Yaz bitti.
‘Sararma, sararıp dökülme’ anlamındaki Arapça “hazan”, öz Türkçesiyle “güz”; hüzün mevsimi olduğu kadar resim mevsimi de.
Doğanın, bin bir tondaki yeşilinden kızıla, ille de sarıya kesmiş renklerle süslü paletinden sayısız Van Gogh tablosu fışkırıyor.
O. Henry’nin öyküsünde de penceresinin önündeki sarmaşığın ‘son yaprağı’ düşünce öleceğine inanan genç kıza, kahraman ressam çizdiği yaprak resmiyle hayat vermemiş miydi! Kendisinin üşütüp zatüreeden ölmesi pahasına.
İstanbul’un parlament mavisi akşamlarını artık kuzey rüzgârları ürpertiyor.
Roman genç, yaz sıcağında bir ağaç gölgesine sığınmış. Hafiften bir esinti de çıkınca mintanını açıp haykırmış:
– Es yiğidin bağrına es!
Derken mevsim dönmüş, acı acı karayel esmeye başlamış. Üstünde aynı yazlık mintan olan yoksul genç mızıldanmış:
– Buldun garip Çingeneyi, es bakalım es!
Hacı Osman metro durağında bir Roman, ünlü Tokat türküsünü klarnetle çalıyor:
“Değmen benim gamlı, yaslı gönlüme…”
Sesi, insan sesine belki de en yakın saz olan klarnetten bu ezgi, insanın yüreğini lime lime edip taşıran bir çığlık gibi dökülüyor.
KAN REVAN ‘BAYRAMI’
Yarın akşam bayram dinlencesi başlıyor.
Herkes bir yerlere dağılacak.
” ‘Uzaklara gideceğini söyledin…’ dedi Tamaru, ‘Ne kadar uzaklara?’
‘Rakamlarla hesaplanamayacak uzaklıkta bir yere.’
‘Bir insanın yüreğini diğer bir insanın yüreğinden ayıran mesafe gibi.’ “
Japon yazar Murakami; Orwell’ın “1984”üne nazireyle “1Q84” adını verdiği romanında (Doğan Kitap), iki kahramanını böyle konuşturuyor.
Kurban Bayramı, başlı başına hüzün zaten. Korkunç hayvan kıyımı, kan revan görüntüleri… Tesellimiz, sayıları çığ gibi büyüyen işsizlerimizin tütmeyen ocaklarının, hiç değilse birkaç günlüğüne tütecek olması. Resmî rakamlara göre, ülkemizde ‘iki milyon 895 bin kişi’ işsiz. Aileleriyle birlikte en az 10 milyon insanımız aç, açıkta demek.
Tuzu kuru kesimler, yılın üç yüz almış bir günü ‘Marie Antoinette duyarsızlığı’ sergilemese yoksullara.
Yeri gelmişken anımsatalım: Kraliçe Marie Antoinette‘in 1789 Fransız İhtilali sırasında ayaklanan aç uyruğu için “Ekmek yoksa pasta yesinler!” dediği öne sürülür ya… Önerdiği (!) yiyecek aslında pasta değil, tereyağlı ve yumurtalı ekmek “brioche”. Kara mizah paradoksu gibi gerçek: O lüks ekmek, artık Türkiye’deki ‘fast food’ aşevlerinde de satılıyor; “barbekü brioche”adıyla.
Nice mutlu bayramlara!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Yarın bayram / Bir kaşık ayran / Sana da yeter / Bana da, diyen atalarını / Unutma ey halkım / Koma yüreğine nefreti / Büyüt inadına sevgini