DİYANET VAGADUGU’DA

Mini mini birlerin okul şarkısı “… yaprak yaprağa sürünür / Kışın karlara bürünür”ün nakaratı olan “Orman ne güzel, ne güzel”e şimdi şu dize eklenirse hiç şaşırmayız:

“Yoksulluk ne güzel.”

(Enerji ürünlerine ardı ardına yapılan -ve daha da yapılması beklenen- yüksek zamlardan sonra çocuklarımızın, önümüzdeki karakışı ‘yoksulluk güzellemesi’ ile karşılayabilmeyi çekirdekten öğrenmeleri ‘iç ısıtıcı’ olabilir! Hem dersini bilmeyen hem de sobaya yakın oturan ‘zamane varsılı çocuklar’ dışında …)

Bir süredir sosyal medyada, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a mal edilen “Fakirler cennette şehit mertebesine yakın, yedi kat yüksekte olacaklar. Belki de biz onları kıskanacağız.” sözü dolaşıyordu. Neyse ki söz, Erbaş’a ait değilmiş. Çünkü, ‘kamu varsılı’ Diyanet’in Başkanı tarafından halka ‘fakirsin sen, fakir kal’ öğüdünde bulunulması, yaman çelişki olurdu.

Zaten hepsi yoksul halk çocuğu olan şehitlerimizin, hiç değilse göğün yedinci katında gariban aileleriyle buluşarak ruhlarının erince varacağı teselli kaynağıdır. Umut, fakirin ekmeği, hesabı…

YATIRIM, AHİRETE 

Medyamız; ‘o şunu, bu bunu dedi, öteki şu yanıtı verdi’ haberlerinden geçilmiyor.

Son aylarda, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ülke gündemi oluşturmakta başı çekiyor. Devlet katında çok seviliyor ve konuştukça / konuşuldukça yükseliyor. Devlet protokolünde 40 (yazıyla kırk) basamak birden yükseltilip gayriresmî olarak Genelkurmay Başkanı’nın önüne geçirilmesi için -Cumhuriyet tarihimiz boyunca doğal olarak askerlerin ön planda bulunduğu– 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın seçilmesi, rastlantı mıdır? (İki hafta kadar önce  beş generalin ordudan gizemli biçimde ayrılmalarının altında, bu yükselişe sessiz bir tepki yatıyor olabilir mi?)

Öte yandan, siyasetçi Cem Toker hesaplamış; Diyanet’in bir günlük bütçesi, 40 milyon (yazıyla kırk milyon) lira. Bu miktarın çoğu, personel gideriymiş. İmam aylıkları yani. Şimdi rakam daha da artacak. Diyanet İşleri Başkanlığı, yurt dışında 17 yeni teşkilat kuracakmış.1 Ekim 2021 günkü Cumhuriyet‘te Sarp Sağkal imzasıyla yayımlanan habere göre, 11 yeni yurt dışı müşavirliği, altı ataşelik daha açacakmış. Toplam 90 yurt dışı teşkilatınaSao Paulo’dan Los Angeles’a, Manila’dan Vagadugu’ya… yenileri eklenecekmiş.

BURKİNA FASO

Ötekileri az buçuk biliyoruz da “Bu Vagadugu nire?”diye Google amcaya sorduk. Afrika kıtasının batısında, denize kıyısı olmayan, dünyanın en yoksul ülkelerinden Burkina Faso’nun (eski adıyla Yukarı Volta) başkentiymiş, Vagadugu.

Cennette şehit mertebesine yakın, yedi kat yüksekteki” (!) ülkede, dokuz milyon kişi yaşıyor. Burkina Faso’da, UNESCO’nun 1985 rakamlarına göre, halkın yüzde 86,8’i (kadınlarda bu oran  yüzde 93,9) okuma yazma bilmiyor. Halkın çoğunluğu, yerel putperestTürk Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’ndeki anlatımla, “Müslüman nüfus (oranı yüzde 35), henüz çoğunluğa ulaşamamış”.

Son beş yılda toplam 500 milyon dolar bağışladığımız Somali’den sonra, şimdi bir başka Afrika ülkesinin daha hayır duasını almak üzere, yeni Diyanet görevlileri aracılığıyla ilk adımları atabiliriz!

Hayırlısı inşallah.

 

‘KOYUNLARIMIZA DÖNELİM’

Fransızcada, bilebildiğimiz kadarıyla bir söz var; “revenons à nos moutons “. Sözcüğü sözcüğüne Türkçe karşılığı, “koyunlarımıza dönelim.” Ama, deyim olarak “konumuza dönelim” anlamına geliyor.

Biz de dönelim:

* Yeni öğretim yılına 140 bin öğretmen açığıyla başlarken 15 bin öğretmen atanacağı haberine çok sevindik! Pandemi koşullarında sağlık korumaya (hijyen) ayrılan payın, öğrenci başına 20 (yazıyla yirmi) lira olduğuna da!..

* Öğrenci yurdu yetersizliğinden, ev kiralarının da aşırı pahalı oluşundan üniversitelilerimiz parklarda yatıyor. Yardım eli Somali’ye, Burkina Faso’ya değin uzanan Diyanet, neyse ki bizim KYK yurtlarını da ihmal etmemiş; son iki yılda bu yurtlara 922 “manevi rehber” atamış!

Çiftçimiz, sürekli artan girdi fiyatlarına karşı devletten yeterli destek alamadığı için kitleler hâlinde tarımsal üretimi ve hayvancılığı bırakıyor.

* Devlet memurlarına verilen ek gösterge sözü tutulmadı.

* Pandemi koşullarında canını ortaya koyan sağlık ordumuzdan en son aile hekimlerinin yüzde 95’ine, Sağlık Bakanlığınca verileceği açıklanan  ek ödemeler yapılmamış.

TÜİK’in rakamlarıyla eylülde yüzde 19,28 olan yıllık enflasyon, Prof. Dr. Veysel Ulusoy ve arkadaşlarının hesaplamasına göre, yüzde 44,70.

* Hayat pahalılığı, işsizlik, iş başvurularında liyakat yerine başka değerlerin (!) aranması… gibi nedenlerle beyin göçü daha bir hız kazandı. Yurt dışında çalışabilmek için Türk Tabipleri Birliği‘nden (TTB) belge isteyen genç hekimlerimizin sayısı, eylül ayında 702′yi bulmuş. Yalnızca Almanya’ya gitmek isteyen hekimlerin kurduğu Telegram grubu, haziran ayı rakamıyla sekiz bin kişiyi geçmiş.

* Paramız dolar ve avro karşısında sürekli gerilerken bir kültürel / bilimsel etkinliğe katılma ya da gezi amacıyla yurt dışına çıkmak, hayal. Ama, müftülere bizim vergilerimizle yılda iki kez yurt dışına çıkabilme hakkı verildi.

* Ardı arkası kesilmeyen hukuk skandalları, vergi cennetlerine para kaçırmalar… derken yakıcı liste uzayıp gidiyor.

YAŞAMIN TEMEL AMACI NE?

İşte bu ‘ahval ve şerait’in sürdüğü Atatürk Türkiye’sinin başkenti Ankara’da, geçenlerde düzenlenen 2. Gençlik Çalıştayı’nın açılışı da Diyanet İşleri Başkanı’na yaptırıldı. Başkan Erbaş’ın, açılış konuşmasında gençlere, ‘fakirsin sen, fakir kal’ demese bile şu irkiltici öğüdü verdiğini duyduk:

“Hayatın temel gayesi kulluktur.”

Efendim?..

Çalıştay; ‘bilim insanlarının ve uzmanların bir konuda ön hazırlık yapmak üzere katıldığı inceleme, değerlendirme toplantısı’ demek.

Adının başında profesör unvanı olan Erbaş’ın, gençlik çalıştayından sonraki asıl ‘bilimsel’ toplantıda, gençlerin önüne daha ne denli ileri (!) bir söylemle çıkabileceğini kestirmek güç değil!

21. yüzyıl, bireysel özgürlükler çağıHomo sapiens, çağdaş uygarlık düzeyine önce din bağnazlığından kurtularak, sonra da kendisini Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi diye yutturmaya çalışan egemenleri tahtından indirip bilimi, sanatı egemen kılarak ulaştı. Yapı taşı bireyleri özgür olmadan, toplumlar özgür olamaz.

Yaşamın temel amacı da insanın ‘yoksul bir kul’ değil, yaşamsal gereksinimlerini onurunu yitirmeden karşılayarak ‘özgür ve mutlu’ olmasıdır. 

Kimse kimsenin yasalarla, evrensel  insan haklarıyla kendisine tanınmış özgürlük alanlarında at oynatma hakkı da haddi de olduğu kuruntusuna kapılmasın.

Özellikle, ulusal eğitim dizgemizi her yıl biraz daha yozlaştırma çabalarına karşın yetişen azımsanmayacak güçteki Atatürk gençliğine karşı!

 

GRAM GRAM ‘EPİGRAM’

Bu dünyadan ‘kültür arısı’

Bir Hüseyin Movit geçti

Güzel Türkçenin büyülü

Işıklarına kanat çırpıp göçtü.