan dış kabuğa ‘kavkı’ denir. Ahtapotlar, kavkısız yumuşakçaları böle parçalaya, rahatça gövdeye indirir, bir güzel sindirir!

KISSADAN HİSSE

Uygar dünya insanları, kendi oluşturdukları ‘demokratik hukuk devleti’nin ‘kavkı’sı altında, yarın kaygısı duymadan, özgürce, insanca yaşıyorlar.

Biz, Batı’yı “ileri Batı” yapan hangi değer ve etmenler varsa hepsine Atatürk sayesinde ulaşmışız.

Ama, göz göre göre bunları yitiriyoruz.

*Atatürkçü ulusal eğitim, ‘kavkı’ların en önemlisidir. Çocuklarımızın imamlaştırılmasına izin vermeyelim.

* Kadınımız, sosyal yaşamdan dışlanıp çocuk yaşta eve kapatılmak isteniyor. Onu, ileri Batı kadınıyla eşit haklardan yoksun bıraktırmayalım.

* Bilimin ve sanatın rehberliğinden vazgeçmeyelim. Bilimi (hukuk dâhil) teslim alan politikacılara, heykel kırmak için ta Erzurum’dan İstanbul’a gelenlere tepki gösterelim.

* Atatürk adının statlardan, okullardan, meydanlardan silinerek belleğimizden de silinebileceği aymazlığına karşı koyalım.

*  “Bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti; emperyalizmin, yangın yeri hâline getirdiği Orta Doğu’daki eli olmamalı. Atamızın, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini özümseyelim.

* İktidarın, medyamız üzerindeki baskı, sindirme hâttâ yok etme politikasına seyirci kalmayalım. Bu uygulamalar doğrudan ‘halkın haber alma özgürlüğüne’ darbedir. Büyük Önder’in, “… basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür (1924).” özdeyişini içselleştirelim.

… Ki yeniden ulusça ‘uygar insanlık ailesinin üyesi’ olabilelim ve bizi ‘yoktan var eden’ Atamız, Anıtkabir’de erinç içinde uyusun.

 GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Ağlıyor gazete sayfaları / Süngüsü düştü / ‘Umut Nöbetçimiz’in / Bir kalemşorunu daha / Kalbimize gömdük / Yüce Atatürkümüzün / Mete Akyol’suz kaldı Babıâli!