Bugün 86’ncı Türk Dil Bayramı’nı kutluyoruz. Atatürk’ün kurduğu Türk Dili Tetkik Cemiyeti (TDTC), ilk kurultayını 26 Eylül 1932’de yapmıştı. TDTC’nin [Şimdiki adıyla Türk Dil Kurumu (TDK)] amacı şuydu:
“Türk dilinin öz zenginliğini meydana çıkarmak, onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek.”
TDK’nın kuruluşundan dört yıl önce 1928’de yapılan Harf Devrimi geniş kitlelere ulaştırılmış; erkeklerde yüzde yedi, kadınlarda ise binde dört olan okuma yazma oranı, millet mektepleri ve halkevlerindeki alfabe seferberliği ile 15 yılda kadın- erkek yüzde 20’ye çıkarılmıştı.
TARİHSEL SÜREÇ
Nâzım Hikmet’in büyük dedesi Mustafa Celalettin Paşa, 1860’larda Padişah Abdülaziz’e “Arap yazısı, Türkçeye uygun değil.” diyerek Latin harflerine geçilmesini önermişti.
Gerçekten de özellikle ünlü harflerinin azlığı nedeniyle Arap Abecesi (alfabe), Türkçe sözcüklerin yazımı için yeterli olamıyordu. Aynı harflerle yazılıp farklı okunan pek çok sözcük vardı; don, dön, dün, ot, evet…
Türk Dil Devrimi’nin asıl tohumları ise İstanbul’da kurulan Türk Derneğinde (1908) ve Ömer Seyfettin’in Selanik’te çıkardığı “Genç Kalemler”de (1911) atıldı.
Başöğretmen Atatürk’ün öncülüğünde Latin Abecesi’ne geçilmesiyle de Arap Abecesi’nde yalnızca üç olan ünlü harf sayısı sekize çıktı. Yazım (imla), kurallara bağlandı. Böylece dilimizin okuma, yazma, öğretilme güçlüğü giderildi. Türkçe, yazıldığı gibi okunan az sayıdaki örnek dilden biri oldu.
Alman düşünür Kant (1724 – 1804), iki yüz küsur yıl önce söylemişti:
“Benim yerime düşünen bir kitabım, vicdanım yerine geçen bir papazım, perhizlerimi bildiren bir doktorum oldu mu zahmete girmeme hiç gerek kalmaz.”
Atatürk’ün Anadolu Aydınlanması diyebileceğimiz inkılaplar dizisiyle ise Müslümanlığa halel gelmediği gibi Türk ulusu, Kuranıkerim’in Türkçesini okuyarak dinini kendisi öğrenme olanağına kavuştu.
KÜLTÜREL / ULUSAL ANLAMI
21’inci yüzyıldayız ve iki haftada bir, yeryüzünde konuşulan dillerden biri ölüyor. Çin’de, sayıları on milyonu bulan Miaoların konuştukları dilin hâlâ yazısı yok.
Aslında diline sahip çıkmak, kimi insan toplulukları için kutsal bir amaç olmuş. Ama, “medeniyet denen tek dişi kalmış canavar” ile baş edebildiği ölçüde bunu başarabiliyor.
1881’de toprakları Şili ile Arjantin tarafından paylaşılan Tierra del Fuego’da yaşayan yerli Onas kabilesi, çok tanrılıymış. Bu tanrılardan en büyüğü ise “Pameulk” adını taşıyormuş. “Pameulk”un anlamı (*) ne olsa beğenirsiniz:
“Sözcük”
Ama, bu kabilenin konuştuğu dili günümüzde bilen bir tek kişi bile yok.
Evrensel kültür mozaiği, ulusal / yerel örgelerden (motif) oluşan görkemli bir kilimdir.
Dilin önemi, elbette birbirimizle sözlü ve yazılı, gündelik iletişim kurma aracımız olmaktan ibaret değil. Atalarımızın binlerce yıllık kalıtı masallar, öyküler, türküler, şiirler, halk oyunları, bilmeceler, şenlikler… kısacası bizi biz yapan geleneksel kültürümüz, bize öz dilimizle aktarılmış, biz de gelecek kuşaklara aynı yoldan geçireceğiz.
Dahası, yine Büyük Önderimizin dediği gibi, “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir…”
Dil Bayramı, tüm ulusumuza kutlu olsun.
HAK ETMEK – HAKKETMEK
CNN Türk’ün 10 Eylül 2018 günü saat 08.00 haberlerinde iri puntolarla ekrana yazılan bir başlık (KJ):
“Herkes hakkettiği cezaya çarptırılmalı”
Bir taksi sürücüsün trafik cezalarına ilişkin sözleriydi aktarılan.
Arapça “hak” sözcüğüyle Türkçe “etmek” yardımcı eylemden (fiil) oluşan “hakketmek” şu demek:
Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oymak.
Söz konusu haber başlığında kastedilen “emeğinin, çabalarının karşılığını alabilecek duruma gelmek” anlamındaki bileşik eylem ise ayrı yazılan iki sözcükten oluşur:
“Hak etmek”
[Türkçe Dilbilgisindeki adıyla “yardımcı eylemli bileşik eylemler”in hangi durumda ayrı, ne zaman bitişik yazılacağına ilişkin yazım (imla) kuralını, ileride ayrıntılarıyla anlatırız.]
CNN Türk’ten söz etmişken… Bu kanalımıza ilişkin notlarımız arasında, 12 Ağustos 2018 tarihli bir kaza haberi de var. Gelinin öldüğü, damadın ağır yaralandığı bu hazin trafik kazası, ana haber bülteninde duyurulurken şöyle bir tümce dikkatimizi çekti:
“Ta ki o kaza oluncaya kadar…”
Oysa, Türkçede “ta ki” diye başlayan bir tümce, “kadar” sözcüğüyle bitmez.
Yukarıdaki tümcede “ta” belirteci (zarf) yeterli, “ki” bağlacının ise yeri yok!
Tümcenin doğrusu:
“Ta, o kaza oluncaya kadar…”
Bu arada “ta ki”nin, “yeter ki” ile eş anlamlı olduğunu anımsatıp doğru kullanımına bir örnek verelim:
– Tv haberlerini izlemeyi seviyorum. Ta ki haber dili düzgün olsun!
GRAM GRAM ‘EPİGRAM’
Dersimiz: Hayat Bilgisi
Ünitemiz: Okul giysisi
Konumuz: Devrim…
Kocaeli Körfez ilçesinde
Devrilen bir öğrenci velisi
Adı sanıyla: İsmail Devrim!
(*) Eduardo Galeano; Ve Günler Yürümeye Başladı, Sel Yayıncılık, 4. baskı, sayfa 65.